GÖSTERİŞÇİ DİNDARLIK - Mehmet AYMAN

'Gösterişçi Dindarlık' ya da 'Müslüman ve Moda'

 Medeniyetler hayatın her alanında söylenecek sözü varsa kendilerini kabul ettirmekte, aksi halde yok olup gitmektedirler. Buradan hareketle tarihte yüzyıllar içerisinde insanlığa şu veya bu şekilde bir şeyler sunabilen birkaç büyük medeniyetten söz edilebilir. Konumuzu ilgilendirmesi bakımından sadece ikisinden bahsedeceğiz.

1-Temel tezlerini dünya ve ahiret dengesi üzerine bina eden 'İslam Medeniyeti' ile

2-Temel tezlerini dünyanın önceliği düşüncesi üzerine bina edip, ahireti (ölümden sonraki hayatı) red etme düşüncesi ne ayarlayan ' Seküler' batı uygarlığı.

İnsanın kendisini, nefsinin, heva ve hevesleri ile kontrolü mümkün olmayan arzularının emrine itaat ederek yaşamasını özgürlük olarak tanımlayıp, daha sonrada sınırsız arzuların kölesi haline getiren çağdaş batı uygarlığı kendisi gibi düşünmeyenleri gerici olarak niteleyip ötekileştirmekte ve toplumsal yaşamın dışına itmektedir. Modernite dışı yaşamayı kabul edip içine sindiremeyen Müslümanlar da  onun tuzaklarından birisi olan 'moda' tuzağına düşerek 'öteki' leşmeyi reddettiğini zannetmek gafletine düşmektedir. Halbuki çağdaş batının 'kölesi' değil de 'ötekisi' olmak rahmete vesiledir.

İşte modern batı düşüncesini islam düşüncesinden ayıran şeylerden ikisi başka bir ifadeyle bahsini ettiğimiz bu medeniyetlerin 'Almet-i Farika'sından (ayırıcı özelliğinden) birisi  'Gösterişçilik' diğeri de 'Tesettür' konusudur.

 Bu konuyla alakalı olarak  'Gösterişçi Dindarlık' veya' Müslüman ve Moda' alakasından bahsetmeye çalışacağız.

'Gösteriş ve Dindarlık' kelimeleri gibi ' Müslüman ve Moda' kelimeleri de Olumlu anlamda bir cümlede kullanılmak istendiğinde asla yan yana gelmeyecek iki kelimedir.

Müslüman: Hayatını Allah'ın emirleri ve nehiyleri doğrultusunda ve Hz Peygamberin Rehberliği ve önderliğinde yaşayan/yaşamaya gayret eden insandır.

Müslümanın İslam'ı yaşama konusunda Kur'an ve sünnetten sonra delil olarak kabul edeceği İki delil daha vardı ki onlar da 'İcma-ı Ümmet ' ve 'Kıyas-ı Fukaha' dır. Bildiğim kadarıyla da bunların hiç birisinde bugünkü anlamıyla 'Moda' ya da onu çağrıştıracak hiçbir bilgi yada delil yoktur.

Moda İse tamamen paganist batının ve onun dünyaya tapıcılarının insanlara yutturmaya çalıştıkları zehirli bir ilaçtan farklı bir şey değildir. İnsanların çoğunun bu görünüşte şifa verici gibi ama özünde zehirleyici ilacı yutmaya çoktan teşne olduğunu biliyor ve kabul ediyorum.

Moda elbette onlar için çok şey ifade ediyor çünkü onların, yaşadıkları bu dünya hayatını anlamlı kılmak için yapacakları daha ulvi ve daha değerli bir şey yok. Bu sebeple de böyle geçici zevklere bağlanıp dünya hayatının tadını çıkarmaya çalışıyorlar.

 Ama asıl anlamadığım ve kabul edemediğim şey ise kendilerini Müslüman kabul edip te tıpkı diğerleri gibi 'gayri İslami hayatı' yaşayanların söz ve tavırları.

Daha önceki yazılarımdan birinde Müslüman'ın aynı zamanda hem kapitalist olup hem de Müslüman kalamayacağını söylemiştim. Vahşi kapitalizmin tuzaklarından biri olan Modanın esiri olan insanların yaptıkları işi İslamileştirmeye çalışmalarının da akıl ve izana sığar bir tarafının olmadığını da söylemek isterim.

