İŞTE BBC'NİN KAYSERİ'DE MERAK ETTİKLERİ
BBC Türkçe Haber Servisi'nden Mahmut Hamsici geçtiğimiz günlerde Kayseri'ye gelerek çeşitli temaslarda bulundu, görüşmeler yaptı. FETÖ soruşturmalarının Kayseri'de referandumu nasıl etkileyeceğini öğrenmeye çalışan Hamsici, yazarımız Osman Gerçek ile de görüştü.
Gerçek ile yapılan mülakatın tam metni şöyle;
TEMKİNLİ KAYSERİ
Ekonominin kalbi olan kentlerden biri olan Kayseri'deki ekonomik çevreler ve sanayiciler referanduma nasıl bakıyorlar, ne bekliyorlar?
Kayseri'nin kendine özgü yönleri mutlaka vardır ama Türkiye genelindeki siyasi gelişmeler ister istemez yerel yapıları da etkiliyor. O anlamda Kayseri'nin kendine özgü bir refleks geliştirme şansı yok. Şu an ki durum yerel ve genel seçimlerden ayrı bir durum. Biraz teknik yönleri ağırlıklı olan bir seçim, yani referandum. Bilindiği gibi Kayseri 30 yıldır muhafazakar duruşuyla sürekli merkezi hükümetlerle, seçilen iktidarlarla paralel bir çizgiyi takip ediyor. Kent geçmişindeki genel yaklaşım bu şekilde olmuştur. Cumhuriyet kurulmadan önce gerçekleşen Sivas Kongresi'ne iştirak edilip edilmeme durumu bile tartışma konusu olmuş, kentin ileri gelenlerinden 3 kişilik ekip, ancak kongre kapandıktan sonra gelen pozitif haberler neticesinde Sivas'a gitme kararı alıp bugünkü Sivas Lisesinde Mustafa Kemal'le görüşebilmiş ve adlarını katılımcılar listesinin sonuna ekletmeyi başarabilmişlerdir. Giden heyet bu gecikmenin nedeni olarak da Kayserililerin ehemmiyetli meselelerle ilgili karar verirlerken ince eleyip sık dokuduklarının mazeretini beyan etmişler ve kendileri kongreye katılmadan katılıyormuş gibi olmuşlar ve listenin sonuna adlarını yazdırmayı başarmışlar. Olayın merkezinde olmasalar bile, ucundan kıyısından yaklaşıp merkezine yerleşmeyi başarabilmişler. O günün merkezi yönetimi olan İstanbul hükümetinin gözünden düşmeden, temkinli bir risk üstlenme yaklaşımı vardır. Merkezi hükümetlerle, ayrışmak, ters düşmek, merkezin ötekisi olmak, beklentisine girmiyorlar.
ABD, MÜSLÜMAN COĞRAFYADA GÜÇLÜ LİDER İSTEMİYOR
Bu referandum sürecinin de, Kayseri yereline yansıyan ekonomik boyutları, siyasi boyutları, FETÖ ihanet boyutları veya dış unsurların Türkiye aleyhine olan politikaların tesiri de etkili olmaktadır. Özellikle 11 Eylül'le beraber ABD ve Avrupa'nın Müslüman coğrafyalara yönelik politikaları da etkili olmaktadır. Artık bizim coğrafyanın insanlarının genel kanaatine göre, herkes biliyor ki Batı ve ABD bizim topraklarda güçlü bir lider istemiyor. Bu kim olursa olsun, adı, sanı, düşüncesi, etnisitesi önemli değil. Güçlü bir Tayyip Erdoğan da, Saddam da, Kaddafi de, Esed de istemiyor. Hanımı başörtülü veya başörtüsüz, Kılıçdaroğlu, Demirtaş veya adı Perinçek olmuş hiç fark etmez. ABD, artık Müslüman coğrafyada, güçlü bir lider istemiyor. Kendine bağımlı, müstemleke haline dönüştürebileceği, 'otur!' dediğinde oturan 'kalk!' dediğinde kalkan liderler istiyor. Artık herkes bunu anladı ki, bu kuşatılmışlık altında Türkiye'nin başındaki güçlü bir lideri ortadan kaldırmak için içten ve dıştan bütün ihanet şebekeleriyle işbirlikleri devam edecek.
