Emekli Eğitimci İlhami Şekercioğlu'ndan 4 önemli eser

Bir ülkede eğitim öğretimin temel amacı o ülke için nitelikli öğrenciler yetiştirmek ve tüm yurttaşlarına yurttaşlık eğitimi vermektir. Bu gözle bakıldığında şüphesiz öğretmenliğin alanı oldukça geniştir. Sonra hayatın tüm alanlarında süreklilik halinde mutlaka bir öğrenen ve bir de öğreten vardır. 

Bir ülkede eğitim öğretimin temel amacı; o ülke için nitelikli öğrenciler yetiştirmek ve tüm yurttaşlarına yurttaşlık eğitimi vermektir. Bu gözle bakıldığında şüphesiz öğretmenliğin alanı oldukça geniştir. Sonra hayatın tüm alanlarında süreklilik halinde mutlaka bir öğrenen ve bir de öğreten vardır.

İşte bu öğretmenlerden bir tanesi de emekli bir sınıf öğretmeni olan İlhami Şekercioğlu. İlhami Şekercioğlu Kayseri Develi Çukuryurt Köyü doğumludur. Bu köy ağırlıklı olarak I. Dünya savaşı yılları sonrası Artvin merkez Yukarımaden Köyü, Selanik Demirhisar Kasabası ve Erzurum Tortum Aksu Köyünden gelen insanların oluşturduğu Zamantı Irmağı, Fraktın Barajı vadisinde bulunan güzel bir köydür. Köyde okuma oranı ve hemen her alanda akademisyenler dâhil tahsilli insan sayısı oldukça yüksektir.

İlhami Şekercioğlu ilkokulunu Köyünde, İmam Hatip Lisesini Develi'de, Eğitim enstitüsünü ise Kayseri'de bitirdi. Adapazarı, Kayseri, Diyarbakır, Samsun ve tekrar Kayseri'de öğretmen ve idareci olarak çalıştı. Daha sonra 1979 yılında başladığı öğretmenliğini 2005 yılında bitirerek emekli oldu. Emekli olduktan sonra yazmaya başladı.

Bir dönem Kayseri Anadolu Haber ve Develi Gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Daha sonra kitap yazmaya başladı. Yazdığı kitaplar araştırmalara dayalı Sosyal Tarih ve kendi alanlarında bilimsel nitelik taşıyan dini kitaplardır.

İlhami Şekercioğlu'nun Mart 2023 tarihi itibarıyla dört kitabı yayımlandı. İlgili Kitaplar ve konuları şu şekildedir.

1-SES TEMELLİ KUR'AN-I KERİM OKUMA METODU ( 2011)

“Ses Temelli Kur'an-ı Kerim Okuma Metodu” isimli kitap, farklı bir lisanın okunmasının öğreniminde oldukça önemli olan kaynak bir kitaptır. Lisanlar farklı olsa da temel itibarıyla insanların kendi hayatlarını devam ettirebilecekleri önemli olan değerlerdir. Bu anlamda ilgili lisanların, ulusal manada toplum oluşturmada ve karşılıklı iletişimde insan hayatında oldukça büyük önemi vardır. Dünyamızın küçük bir köy halini aldığını görüyoruz. Bu durumuyla hemen herkes için yeni yeni birçok dilin öğrenilmesine ihtiyaç vardır.

