Erciyes yaylalarında başkadır Ramazan!
Hava sıcaklığının artmasıyla hayvanlarını otlatmak için 3 bin 917 rakıma sahip Erciyes Dağı'nın eteklerini tercih eden yaylacılar, dağın zor koşullarına rağmen Ramazanı serin havada geçiriyor.
Sıcaklığın akşamları sıfırın altında 2 dereceye kadar düştüğü Erciyes Dağı'nın eteklerindeki yaylacıların sofralarında ramazan heyecanı yaşanıyor. Yüzyıllardır süregelen yaylacılık, sucuğu, pastırması ve mantısı kadar heybetli Erciyes Dağı ile adından söz ettiren Kayseri'de, birçok ailenin de geçimini sağlıyor.
Hayvancılıkla uğraşan ve yazın Erciyes Dağı'na doğru yola çıkan yaylacılar, zorlu geçen 3 günlük yolculuğun ardından yaklaşık 2 bin 500 metre yüksekliğindeki yaylaya ulaşıyor.
İncesu ilçesinin Hamurcu köyünden yola çıkan yaylacılar, hayvanlarını otlatarak ulaştıkları Erciyes'in eteklerine çadırlarını kuruyor.
Yayladaki yaşantının yükünü sağdığı sütü peynir yapan, soba ateşinde yemek pişiren, elektriksiz evde hem kendilerine hem çobanlarına yemek yapan yayla kadınları omuzluyor.
Günün ağarmasıyla mesaiye başlayan kadınlar öncelikle süt sağıyor. Sağdıkları sütü bir an önce peynir ve yoğurt yapması gereken kadınlar sürüleri çobanlara teslim ettikten sonra işe koyuluyor. Yayladaki erkekler ise kadınların maharetli ellerinden çıkan peynir ve yoğurdu satmak için şehre iniyor.
Haziranda soba başında iftar keyfi
Yoğunluğun ve iş yükünün ramazan ayında da değişmediği yayla yaşamında en keyifli an ise soba başında yapılan iftarlar.
Çadırda hava sıcaklığının sıfırın altında 2 dereceye kadar düştüğü için kurulan sobanın üzerinde pişen yemeklerle iftarını yapan aile sakinleri, soba ateşinde demlenen çayı içerek günün yorgunluğunu atıyor.
Çaylar yudumlanırken edilen kısa sohbetin ardından, aile üyeleri yeni güne hazırlanmak için erkenden dinlenmeye çekiliyor.
'Doktoru da memuru da bu işe heves ediyor'
Çocukluğundan bu yana hayvancılık yapan yaylaların müdavimi Süleyman Ekinci, çok sayıda küçük ve büyükbaş hayvanı olduğunu söyledi.
Yaşam koşullarının zorluğundan dert yanan ve son zamanlarda çok sayıda kişinin bir hevesle hayvancılık yapmaya kalkıştığını belirten Ekinci, şöyle konuştu:
'Doktoru da memuru da bu işe heves ediyor. Bizim işimiz zor, herkes yapamaz. Suyumuzu hayvanlarla taşıyoruz, yolumuz engebeli. Bu yaylaya üç günde konaklayarak ulaşıyoruz. Her yıl çoban değiştiriyoruz. Burada ilk işimiz çobanları yönlendirmek oluyor. Kim hayvanları nerede otlatacak onu belirliyoruz. Allah'a şükür iyi para kazanıyoruz ancak yapılacak bir iş değil. Herkes artık rahat yaşamak istiyor, rahat, lüks bir yaşam istiyor. Burada oruç tutmak kolay oluyor, serin, havası güzel. Peynir satmak için şehre indiğimizde zorlanıyoruz. Basınçtan kulaklarım filan duymuyor.'
Ekinci, yaylada asıl yükün kadınların omuzlarında olduğunu vurgulayarak, 'Hanımlar da artık şehirde yaşamak istiyor. Şehirdeki rahat yaşama özeniyor. 'Şehirde yaşayan kadınsa ben de kadınım, rahatlık hakkım.' diyor.' ifadelerini kullandı.
AA
Hayvancılıkla uğraşan ve yazın Erciyes Dağı'na doğru yola çıkan yaylacılar, zorlu geçen 3 günlük yolculuğun ardından yaklaşık 2 bin 500 metre yüksekliğindeki yaylaya ulaşıyor.
İncesu ilçesinin Hamurcu köyünden yola çıkan yaylacılar, hayvanlarını otlatarak ulaştıkları Erciyes'in eteklerine çadırlarını kuruyor.
Yayladaki yaşantının yükünü sağdığı sütü peynir yapan, soba ateşinde yemek pişiren, elektriksiz evde hem kendilerine hem çobanlarına yemek yapan yayla kadınları omuzluyor.
Günün ağarmasıyla mesaiye başlayan kadınlar öncelikle süt sağıyor. Sağdıkları sütü bir an önce peynir ve yoğurt yapması gereken kadınlar sürüleri çobanlara teslim ettikten sonra işe koyuluyor. Yayladaki erkekler ise kadınların maharetli ellerinden çıkan peynir ve yoğurdu satmak için şehre iniyor.
Haziranda soba başında iftar keyfi
Yoğunluğun ve iş yükünün ramazan ayında da değişmediği yayla yaşamında en keyifli an ise soba başında yapılan iftarlar.
Çadırda hava sıcaklığının sıfırın altında 2 dereceye kadar düştüğü için kurulan sobanın üzerinde pişen yemeklerle iftarını yapan aile sakinleri, soba ateşinde demlenen çayı içerek günün yorgunluğunu atıyor.
Çaylar yudumlanırken edilen kısa sohbetin ardından, aile üyeleri yeni güne hazırlanmak için erkenden dinlenmeye çekiliyor.
'Doktoru da memuru da bu işe heves ediyor'
Çocukluğundan bu yana hayvancılık yapan yaylaların müdavimi Süleyman Ekinci, çok sayıda küçük ve büyükbaş hayvanı olduğunu söyledi.
Yaşam koşullarının zorluğundan dert yanan ve son zamanlarda çok sayıda kişinin bir hevesle hayvancılık yapmaya kalkıştığını belirten Ekinci, şöyle konuştu:
'Doktoru da memuru da bu işe heves ediyor. Bizim işimiz zor, herkes yapamaz. Suyumuzu hayvanlarla taşıyoruz, yolumuz engebeli. Bu yaylaya üç günde konaklayarak ulaşıyoruz. Her yıl çoban değiştiriyoruz. Burada ilk işimiz çobanları yönlendirmek oluyor. Kim hayvanları nerede otlatacak onu belirliyoruz. Allah'a şükür iyi para kazanıyoruz ancak yapılacak bir iş değil. Herkes artık rahat yaşamak istiyor, rahat, lüks bir yaşam istiyor. Burada oruç tutmak kolay oluyor, serin, havası güzel. Peynir satmak için şehre indiğimizde zorlanıyoruz. Basınçtan kulaklarım filan duymuyor.'
Ekinci, yaylada asıl yükün kadınların omuzlarında olduğunu vurgulayarak, 'Hanımlar da artık şehirde yaşamak istiyor. Şehirdeki rahat yaşama özeniyor. 'Şehirde yaşayan kadınsa ben de kadınım, rahatlık hakkım.' diyor.' ifadelerini kullandı.
AA