Her ne kadar 15 Temmuz'da Kayseri'de fiili bir ihanet taarruzu harekatı olmasa da Kayserililer günlerce meydanları doldurdular ve ihanet şebekelerine karşı protestolarına devam ettiler. Kayserililer Tayyip Erdoğan ve Merkezi hükümete sahip çıktılar.
Kayseri'nin bu siyasi süreçte kendine özgü bir özelliği var. Hem Ak Parti'nin, hem de MHP'nin ikisinin de zirve oyları var. Ak Parti % 66'larda, MHP % 20'lerde seyreden bir yüzdeye sahipler. Yine MHP insan sayısı olarak Ankara, İstanbul dışında en çok ülkücünün bulunduğu kent. MHP'nin bu kentte 220 binleri bulan bir oy potansiyeli var. İkisini üst üste koyduğumuzda % 88'ler bandında bir sonuçla karşılaşıyoruz. Şu anda Kayseri'nin 920 bin civarında seçmeni var. Ortalama 100 bini sandığa gitmiyor neredeyse. Kalan 800 bin kişi içinde Ak Parti ve MHP kollektif yapılanmasının sandığa nasıl yansıyacağını hep birlikte göreceğiz. Bu da Kayseri'nin sınavı. Her zaman iki iki daha dört etmiyor; bazen beş-altı ederken, bazen de üç bile etmiyor. Böyle bir matematiksel sürprizle karşılaşılabilir.
Ekonomik çevreler, istikrardan yana mı olacaklar, evet çıksın ki işimize gücümüze bakalım diye bir düşünce var mı?
Türkiye genelinde de, Kayseri'de de kapitalizmin zihinlere tahakkümü ile, insanlar ister istemez rahat ve konfora, yani gördüğünden geri kalmamaya şartlandırılmış. Kayseri de bunun dışında değildir, Kastamonu da bunun dışında değildir. İnsanlar hiçbir zaman gördüğünden geri bırakacak bir riske adım atmak istemezler. Hatta insanların en yürekten 'amin' dedikleri duanın 'Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın' olduğu esprisi yapılır. İnsanlar bir düzeyi, bir refah çıtasını yakaladıktan sonra, en ufak bir düşüşü risk kabul ederler. Ve sürekli onun üzerinde bir yere kendilerini konumlandırırlar. Kapitalizmin insanların zihnini şartlandırdığı bu rahat ve refah kültürü, Ak Parti'nin ortaya koyduğu istikrar çizgisiyle birleşince insanların 'gördüğünden geri kalmama' eğilimi daha bir pekişiyor. Eğer insanlar, muhalefette, kendi rahat ve refahlarına yönelik ufak bir ışık görecek olsa, insanlar gözü kapalı o ışığa teslim olurlar. Dolayısıyla insanların değer verdikleri geçer akçeler, ekonomik refahı koruma ve bunları sürdürülebilir bir şekilde artırmak…
Vatan, millet, memleket, bayrak, din, iman gibi değerler, seküler insanın asıl hedefleri yanında sadece birer garnitür. Düşüncesi, görüşü ne olursa olsun, insanların geneli tarafından öncelenen değerler, ne yazık ki bu hedefe yönelik değerler. Onun için sandık başına giden insanlar da kendilerine nasıl bir gelecek belirleyeceklerine karar verecekler. Daha mı yukarıya, daha mı aşağıya bir refah beklentisi etkili olacak.
Referandumun teknik yönleri insanların pek umurunda olamayan yönler. Milletvekili 550 mi, 600 mü olsun, HSYK kaç kişiden oluşsun, Anayasa Mahkemesi üyeleri nasıl atansın, seçmen yaşı kaç olmalı, bu gibi teknik konular vatandaşın umurunda olan hususlar değil. Öyle olduğunda da vatandaşın başı göğe eremeyecek, böyle olduğunda da… İnsanların öncelediği hususlar bunlar değil. Öncelenen husus, ekonomik olarak durduğu yer ve tercihleri bu duruşunu sıkıntıya sokar mı sokmaz mı, bunlar. İnsanların genelinin değerler üzerinde geliştirdiği bir zihniyet olmayınca, insanlar 'ekonominin oluşturduğu değerler üzerinden bir adım ileriye nasıl sıçrarım' bunun hesabını yapıyorlar.