Bu gözle bakıldığında dil öğretiminin önemi her geçen gün daha da artmaktadır.
İmam Hatip Lisesi ve sınıf öğretmeni oluşum nedeniyle zaman içerisinde benim bu alanda bir çalışma yapmam gerektiğine karar verdim. Dedem Hafızdı Adana ve çevre köyler dâhil hemen herkese Kur'an-ı Kerim'in Arapça olarak okunmasını öğretiyordu. Ben Kur'an-ı Kerim'in okunmasının öğreniminde oldukça zorlandım. İlgili harflerin özel ismi ile Türkçe karşılığını bir araya getiremedim.
Bana göre günümüzde Arapçanın okunmasının öğreniminde ortaya konulan metotlar sağlıklı bir şekilde istenilen amaca hizmet etmemektedir. Düşüncemiz o ki bu alanda yeni yeni çalışmalar yapılmalıdır. Bu anlatımda onlardan bir tanesidir.
Günümüzdeki metotta Arap harflerinin bir şekilde kendi özel isimlerinin ezberletilmesiyle insanlara Kuran-ı Kerim'in (Arapça) okunmasının öğretimi başlamakta. Arapçadaki harflerin Araplarca bilinir haliyle kendilerine özgü anlamları vardır. Araplarca ilgili özel isimin başındaki ses üzerinden hareketle; kendilerine özgü bir okuma metodu oluşturulmuştur. Bir dönem Kayseri'de ikamet eden “Sultan” isimli Iraklı bir pilot ve Kerkük'te yaşayan Kerkük Üniversitesinde Arap Dili ve Edebiyatı öğretim üyesi olan babasından öğrendiğim kadarıyla; “Dal” isimli harfin anlamı; ana gövdeye katılan su derelerinin oluşturduğu ilgili açı. Ağaç gövdesinden çıkan dalların oluşturduğu açı gibi. Ayn göz, sin mezar, ğayın bulut anlamları taşır. Farklı lisana sahip insanlar bu şekilde kelime olarak ifade edilen ilgili kelimelerin anlamlarını bilemedikleri için haklı olarak ilgili sese ve o sesin bir anlatımı olan özel isme bir anlam verememektedirler. Bu anlatımla Arapçanın öğreniminde oldukça zorlanılmaktadır. İlgili kelimelerin başındaki seslerin Türkçe yahut farklı lisanlarda aynı kelimeyi dolayısıyla aynı sesi oluşturması mümkün değildir. Bu haliyle diğer dillerin/lisanların Arapça öğrenilmesinde de aynıdır. Dal, ifade edildiği gibi bizde su kollarının oluşturduğu açı değil ağaçtan çıkan ilgili kolların ismidir. Yahut birçok farklı kullanım alanları vardır. Ayın; harfinin bizde ki karşılığı (G)özdür. (S)in karşılığı (M)ezar ve (Ğ)ayın kelimesinin karşılığı yine bizde (B)uluttur. Örneğin ilgili harfleri karşılıklı olarak yazacak olur isek. D-D, A-G, S-M, Ğ-B gibi…

Düşüncemiz o ki Arapça öğrenmek isteyen her insan, her ulus anlatılan şekliyle Arap harflerini kendi lisanı üzerinden Türkçede olduğu gibi; ya hece olarak isimlendirerek daha kolay hale getirilmeli ya da Arap harflerinin ilgili kelimelerin sonundaki sesi yalın ses olarak ele alınmalı ve ilgili o sesten hareketle okuma yine ilgili kurallar üzerinden bilinir haliyle anlatılarak daha kolay bir şekilde insanlara anlatılmalıdır.

Bu kurallar kısaca:

Öğrenmek istediğimiz ilgili sesler öncelikle Türkçe ve Arapçada karşılıklı olarak harf haline getirilmelidir. Harfler okutucuları üzerinden önce heceye daha sonra heceden kelimeye ve kelimeden sonra da farklı yeni ses, yeni kelimeler ve yeni cümleler oluşturulmalıdır.

Arapça ile Türkçe arasında bir birine benzerliği üzerinden şekilleri farklı olsa da 18 ses birbirinin aynısıdır. Bizde ki H-S ve Z seslerinin yine ikişer farklı tonda sesleri mevcuttur. 18 + 6 = 24 Bireysel olarak yine bizde ki D sesinin kalın okunur hali, A sesinin orta gırtlağa dayalı okunması, G sesinin yine kalın okunması ve Dünyada sadece Arapçaya özgü olan D ve Z sesinin karışımı olan harflerin okunmasıyla sağlam temelli bir okuma metodu ortaya konulabilir. 18+6+4=28 Bununla birlikte yine Arapçaya özgü L ve M seslerinin ortak olan ifadesi olan “Lamelif” isimli bir harf mevcuttur.

Uygulamalarımızda da görüldüğü üzere düşüncemiz o ki ilgili konuların anlatım süresi olan 11-12 saat gibi bir zaman dilimi içerisinde Türkçe okuma yazma bilen tüm insanlar en az hata ile Kur'an-ı Kerim okumayı öğrenebilirler.

Lisanların ilk defa Cenab-ı Allah'ın melekleri üzerinden insanlara öğretildiği (Bakara 31) tezinden hareket edersek ilgili lisanlarda farklı sesler olmakla birlikte bir birinin aynısıdır. Erkekli-dişili, farklı kan gurupları ve ırklara dayalı çoklu olarak yaratılan insanların farklı bölgelere dağılmaları, kapalı toplumlarda yaşamaları yeni ulusların, yeni lisanların oluşmasını sağladı. Bu gözle bakıldığında lisanlar bir birinden farklı olsalar da temel itibarıyla bir birinin aynısıdır. Dolayısıyla ilgili dillerin sağlam temelli olarak öğretilmesinde farklı metotların önemi her gün daha da ortaya çıkmaktadır.


