Filistinli esirlerin 'takas' umudu
Nekbe sürgününde ailesiyle birlikte göçe maruz kalan Zekeriya Lütfi Necip, cezaevindeki Filistinli esirlerin dışarı çıkması için bir takas anlaşması beklediklerini söyledi. Necip, "Ben 2011 yılında (İsrail askeri) Glad Şelit'le takas sırasında serbest bırakılan mahkumlardanım. Şu anda içerdeki mahkumların da çıkması için benzer bir anlaşma bekliyoruz" dedi.
Esenler Belediyesi ve Kudüs Platformu'nun Yıldız Teknik Üniversitesi Davutpaşa Kampüsü'nde düzenledikleri Nekbe panelinde konuşan Nekbe mağduru Zekeriya Lütfi Necip, hem düne hem de bugüne ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. 62 yaşında olan ve hayatının 22 yılı cezaevinde geçen Necip, Nekbe'nin İsrail işgaliyle değil, Belfour Deklarasyonu ile başladığını söyledi.
Necip konuşmasına şöyle devam etti:
'İngilizler kendi manda yönetimleri esnasında Yahudileri topraklarımıza getirdikleri andan itibaren biz Nekbe'yi yaşıyoruz. Ben Nekbe'nin bir kısmını, 1967'den itibaren yaşadım. Filistin topraklarının kalan kısmını işgal etmek için İsrail devam ettiğinde 11 yaşındaydım. Babamdan ve dedelerimden 1948 yılından önceki zorla göç ve dramları dinlemiştim ama bunları aynı zamanda kendi gözlerimle de görme şansım oldu. Kudüs'te eski şehir içinde yıkıma şahit oldum. Aksa'ya kirli ayaklarıyla giren ilk güçlerin girişine şahit oldum.'
İsrail her gün yeni bir Nekbe yaşatıyor
1967'den itibaren 50 senedir İsrail işgalinin Filistin halkına her gün yeni bir Nekbe yaşattığını belirten Necip, 'Bugün hala Filistinliler'in öldürülmesi, yurtlarından edilmesi, arazilerine el koyulmasıyla Nekbe'yi her gün yeniden ve yeniden yaşıyoruz. 50 yıldır İsrail, Kudüs'ün Yahudileştirilmesi için ve Aksa'nın tam olarak işgal edilmesi için mücadele ediyor. 50 senedir Kudüs'ü boşaltmak için insanları evlerinden ettiler, sokaklara attılar, tutukladılar veya öldürdüler. Allah'ın lütfu ve keremiyle Filistinliler'e baş eğdirmeyi başaramadılar' dedi.
22 yılını İsrail hapishanelerinde geçirdiğini hatırlatan Necip, 'Ben İsrail hapishanelerine giren milyonlarca insandan sadece biriyim. Şu anda İsrail hapishanelerinde 7 bin Filistinli mahkumdan söz ediyoruz' ifadelerini kullandı.
Beni içeride öldüreceklerdi
İsrail'in cezaevlerinde esirlere karşı akla gelebilecek bütün işkence yöntemlerini kullandıklarının altını çizen Zekeriya Lütfi Necip, buna rağmen Filistin halkının hiçbir zaman direniş hattının dışında kalmasını başaramadıklarını söyledi. Filistin davasının başarılı olacağına kesin olarak inandıklarını belirten Necip, 'Bu işgal eninde sonunda sona erecektir. Tarihten şunu öğreniyoruz, bizim beldelerimiz çok defa işgale maruz kaldı ama eninde sonunda zafer bizim oldu' dedi.
Necip konuşmasını şöyle sürdürdü:
'22 yıl boyunca cezaevinde kaldım ve bütün mahkumları olduğu gibi beni de içerde öldürmeyi düşünüyorlardı, ben onlara rağmen dışarı sağ salim çıktım. Bu sadece benim hikayem değil. Filistin rüyası bir gün gerçek olacak ve bu masum insanlar aradıklarına kavuşacaklar.'
6 çocuğumun büyümesini göremedim
İlk kez 1975 yılında cezaevine giren ve 2011 yılında da tamamen çıkan Zekeriya Lütfi Necip, 22 yıllık cezaevi döneminde aile hayatındaki birçok şeyi de ıskalamış.