Kayseri özelinde en çok merak ettiğimiz şeylerden biri şu! Gülen Cemaatinin güçlü olduğu illerden biri olan Kayseri'de bu soruşturmalar, hayatı nasıl etkiledi? Kayseri siyasi bakışını nasıl etkiledi? El konulan şirketlerin durumundan dolayı, ekonomik ilişkileri nasıl etkiledi? Tutuklu ve gözaltına alınanların yakınlarının tutumu nasıl etkiler referandumu?
Kayseri'ye özgü özelliklerden bir başka husus da FETÖ ile münasebet noktası. FETÖ'nün hem ekonomik güç, hem de etkili olduğu insan gücü bakımından en etkili olduğu illerin başında Kayseri geliyor. Özgül ağırlık bakımından yüksek bir değer elde ettiği kentlerin başında Kayseri geliyor. Kayseri dışında FETÖ'nün ekonomik kaynak ve insan gücü devşirdiği başka bir kent yok. Tabii bu ilişkiler ister istemez, hem toplum hem siyaset üzerinde bir etki oluşturuyor. Nüfus ortalamasına göre sayısal varlıkları önemli bir ölçekte değil ama ekonomi, siyaset ve toplumsal olarak lobi oluşturma bakımından en etkili özgül ağırlığı Kayseri'de elde ettiler. Gerek topladıkları para, gerekse devşirdikleri etkili insan sayısı da bunu gösteriyor. Kayseri Organize Sanayiinde farz edelim 1000 civarında fabrika varsa, beş altı yıl öncesine kadar Zaman Gazetesinin 5-6 bin civarında abone yapabildiği bir Kayseri'den bahsediyoruz. Ekonomik olarak en çok nemalandıkları insan kesimi ekonomik seviyesi yüksek olan kesim. Bu FETÖ dediğimiz yapı, fakirle, fukarayla, mağdurla, yalın ayaklılarla uğraşan onların düzeylerini yükseltmeye çalışan bir yapılanma değil. Bunlar ekonomik olarak belli bir değerin üzerindeki ve de kariyer olarak belli bir makamın üzerindekileri devşirip etki altına alarak, hem ekonomik gücü hem de siyasi gücü kendilerinin hizmet diyerek putlaştırdıkları o yapıya kanalize etme maksatlı bir organizasyon ortaya koydular. Kayseri de bu maksatlı çalışmaya olumlu bir karşılık verdi ve etkili bir insan gücü bunların etrafında kendine değer buldu. Kayseri'de eğitici ve öğrenci potansiyeli fiili olarak 20 bini aşkın insan bunların hinderlantında idi.
Aynı etki özellikler sanayiciler arasında, Kayseri'nin en zengin 'Top 100' diyebileceğimiz ailelerinin neredeyse sekseninin sofrasında bir dram yaşanıyor. Şu anda o irtibatın getirdiği acı ve dramdan, pişmanlıktan dolayı bu varlıklı kesimin çoğu perişan. Yakınları, çocukları, aile fertleri veya akrabasının bu irtibatının travmatik etkisi yaşanıyor. Kayseri'de her halde 1200'den fazla soruşturması süren, tutukluluk süresi devam eden insan var. Bunların bir bölümü de işadamları. Belki aile olarak bu travmadan etkilenen 3000 aile var, Kayseri'de. Bu aileler de büyük ihtimalle mevcut hükümet karşısında muhalif bir çaba içindeler. Bunlar öyle sanıldığı gibi onbinlerce sayıda bir ailelerden oluşmuyor. Zaten önceki son iki seçimde de hükümet karşıtı bir duruşla farklı eğilim ve tercihlere yöneldiler. Bu FETÖ mensubiyetinin referandumda hayır oylarına etkisi Kayseri'deki toplam 920 bin seçmen içinde yüzde bir bile değil.
