Kardeşlik bir nimet ve biz onu tam olarak tadamıyoruz.

12.01.2013 tarihinde Cumartesi günü İlim Hikmet Vakfı'nda bir konuşma yapan Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Yrd. Doç. Dr. Şahin Güven, Kardeşlik konusuna değindi. Ülkemizin son zamanlarda geçirdiği kritik dönemden dolayı böyle bir konuyu seçen Şahin, Müslümanların kardeşlik hukukunu unutmalarını son zamanlarda Müslümanlar arasında fitnelerin artma sebebi olarak gösterdi.

 Bizim kardeşliğimizin sınırları yok

Siyasi ve içtimai hayatımızda 80 yıldır uygulanan bir ideolojinin ülkemiz Müslümanlarını farklı dünyalara savurduğunu belirten Şahin, bu sorunun bir tane çözümü olduğunu söyledi. Şahin maalesef resmi ideolojimizin bu çareyi yok saydığını söyleyerek; 'İslam üst kimliği görmezden geliniyor, yok sayılıyor ve yok edilmek için uğraşıyor. Ayrıca bu resmi ideoloji Osmanlı'nın son bakiyesi olan Anadolu topraklarında yaşayan onlarca farklı ırka, dile ve cinsiyete mensup bu ülkede bir kısım insanları asimile ederek tek bir ırk çatısı altında birleştirmeyi hedeflediğinden dolayı ülkemizde kangren olmuş bir sorun ile karşı karşıyayız. Ancak Müslümanlar bu işin İslam kardeşliği yoluyla çözülebileceğini söylemelerine rağmen bu söylem o kadar laçka hale geldi ki artık işlevini yitirdi' dedi.

            Şahin, kardeşliğin son zamanlarda cemaat ile özdeşleşmeye başladığını kaydederek sözlerine şu şekilde devam etti; 'Aynı cemaattensek kardeşiz. Biri farklı bir cemaattense ona kardeş gözüyle bakmamaya başladık. Hele birde farklı bir mezheptense bizim gözümüzde gavurdan daha kötü. İslam kardeşliği, ırklara, renklere dayalı bir kardeşlik değil. Bize zorla dayatılan sınırlara dayalı bir kardeşlikte değil. Ülke ve şehir milliyetçiliği hiç değil.'

Kardeşliğin anlamları üzerine bir açıklama yapan şahin; ' Kardeşlik, Türkçede karındaşlık anlamına gelir. Yani aynı anneye mensup insanlar demektir. Ama bundan daha öncesi de vardır. Bütün insanlar, insanlıkta kardeştirler. Allah bizi bir erkek ve dişi yaratarak, kavimlere ayırarak kökenimizi ortadan kaldırmıyor, bizim kökenimizin bir olduğunu insanlıkta bir olduğumuzu ortaya koyuyor. Yani insanlara kardeş olarak bakmak tevhidin gereğidir. Şirk tefrikadır, tevhid birliktir. Tevhid ise bütün insanları kardeş görebilmenin bir neticesidir' dedi.

Farklılığınız nefret etmeniz için değildir

            Hucurat Suresi'nde: 'Biz sizi bir erkek ve dişiden yarattık. Sizi kabilelere, kavimlere ayırdık. Dövüşmeniz, sövüşmeniz ve birbirinizden nefret etmeniz için diye değil.' Hatırlatmasını yapan Şahin; 'Kur'an ile tanışmak; 'İnsanların tanıma ve bilme temelinde gerçekleşen bir ayrışmadır. Bunun dışındaki farklılıklar insanların birbirine üstünlük meziyeti değildir. Zaten bu ayetin kalbini oluşturan bölüm ise devamında geliyor. Allah katında en üstün olanınız Allah'a karşı muttaki olanınız ve ona karşı sorumluluğunuzu yerine getireninizdir. Peygamberimiz (s.a.v.) aynı ilkeyi veda haccında tekrar ediyor; 'Hepiniz ademin çocuklarınızsınız adem ise topraktan. Hiçbir beyazın siyaha, siyahın beyaza veya kırmızıya üstünlüğü yoktur.' Aslında Kureyş'e mensup olanlar, Arap'ın Arap olamayana üstünlüğünü taslıyorlardır. Kendi aralarında mensup oldukları kabilelerinin üstünlüğünü taslıyorlardı. Oysa o kabilelerinde kökeni tek anne ve babaya dayanıyordu. Bu sebeple birbirimizi anlamaya çalışırken takva temelinde ve ölçeğinde anlamaya çalışmalıyız. Takvada yarışmalıyız. Takvada ve iyilikte yardımlaşmalıyız' dedi.

            Şahin, Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şerifinden yola çıkarak konuşmasının devamında şunları aktardı; 'Saçı başı dağınık nice insanlar vardır ki, eğer el açıp Allah'a dua etseler Allah onların duasını kabul eder.' Yani Allah ile aralarında perde yok.  Bu kadar Allah'a yakınlar. Ama biz onları dış görünüşlerine bakarak deli olarak görebiliriz veya toplumun alt tabakasında bulabiliriz.'