Cezaevinde bulunduğu zamanlarda ailesiyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşadığını anlatan Necip, şöyle konuştu:
'6 çocuğum vardı cezaevine ilk girdiğimde. En büyük çocuğum 13 en küçüğü 1.5 yaşındaydı. Çocuklarımın büyümesini sadece beni ziyaret ettiklerinde belli aralıklarla gördüm, şahitlik ettim ama hiçbir zaman büyümeleri esnasında yanlarında değildim. Bazen yıllarca onları görme imkanım olmazdı. Şunu bütün açıklığıyla söyleyebilirim ki onların yetiştirilmesindeki tek kahraman anneleriydi. Bunu aslında tüm Filistinli kadınlar için bir itiraf olarak kabul edebilirsiniz. Çünkü Filistinli kadınlar yaşadıklarına rağmen kendini ve çocuklarını ayakta tutmayı başaran kadınlardır. Sonuçta çocuklarımın hepsi, üniversite eğitimi görmüş ve iyi yetiştirilmiş çocuklar oldular.'
Bir asker kaçırdım
1994 yılında bir İsrail askerini kaçırdığı için ikinci kez hapse giren Zekeriya Lütfi Necip, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
'Ben bir asker kaçırdım. 6 gün boyunca benimle beraberdi. Çok güzel muamele ettik ve hürmet ederek davrandık. Derdim ona eziyet etmek değildi, esirlerin serbest bırakılmasıydı. 6 gün sonra bizim yerimizi tespit ettiler. Bir çatışmaya girdik ve kaçırdığımız askeri öldürmek zorunda kaldık. Onunla beraber 13 tane daha asker öldürdük. İzak Rabin o dönemde hem başbakan hem de savunma bakanıydı. Burnunu sürttük tabiri caizse o gün İzak Rabin'in. Biz 6 kişiydik, üçümüz şehit oldu, üçümüz de tutuklandık. Onlar bizim cezaevinde öleceğimizi zannettiler ama biz daha sorgu aşamasında 'birgün mutlaka çıkacağız' dedik. Cezaevinde bize aklınıza gelebilecek bütün işkenceleri yaptılar. Buna rağmen sonuna kadar dayandık. Şimdi 62 yaşındayım ve kendimi çok güçlü hissediyorum. Bir asker daha kaçırabilirim.'
Ezan 20 yıldır yasak!
İsrail'in Kudüs'te ezanın sesinin kısılması ile ilgili tasarısını da değerlendiren Necip, 'Aksa'nın güneybatı istikametinde Burak duvarının hizasında bir minare var ve yaklaşık 20 yıldan beri buradan ezan okunması yasak' dedi. İsrail parlamentosu Knesset'te kararın üç aşamalı olarak alındığını hatırlatan Necip, 'Onlar bütün Kudüs'te ezanı yasaklamak istiyorlar ve bunu sürdürüyorlar. Kişisel fikrimi sorarsanız ne yaparlarsa yapsınlar bunu yapabileceklerine inanmıyorum' ifadelerini kullandı.
(Kurum haberi)
Necip konuşmasına şöyle devam etti:
'İngilizler kendi manda yönetimleri esnasında Yahudileri topraklarımıza getirdikleri andan itibaren biz Nekbe'yi yaşıyoruz. Ben Nekbe'nin bir kısmını, 1967'den itibaren yaşadım. Filistin topraklarının kalan kısmını işgal etmek için İsrail devam ettiğinde 11 yaşındaydım. Babamdan ve dedelerimden 1948 yılından önceki zorla göç ve dramları dinlemiştim ama bunları aynı zamanda kendi gözlerimle de görme şansım oldu. Kudüs'te eski şehir içinde yıkıma şahit oldum. Aksa'ya kirli ayaklarıyla giren ilk güçlerin girişine şahit oldum.'
İsrail her gün yeni bir Nekbe yaşatıyor
1967'den itibaren 50 senedir İsrail işgalinin Filistin halkına her gün yeni bir Nekbe yaşattığını belirten Necip, 'Bugün hala Filistinliler'in öldürülmesi, yurtlarından edilmesi, arazilerine el koyulmasıyla Nekbe'yi her gün yeniden ve yeniden yaşıyoruz. 50 yıldır İsrail, Kudüs'ün Yahudileştirilmesi için ve Aksa'nın tam olarak işgal edilmesi için mücadele ediyor. 50 senedir Kudüs'ü boşaltmak için insanları evlerinden ettiler, sokaklara attılar, tutukladılar veya öldürdüler. Allah'ın lütfu ve keremiyle Filistinliler'e baş eğdirmeyi başaramadılar' dedi.
22 yılını İsrail hapishanelerinde geçirdiğini hatırlatan Necip, 'Ben İsrail hapishanelerine giren milyonlarca insandan sadece biriyim. Şu anda İsrail hapishanelerinde 7 bin Filistinli mahkumdan söz ediyoruz' ifadelerini kullandı.