İNSANLARIN SIRTINDAN BÜYÜK BİR KAMBUR KALKTI
Bu kesimlerin hem ekonomik olarak, hem siyasi olarak, hem bürokrasi içinde Gülen yapılanmasının çevre çeperlerine bakarsak, bu insanlarla ilişki kurmuş, kendisi cemaatçi olamasa da iş gereği içinde olmuş, böyle bir kesim daha var. Bu kesimin ruh hali sizce, daha fazla üzerlerine gidilsin mahvettiler bu ülkeyi mi, yoksa bunların çok üstlerine gidiliyor bu da ekonomiye zarar veriyor, üzerlerine çok da gidilmesin diyen kesimler var mı, yoksa ikisini de düşünen kesimler var mı?
Mutlaka her iki yönde yaklaşım ortaya koyan kesimler var. Ama toplumun genel kanaati, büyük bir kamburdan kurtulmuş olmak… Özellikle siyaset dünyasını ve ekonomi dünyasını kuşatan, baskı altına alan ve baskıladıkları üzerinden nemalan bir ekip vardı. Ve bundan insanlar rahatsızlık duyuyordu. İşyerlerini ticari irtibatla baskı altına alarak, 'sana 10 kurban yazdım, sana 20 burs yazdım, 10 abonelik yazdım' diyorlardı. Müşterini kaybetmemek için pazarlıkla bu sayıları düşürmeye çalışıyordun. 10 kurbanı bire düşürürsen kendini 9 kurban kazanmış gibi sayıyordun. Böyle bir hayır, böyle bir hasenat, böyle bir hizmet olmaz. Ticari ve siyasi ilişkisini kullanarak baskıyla insanları sözde yardım için cendereye alıyorlardı. Gazete aboneliğini sonlandırsan seni bir sürü insan arayarak baskı altına alıyorlardı.
Ekonomi ve kariyer gücünü insanlar üzerinde o kadar baskılayarak uyguladılar ki, bu operasyonlarla insanlar sırtından büyük bir kambur kalkmış gibi rahatladı. Birçoğu bu şekilde... Kayseri'deki işadamları düzeyinde hazırlanan iddianamelerde 150'ye yakın şirket ismi var, bunlarla bir şekilde irtibatı olan, belki organik ilişki içinde olduğu…
Çok özel olmayacaksa, mesela sizin başınıza onlardan olmadığınız için bir şey geldi mi? Bir sorun yaşadınız mı veya bir alanda bir şeyler yapacakken yapamama gibi… Onlardan olamamak ekonomik olarak ileriye doğru bir gidişi engelledi mi?
Ekonomik olarak zarar görmeme tabiri de bazen az geliyor. Bunların faaliyet ekseni, kendinden olana fayda üretme ve kendinden olmayana ekonomik olarak zarar verdirme... Mesela 17-25 Aralık hadisesinden sonra 20 yıldır işlerini yaptığımız Kayseri'nin en büyük holdinglerinden biri bizimle tüm ticari irtibatını bir anda kesti. Hatta onlar adına ürettiğimiz malları bile almayarak bizi zarara uğrattılar. Hakkımızda tüm satın alma birimlerine mail göndererek, bizim gruba ait tek bir faturanın bile holdinglerine giremeyeceğini tembih ettiler. Gerekçeleri de bizim, sözde hizmet karşıtı oluşumuz ve duruşumuz...
Zaten bu FETÖ yapılanması fayda üzerine kurulu bir organizasyon. Ekonomik olarak büyümek, gelişmek isteyenlere, kariyer olarak yükselmek isteyenlere fayda üreten ve istifade ettirdikçe de kendisine bağlayan, tabire caizse boynuna taktığı kemeri her fayda ürettiğinde bir diş sıkan bir organizasyon. Yürürken uçmak isteyenlere, bir iken beş olmak isteyenlere, kariyer atlamak isteyenlere istikbal vaad eden bu organizasyonun bu hedeflerine belki hiçbir fani de yok diyemez, orası ayrı bir konu. İnsanımızdaki bu zafiyeti çok güzel kullandılar. Birçok insanın bunlara bağlılığının nedeni, göremeyeceği bir zenginliği, hayal edemeyeceği bir kariyeri bunlar vasıtasıyla kazanmış olmaları... Ve insanlar varlıklarını ve kariyerlerini bu yapılanmaya borçlu hissediyorlar.