Bu yazıyı kaleme almama sebep olan bir haberden bahsetmek istiyorum.

Haber 'Hanımefendilerin Dergisi' logosuyla yayınlanan 'Aliyyül l' dergisi hakkında. Dergiyi yayınlayan bayanlar doğal olarak yaptıkları işi önemsiyorlar ve yanlış bir şey yaptıkları kanaatinde değiller. Kendilerinin fazlaca eleştiri aldıklarını ama yaptıkları işin islama aykırı bir şey olmadığına inanıyorlar. Bunun için de bir savunma refleksi geliştirmiş ve iyi giyinmeyle ilgili bir hadisi şerifi konuşmalarının arasına yerleştiriveriyorlar. Minareyi çalan kılıfını hazırlar misalinde olduğu gibi.

Yaptıkları işe (Modayı İslamileştirme işine) dini açıdan bir meşruiyet kazandırmak için onu İslam'la alakalandırma yolunu arıyorlar. Bunun ne kadar sakıncalı bir şey olduğunun farkında değiller. Ya da farkındalar ama 'ne serden ne de yardan vaz geçemedikleri' için paganist kültürün ürünü olan moda rezaletini bir hadis-i şerifle meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Halbuki moda 'teşhirci modernite' nin 'gösterişçi dindarlara' yutturmaya çalıştığı  'Zoka' dan başka bir şey değildir. Modayı türlü bahanelerle İslamileştirmeye çalışmak sa bilerek yapılıyorsa ihanettir.

Çünkü her ne amaçla yapılıyorsa yapılsın moda ve onun uğrunda yapılan çalışmaların İslamiyet'le uyuşur ve uzlaşır bir yanı yoktur. Moda insan bedenini özellikle kadın bedenini teşhir edip istismar etmek ondan kazanç sağlamak amaçlı bir faaliyettir. Tesettür ise insan (özelikle kadın bedenini) kıskanç, hasetçi ve şehvetli bakışlardan uzak tutup bu sayede onu korumak ve bunu yaparken de toplumsal huzuru sağlayıp bu sayede Allah'ın Rızasını kazanmak amaçlı bir ibadetken. Moda tamamen bu amaçların dışında ki amaçlara hizmet eder.

Yani tesettür 'Ben görünür olmak istemiyorum, kendimi teşhir etmek istemiyorum, kötü bakışlardan kem gözlerden nihan olmak istiyorum, Allah'ın emrine uyarak yaşamak istiyorum diye düşünenlerin bir tercihi iken, moda bunun tamamen tersini telkin eder.

 Özellikle çok lüks ve dikkat çekici giysilerle (tesettür giysileri dahil) dolaşan insanlar ise 'ben gizlenmek değil dikkat çekmek istiyorum, İnsanların gözlerini benden sakınmalarını değil bana bakmalarını, özellikle bakmalarını, dikkatle ve imrenerek bakmalarını istiyorum mesajını ilettikleri için, yaptıkları hayra değil şerre sebep olur. Sonuçta'Görünerek var olma anlayışı, geleneksel dünyadan kopuşun önemli göstergelerinden biridir. Çünkü geleneksel kültürde gören ve görünen ilişkisinde üstünlük 'görünen' de değil 'gören' dedir. Kinatın sahibi, Kadir-i Mutlak Allah, herkesi gören ama hiç kimse tarafından görülmeyendir.(Fatma Barbarosoğlu; Şov ve Mahrem; s,14)

İşte bu sebeple son derece lüks, pahalı ve dikkat çekici giysilerle dolaşmak velev ki tesettür giysileri olsa dahi İslam'ın öngördüğü bir şey olmasa gerektir.

Bu tür tavırların birkaç sakıncası daha vardır.  Özellikle tesettür konusunda, Allah verdiği nimeti kulunun üstünde görmek ister' Hem insan giydiğini kendine yakıştırmasını da bilmeli değil mi? düşüncesini kendi heva heveslerine kalkan edip' sanki sadece böyle, yani modaya uygun olursa örtünülür diye düşünüp te öyle örtünemiyorsan hiç örtünme' kanaatini yaygınlaştırmasıdır. Halbuki tesettürde aslolan örtünme yani 'setr' dir. Örtündüğün kumaşın İngiliz veya Fransız malı olması modaya uygun olup olmaması onu/tesettürü daha faziletli yapmaz. 

Mehmet AYMAN

 

 

 

Bakmadan Geçme