Beni içeride öldüreceklerdi
İsrail'in cezaevlerinde esirlere karşı akla gelebilecek bütün işkence yöntemlerini kullandıklarının altını çizen Zekeriya Lütfi Necip, buna rağmen Filistin halkının hiçbir zaman direniş hattının dışında kalmasını başaramadıklarını söyledi. Filistin davasının başarılı olacağına kesin olarak inandıklarını belirten Necip, 'Bu işgal eninde sonunda sona erecektir. Tarihten şunu öğreniyoruz, bizim beldelerimiz çok defa işgale maruz kaldı ama eninde sonunda zafer bizim oldu' dedi.
Necip konuşmasını şöyle sürdürdü:
'22 yıl boyunca cezaevinde kaldım ve bütün mahkumları olduğu gibi beni de içerde öldürmeyi düşünüyorlardı, ben onlara rağmen dışarı sağ salim çıktım. Bu sadece benim hikayem değil. Filistin rüyası bir gün gerçek olacak ve bu masum insanlar aradıklarına kavuşacaklar.'
6 çocuğumun büyümesini göremedim
İlk kez 1975 yılında cezaevine giren ve 2011 yılında da tamamen çıkan Zekeriya Lütfi Necip, 22 yıllık cezaevi döneminde aile hayatındaki birçok şeyi de ıskalamış.
Cezaevinde bulunduğu zamanlarda ailesiyle ilgili ciddi sıkıntılar yaşadığını anlatan Necip, şöyle konuştu:
'6 çocuğum vardı cezaevine ilk girdiğimde. En büyük çocuğum 13 en küçüğü 1.5 yaşındaydı. Çocuklarımın büyümesini sadece beni ziyaret ettiklerinde belli aralıklarla gördüm, şahitlik ettim ama hiçbir zaman büyümeleri esnasında yanlarında değildim. Bazen yıllarca onları görme imkanım olmazdı. Şunu bütün açıklığıyla söyleyebilirim ki onların yetiştirilmesindeki tek kahraman anneleriydi. Bunu aslında tüm Filistinli kadınlar için bir itiraf olarak kabul edebilirsiniz. Çünkü Filistinli kadınlar yaşadıklarına rağmen kendini ve çocuklarını ayakta tutmayı başaran kadınlardır. Sonuçta çocuklarımın hepsi, üniversite eğitimi görmüş ve iyi yetiştirilmiş çocuklar oldular.'
Bir asker kaçırdım
1994 yılında bir İsrail askerini kaçırdığı için ikinci kez hapse giren Zekeriya Lütfi Necip, yaşadıklarını şöyle anlatıyor:
'Ben bir asker kaçırdım. 6 gün boyunca benimle beraberdi. Çok güzel muamele ettik ve hürmet ederek davrandık. Derdim ona eziyet etmek değildi, esirlerin serbest bırakılmasıydı. 6 gün sonra bizim yerimizi tespit ettiler. Bir çatışmaya girdik ve kaçırdığımız askeri öldürmek zorunda kaldık. Onunla beraber 13 tane daha asker öldürdük. İzak Rabin o dönemde hem başbakan hem de savunma bakanıydı. Burnunu sürttük tabiri caizse o gün İzak Rabin'in. Biz 6 kişiydik, üçümüz şehit oldu, üçümüz de tutuklandık. Onlar bizim cezaevinde öleceğimizi zannettiler ama biz daha sorgu aşamasında 'birgün mutlaka çıkacağız' dedik. Cezaevinde bize aklınıza gelebilecek bütün işkenceleri yaptılar. Buna rağmen sonuna kadar dayandık. Şimdi 62 yaşındayım ve kendimi çok güçlü hissediyorum. Bir asker daha kaçırabilirim.'
Ezan 20 yıldır yasak!
İsrail'in Kudüs'te ezanın sesinin kısılması ile ilgili tasarısını da değerlendiren Necip, 'Aksa'nın güneybatı istikametinde Burak duvarının hizasında bir minare var ve yaklaşık 20 yıldan beri buradan ezan okunması yasak' dedi. İsrail parlamentosu Knesset'te kararın üç aşamalı olarak alındığını hatırlatan Necip, 'Onlar bütün Kudüs'te ezanı yasaklamak istiyorlar ve bunu sürdürüyorlar. Kişisel fikrimi sorarsanız ne yaparlarsa yapsınlar bunu yapabileceklerine inanmıyorum' ifadelerini kullandı.
(Kurum haberi)