2-YÜZÜNCÜ YILINDA HAZİN BİR GÖÇ HİKÂYESİ (2015)

İkinci kitabım göçler köyü olan Çukuryurt ve bu köye bağlı Beşkardeş mahallesinin kısa göç hikâyelerini ve Çukuryurt Köyünün ilk insan kaynaklarını ve kültürünü anlatmaktaydı.

Bu hikâyeler Osmanlı Rus Harbi, Yemen ve I. Dünya savaşlarının oluşturduğu gerçekten acı hikâyelerdi. Yaşanmış durumuyla bu hikâyeler; bence Türk Milleti adına, insanlık tarihi adına mutlaka kaleme alınmalıydı.

Göç sırasında çocuklarını kurtarabilmesi için yaşlı annesini Çoruh Irmağına atan anneyi, küçük kız kardeşini yolun kenarına bırakan ve yıllar sonra Develi Yağdı çiftliğinde tesadüfen bulan kendisi de o dönem küçük olan ablayı hiç unutmadım.
Öğretmenliğin ve fıtratın-vicdanın vermiş olduğu o tatlı duygular üzerinden her ırktan her cinsiyetten tüm çocukların ve mantıklı düşünen insanların masumiyetlerini yakıynen biliyorum.

Bu düşüncelerden hareketle taraftarlığımla (Hucurat 13) birlikte göçlerle ilgili yazdığım iki kitapta (GÖÇ BİZİM KADERİMİZDİ ve BARIŞA GİDEN YOL HANİFLİK) “BARIŞ” düşüncesini öne çıkarmaya çalıştım.

Düşüncem o ki tüm insanlığın Haniflik-yaratılış temel değerleri üzerinden birinci önceliği mutlaka kendi fıtratları gereği barışı öne çıkartmalıdırlar.

3-GÖÇ BİZİM KADERİMİZDİ (2019)

Savaşlar ve göçler insanlık tarihi adına önemli bir konuydu. Artık sıra insan kaynaklarını, kültürünü yazdığım Çukuryurt Köyünün tarihini, göç yoluyla bu köye gelen insanların yer yurt edinme ayakta kalabilme ve göçlerin oluşturduğu sosyal tarihi belgeler üzerinden yazma vakti gelmişti. Bu belgeler Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurulma aşamasına kaynaklık edebilecek önemli belgelerdir. Gerek bu kitapta ve gerekse diğer kitaplarımda sözlü anlatımlar, kendi hayatım dâhil temellendirmediğim hiçbir şeyi ezbere yazmadım. Düşüncem o ki; temel itibarıyla ilgili belgeler dâhil Selanik Demirhisar Kasabası ve Erzurum Tortum Aksu Köyünden gelen insanlar üzerinden Osmanlı Rus Harbi ve I. Dünya Savaşı yıllarında ve özellikle Doğu Karadeniz bölgesinde yaşanan olayları ilgili resmi belgeler üzerinden ortaya koymaktı.

Bu kitap A.B.D kaynaklı elde ettiğim bir metot üzerinden kaleme alındı. Bu kaynakta; yaşanan olayların belgeler ve kişiler üzerinden anlatılmasıyla ilgili değerlerin daha anlaşılabilir ve sağlam temelli olabileceği anlatılmaktaydı. Ben de öyle yaptım. GÖÇ BİZİM KADERİMİZDİ isimli kitap çocukluğum dâhil okul yıllarım, farklı bölgelerde öğretmenliğim ve öğretmen olarak yaşadığım/karşılaştığım olumlu olumsuz şeyleri dolayısıyla hayatımı bir bütünlük üzerinden samimiyet içerisinde kaleme aldım.

BARIŞA GİDEN YOL HANİFLİK (2023)

Her insanda olduğu gibi çocukluğumdan itibaren hayatla ilgili kendime sorduğum oldukça çok sorular vardı. Bu sorular tüm insanlık adına gerçekten zor sorulardı. Bu sorulara bir bütünlük oluşturabilecek şekilde cevaplar bulabilirmiydim. Daha önce önem arz ettiğine inandığım üç kitap yazmıştım. Artık sıra oldukça önemli olduğunu düşündüğüm “Barışa Giden Yol Haniflik” isimli kitap çalışmasına gelmişti. (Barışa Giden Yol Haniflik isimli kitabımız Kayseri Merkezde seçkin kitapçılardan ve internet üzerinden temin edilebilir.)