Din bağı zayıfladığı zaman başka bağlar devreye girer

            Şahin, din bağı dediğimiz şeyin dünyada en önemli bağ olduğunu, fakat bu din bağı zayıfladığı zaman başka bağların devreye girdiğini söyledi. Bu bağların ırk, renk ve bir takım sosyal statü bağları olduğunu belirten Şahin; 'Köylü-şehirli, efendi-köle hemen devreye girer. Onun için Müslümanların din kardeşliğini iyi bir şekilde gerçekleştirmeleri ve içselleştirmeleri gerekiyor. Ali-İmran Suresi'nde yüce Mevla şöyle buyuruyor; 'Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılmayın.' Hemen hemen müffesirlerin birçoğu burada Kur'an'ın kastedildiğini söyler. Allah'ın vahyine sarılın ve ayrılmayın. Müminleri tevhit edecek şey o ilahi vahidir yani kadını da erkeği de, Kürt'ü de, Türk'ü de Arap'ı da acemi de bağlayacak ilkelerinin bütünü Kur'an ve efendimizin hayatıdır. Bir de şunu hatırlayalım Allah'ın sizin üzerinizde bir nimeti vardır. Bunu hatırlayalım. O nimet; kardeşlik. Kardeşlik bir nimet ve biz onu tam olarak tadamıyoruz. Bu nimeti bozan bir takım mikroplar var. Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke'de insanları dine davet ederken hiçbir zaman kabile, renk, ırk ayrımı yapmadı. Bu şekilde tecelli kıldığı bir şey var ki; bunu hepimiz görebiliriz. İlk Müslüman olanların kimliklerinden hareketle bu dinin nasıl ırk, renk, statü, cinsiyet farklılığını yok ettiğini. Daha doğrusu bunlara dayalı bir üstünlük tasavvurunu ortadan kaldırdığını görebiliriz. Kadının aşağılandığı, yok sayıldığı bir dönemde bir peygambere ilk iman eden kişi bir kadındı. O Mekke'nin en zenginlerinden biri olan bir kadının bütün maddi ve manevi varlığının bir peygamber için harcadığını düşünün. Böyle bir din nasıl olurda kadını ikinci sınıf bir vatandaş olarak görebilir. Biz kendi temel ilkelerimizi ve dünya tasavvurumuzu bilmiyoruz. Diğer taraftan kimsenin değer vermemiş olduğu daha buluğ çağına bile ermemiş olan bir çocuğu değersiz bir varlık olarak görüyoruz. Ama Peygamber Efendimiz ona insan muamelesi yapıyor. H.z. Ali'yi Peygamberimiz, çocuk olarak alıyor ve onu ilmin kapısı haline getiriyor. Diğer taraftan Bilal Habeşi; zenci bir köle hem sınıf farklılığından hem de renginden dolayı insanların aşağılamış olduğu bir dünyada din onun için hayat oluyor' dedi.

Müslümanların sevgisi onu cennete götürmeli     

Kardeşlik hukukunun getirdiği şeyleri yapmak durumunda olduğumuzu aktaran Şahin, kardeşliğin olmadığı yerde tefrika, tefrikanın olduğu yerde ise enkaz olacağını belirtti. Enkazın olduğu yerde ise bizim asla gerçek manada kardeşliği yaşayamayacağımızı kaydeden Şahin, şu ifadeleri kullandı; 'Ayeti Kerime'de müminlere karşı alçak gönüllü, mütevazi bir tavır, kafirlere karşı ise izzetli ve onurlu bir tavır sergilememiz gerektiği anlatılır. Ne zamandan beri unuttuğumuz bir tavır bu. Hele bir de farklı bir cemaatten, mezhepten bir Müslüman kardeşimizi hor ve hakir görmek için elimizden geleni yapıyoruz. Yanımıza bir tane gayri Müslim gelse ona nezaketimizden neredeyse çıt kırıldı olacağız. Müslümanların birbirilerini öyle sevmeleri gerekiyor ki o sevgileri onları cennete götürsün. Bir mümin kendisi için istediğini kardeşi içinde istemiyorsa tam olarak iman etmiş sayılmaz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılmazsınız. İman etmedikçe de cennete giremezsiniz. Bu  söz Efendimizin hadisidir.'

            Farklı mezheplere mensup Müslümanların birbirleri arasında ki kardeşlik hukukuna da değinen Şahin '1,5 milyara yakın İslam aleminin yaklaşık 300-350 milyonu Şii'dir. Siz bu inancı kabul etmiyor olabilirsiniz. Ama onları Müslümanlık dairesinden çıkarma hakkınız ve yetkiniz yok. Onun için Müslümanların birbirleriyle daha sıkı diyalogları kurması gerekiyor. Biz nasıl ki 4 mezhebe mensup olanları din dışı olarak görmüyorsak, aynı şekilde İslam'ın temel ilkelerine uyan fakat inanç bağlamında farklı anlayışları olanları din dışı sayamayız. Müslümanları birbirinden ayırmak isteyenler ilk önce bu durumu kaşıyor.