Peki sizce burada tamamen tasfiye oldular mı?
Her ne kadar görünen bir nedamet ve pişmanlık olmasa da Kayseri'de ve Türkiye'de, fayda üreten bir organizasyon olarak ekonomik ve kariyer üzerine fayda üretememesi, sonunun geldiği anlamına geliyor. Bu ekonomik ve kariyer damarı kesildikten sonra, hizmet ve idealler adına, güya dini kaygılar adına yapabilecekleri bir şeyleri de kalmıyor. Bunların insanları çağırdığı çağrı, ahlaki erdemlerin yükseltilmesiyle ilgili bir çağrı değil, insanları kariyer ve ekonomik olarak yüksek hedeflere yönelik organik irtibat oluşturma çağrısı. İnsanlara bunu vaad ediyorlar. Vaad ettikleri şey, sadece 'dünyalık' dediğimiz, seküler bir zihin yapısının hayır diyemiyeceği rahatlık vaad ediyor. Bu anlamda, din, iman, ahlak unsurları olayın garnitürü.
Mesela Organize'deki iş çevreleri, onlarla bir şekilde ilişkiye girmiş olan kesimler ne yapıyor?
Belki de en büyük memnuniyetleri, özgürlüğünü geri elde etmiş olmak... Özgürlüğün maddi olarak bir karşılığı yoktur. Bu anlamda o cendereden kurtulmuş olmak insanların önünü açtı. Tabii bir dönem insanlar sıkıntı yaşayacaklar, istedikleri satışı gerçekleştiremeyecekler ama Kayseri ekonomisinin önündeki en büyük engel, FETÖ lobisi sayesinde zenginlikte zirve olmuş kesimler. Yani kendinden olanı yükseltici, kalkındırıcı faaliyetler üreten bir organizasyon yok artık. Herkes gücünü ve değerini kendi çaba ve gayretleriyle ürettiklerinden elde edecekler.
ABDULLAH GÜL ARTIK MÜZELİK
Abdullah Gül'ün ortada resmi bir açıklaması olmadığı için tam olarak ne yapmak istediğini kimse bilmiyor. Bu sessizliği neye yormak gerekiyor?
Abdullah Gül'ün Kayserililerle ilgili hemşehrilik yakınlığı bir gerçek. Fakat Abdullah Gül'ün şu anda durduğu bu gayrı siyasi duruş, şu anki ülke gündeminin çok altında kalıyor. Bir Recep Tayyip Erdoğan faktörünün yanında, Kayserililerin Abdullah Gül ile olan yakınlıkları irabta mahali olmayan bir irtibattır. Dolayısıyla Gül, kimliği, kişiliği, ailesi, insanlarla olan ilişkisi takdir gören ve sevilen birisi. Ama durduğu yer veya işaret edeceği bir yönlendirme ile hiç kimsenin kanaatinde bir değişiklik olmaz. Yani Gül'ün Kayseri'de hemşehrileri üzerinde bir kanaat değiştirme etkisi yok, Recep Tayyip Erdoğan'a rağmen…
Zaten Abdullah Gül siyasi olarak, zirveyi tamamladıktan sonra miadını doldurmuş biri. Bu andan sonra Türkiye'de 'ağır abi' olarak belki bir değer üretebilir. Şu anda da bu itibar ve kıymetinden dolayı 'müzeleştirilen', adına Kayseri'de müze kurulmuş biri… Artık Abdullah Gül, fikirleriyle, düşüncesiyle, ortaya koyduğu değer ve varlığıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açtığı o müzede kıymet ifade edecek ve değeri o müzede yani Abdullah Gül Müzesinde yaşayacak. Müzelik olmak, değerini muhafaza ve müdafaa etmek anlamına geliyor.
Çok teşekkür ederim, sağ olun. Gerçekten çok faydalı bir sohbet oldu.