“Haniflik: Hayata iyilik, kötülük kavramları dâhil Allah merkezli başlamaktır.”

‘Allah için, Yüksek, Büyük, Ulvî, Yüce, yücelerden Yüce olan mutlak Birlik, Vahdaniyet ilkesi. İnsan için ise ferdi sorumluluk sahibi olmak ve neticesinde kötülüğe düşmeden amaçlanan doğrultuda iyi insan olmak insan fıtratının öncelikli olan ifadesidir. Kur'an-ı Kerim bu durumu Haniflik olarak ifade eder. İnsan için beşeri ve uhrevi hayat idrake-beyana dayalı olarak Haniflik temel kavramları üzerinden inşa eder.

Bu durumu Cenab-ı Allah Hz. İbrahim'in dini olarak ifade eder.

Son yıllarda ilgilileri tarafından “Hanif” kelimesi ve taşıdığı değer üzerine çok çeşitli çalışmalar yapılmakta. Bunların hemen hepsi hanif-haniflik ifadesini; fıtrata dayalı olarak ilahi dinlerin temel sıfatı/değeri olan “Allah'ı birleyen” ahlak ilkeleriyle “kötülüğe düşmeden iyiliğe yönelen” olarak ifade etmektedirler. Bu anlatımıyla haniflik; tüm insanların ortak ve evrensel olan yaratılış özelliğidir.

Bu anlatım şekli, kul için Allah indinde mutlaka önemli bir değer olmakla birlikte; beşeri hayatın ve ilahi dinlerin bütünlüğünü ifade eder karşılığı değildir. Haniflik, hayata başlamada temel sebeplerdir. Bu temel sebepler, insanoğlunun nesneler ve vahiyle barışık olmasını gerekli kılar.

Bu anlamda Kur'an-ı Kerim inanmayı “şirke bulaşmadan Vahdaniyet temelli olarak iman etme” iyilik ve kötülük kavramlarını ise “Ahsen-i Takvim ve “Esfele Safilin” kavramları üzerinden isimlendirerek ortaya koyar.

Kur'an-ı Kerim bu durumuyla tüm insanlığa bir yol haritası çizer. Bu yol haritasının nasıl olmasının gerekliliğini ilahi kitaplar üzerinden ortaya koyar.

Bu anlatımla bozulmamış haliyle Kur'an-ı Kerim'in ortaya koyduğu hükümlerin önemi ortaya çıkmaktadır.

Barışa Giden Yol Haniflik isimli kitabımızda öne çıkan bazı başlıklar:
-Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an-ı Kerim'e göre; farklılıklarıyla birlikte âlemlerin ve insanların yaratılması.
-Can, bitki, hayvan ilişkisi. Can ruh ve insan ilişkisi.
-İnsan, beşeri hayat ve din ilişkisi.
-İlahi ve farklı din anlayışlarının ortaya konulması.
-İslam Âleminin geri kalmasında Felsefe ve Kelam anlayışının etkileri.
-Rahmetli Ömer Rıza Doğrul'un anlatımıyla; 1880-1933 (ilk yayınlanma tarihi 1933) yılları arasında Türkiye İslam ülkeleri dâhil dünyadaki din anlayışları.
-Peygamber Efendimizin barışı önceleyen şekilde yabancı devlet başkanlarına yazdığı mektuplar.( ilk yayınlanma tarihi 1948)
-Varlık İlkeleri, fıtrat delilleri diğer bir ifadeyle dogmatik değerler.
-İslam Âleminin geri kalmasında vahiy dışı din faktörü, dincilik, ırkçılık, nazari bilgiler. Tasavvuf, bâtınilik vb. düşünceler.
-Nazari bilgiye dayalı sözde var olan değerlerin vahiyle olan problemleri.
-Haniflik.
-İslam ve Şeriat.
-İnsanın kendisini ve âlemleri inşa etmedeki durumu. Haniflik-Halifelik.
-İslam Dini ve Evrensellik.
-İslam Dini ve dinin evrenselliği adına; o zor şartlarda Müslüman bir ülkenin yeniden kurulmasıyla dünyada örnek durumda olan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; dini ve iktisadi kalkınması dâhil 15 yıllık bir sürede kurumsallarını oluşturması ve kalkınma adına gerekli adımların atılması.

Her şeyin aslını, doğrusunu ve gayesini en iyi bilen mutlak varlık, mutlak iyilik ve mutlak güzelliğin kaynağı olan yüce yaratandır. Tevfik ve hidayet ondandır.' İlhami ŞEKERCİOĞLU

Haber Merkezi

Bakmadan Geçme