Oyun çok yönlü oynanıyor

İnsanlar zaman zaman farklılıklarını savaş gerekçesi yapabilirler. Sahabe kendi arasında Cemel ve Sıffin savaşlarını yaptı. Bunu unutmayalım. Bu şekilde Müslümanlar arasında savaş çıkabilir. Önemli olan bizim böyle bir durumda ne yapacağımız. Buna yine Kur'an'ı Kerim'den cevap aramalıyız. Sonra peygamberimizin ve sahabe efendilerimizin hayatlarından. Allah şöyle buyuruyor; savaşın eşiğine gelmiş olan Müslüman iki grubun arasını bulun ve onları sulh edin. Müffesirler sulhu sağlayacakların savaşan iki gruptan birinin olmadığını söylüyorlar. Bu savaşın dışında kalan Müslümanlar, bana ne? Ne de olsa dünyanın falanca yerinde kırsınlar birbirlerini, zaten falanca mezheptenler birazcık güçleri perişan olsun. Diyerek seyre koyulursalar bu ayetin gereğini yerine getirmemiş olurlar. Barışın tesisi için barışa yanaşmayan topluluğa karşı savaşmak zorundayız' dedi.

Şahin, bütün Müslümanların azınlık grubun yanında olması ve barışı da kabul etmesinin, barışı kabul eden insana kin duyup zarar verme hakkı doğurmayacağını vurguladı. Şahin, savaş sırasında bir tarafın canı yandığından dolayı karşı taraf öç almak isteyebileceğini fakat bunun yanlış olacağını ifade etti.

            Bir zamanlar dünyanın iki süper gücünden biri olan Sovyetler Birliğinin, komünist sistemine en büyük darbeyi vuranın Afganistan Mücahitleri olduğunu belirten Şahin, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra pek bir faaliyet gösteremediklerini söyledi. Afganistan'da Sen Peştu'sun ben Tacik'im diyerek ırk ayrımının devreye girdiğini ve birbirlerine silah çektiklerine değinerek; 'Cumhurbaşkanı Burahannetin Rabbani ile Başbakan Gulbeddin Hikmetyar birbirlerine silah çektiler. Ayete göre böyle bir savaş olabilir. Ama Afganistan'da bir savaş olduğu zaman dünyanın diğer ucunda olan Müslümanlar ne yaptı? Türkiye'de ki biz Müslümanlar ne yaptık? Hangisi haklı diye bakmadık. Baktık Burhanettin Rabbani biraz daha mutasavvıf ve gönül ehli birisi… Türkiye'de ki Mutasavvıflarımız onu destekledi. Gülbettin Hikmetyar baktılar biraz İran'a yakın ve radikal onu da başkaları destekledi. Adalet nerde kaldı? Bunların arasını sulh etmek nerede kaldı? Müslümanların gücü yoktu. Hangi güçle gideceklerdi. Doğru Müslümanların içler acısı hali vardı. Ne İslam Konferansının kolu kımıldadı ne de Müslüman devletlerinin liderleri… Çünkü, . Oyun çok yönlü oynanıyordu. Afganistan'da kardeş kavgasını isteyenler, Müslüman devletlerinin liderlerini de belirlemişlerdi' dedi.

Bugünlerde çok hassas olmalıyız

            'Yüce Mevla bize günde beş vakit kırk rekat namazımızda 'ihdine' biz diyor. 'ihdini' yani ben demiyor. Benlik duygumuz keskinleşince onları birileri kullanıyor. Bunları bertaraf etmenin bunları ortadan kaldırmanın bir takım yollarını aramak durumundayız. Bunun için Müslümanların en yakınlarından başlayarak, infak konusunda dünyanın herhangi bir ucundaki kardeşimize ulaştırmada büyük tecrübeler kazandık. Ancak yanı başımızda ki Müslümanların ihtiyaçları varsa biz bunu gidermek durumundayız. Ben işadamı isem, Müslüman kardeşliğimizin gereğini yerine getirmeliyim. Bu ülke de öyle bir seferberlik oluşmalı ki eğer bir yerde Müslümanlar açlık ve işsizlik sıkıntısı yaşıyorlarsa benim oraya imkanım varsa fabrika açmalıyım. Fabrikama eleman alırken buna göre ülkemin farklı renklerini, ırklarını ve değişik mezheplerini göz önünde bulundurabilmeliyim. Ayrıca insanların kendi ayakları üzerinde durabilecekleri bir konuma gelebilmeleri için gerekli çabayı harcamalıyım. Son zamanlarda güzel şeyler olduğuna inanıyorum. Kimi Müslümanlar bayramlarını geçirmek üzere ailesinin yanında değil de farklı bir ırktan Müslüman kardeşinin evinde geçiriyor. Bence Müslüman duyarlılığı açısından çok güzel bir şey' ifadelerini kullanan Şahin, kardeşlik hukukunun dumura uğradığı bugünlerde çok hassas olmamız gerektiğini belirtti.

Haber: Bünyamin Gültekin

Bakmadan Geçme