DİRENEN ADAM

İyilik Temelli Yaşam Merkezi, 17 Aralık süreciyle ilgili Başbakan Erdoğan'a destek verdi

  

 Kayseri'de faaliyet gösteren 'İyilik Temelli Yaşam Merkezi'  üyeleri 17 Aralık sürecine ilişkin düşüncelerini paylaştı. Yaşanan kaos ortamını, her üye kendi perspektifinden değerlendirdi.

Yerel seçimler öncesinde ülke gündemine bomba gibi düşen ve yakın geçmişi bile unutturan gelişmelere Kayseri'den de tepkiler devam ediyor. Bünyesinde iş adamı, eğitimci, akademisyen ve esnaf grubundan birçok üye barındıran İyilik Temelli Yaşam Merkezi, Kayserililerin bu sürece olan bakışını yansıtır nitelikte bir açıklama yaptı. Ülke siyasetindeki, bölge politikasındaki, ekonomideki, piyasalardaki birçok taşı yerinden oynatan operasyonları ve ardındaki tüm detayları kimse net olarak göremiyor ve okuyamıyor. Çok yönlü bu operasyonda birçok kutup belirirken, kamuoyundan da farklı sesler çıkıyor. Çiçeği burnunda bir sivil toplum kuruluşu olan İyilik Temelli Yaşam Merkezi'nin Başkanı Ramazan Bayraktar ise toplumun farklı kesimlerinden oluşan üyelerinin fikrilerini beyan ettikleri bir açıklama yayınladı. İşte bu açıklamanın tam metni:

*DİRENEN ADAM…(eğitimci)
Hiç oy kullanmışlığım yok. Kullanacağımı da zannetmiyorum. Haklıyı-haksızdan ayıramadığımdan değil, sisteme inanmadığımdan. Sistemin canı cehenneme. Şimdi sen direniyorsun ya, gücün tükendiğinde benim kalbimi ödünç alabilirsin. Hani çok soğuklarda araban çalışmazsa, birkaç damarımı ara kablosu yapabilirsin Usta.

'Dünya beşten büyük' dediğinde, 'siz ancak öldürmeyi bilirsiniz' fırçasını attığında, biraz daha ölme diye dua ettim sana. Dik durmayı boşver, diklenme zamanlarından geçiyoruz. Sana ne lazımsa al, işin bitince yerini biliyorsun Usta.

Köprü, yol, konut, hava limanı, kanal, hızlı tren falan yapmışsın, eline sağlık. Anayasa yapsaydın da gök kubbe hoş sada manyağı olsaydı, olmaz mıydı be Usta.

Açılım paketine makarna koymamışsın diye beddua ediyor adam. Gassallar işsiz, meyyitler sessiz, mezarlıklar ıssız kalmış. Kahrından ispirto içen molotof  imalatçıları bir köşeye sızmış. Ben medyanın yalancısıyım, 'istikrar' sorunu yarattı diyorlar Usta.

Rüyamda, Türkiye'yi bana veriyorlar. Kimseyi kiralamak zorunda kalmayacaksın, hepsi senin diyorlar. Kan-ter içerisinde uyanıyorum. Usta rüyalarımıza sahip çık. Uykularımıza kimin girip-çıktığı belli değil.

 Sorularımızı zamanında çaldırdık, cevaplarımızı da kaptırmadan, şantiyelerimize İngiliz-Alman konsorsiyumları yerleşmeden, diyanetin başına bir papaz geçmeden, bizi fişleyip, profilden çizmeden yetiş. Sakın ağırdan alma, millet ayakkabılarını kese kağıdına koyduruyor Usta.

*BAHÇIVANA BORÇLUYUZ…(özel sektör)

Adını koyalım öncelikle bu bir iktidar mücadelesidir. Başkanı dindar olan muhafazakar bir partinin, iktidardaki varlığını sürdürebilme gayretleridir. Meseleye dini kisve katmanın bir gereği yoktur. İşin üzücü taraflarından biri; bu mücadelenin ön cephesinde dinin bir saldırı ve koruma aracı olarak kullanılıyor olmasıdır. Bu saldırı, desteklenmesi gerekeni, savunulması gerekene çevirdi. Kalplerde evrildi-çevrildi.

Bu toplumun bağrındaki umudu besleyip-büyüten bir bahçıvanı desteklemek, teşvik etmek bir gereklilik halini aldı. Böylesine bir ihanet tuzağına çekilmesine izin vermemek boynumuzun borcudur. Ama abartmadan, haddimizi aşmadan. Cemaatin ve arkasındakilerin ayartmalarına, aynı zamanda iktidarın ise tazyikine gelmeden.

*TASALANMA YİĞİDİM!.. (eğitimci)
            Ümmet, çepeçevre muhasara altındayken ve zalim, zulmünü sınır tanımaz bir şekilde İslam coğrafyasında yayarken:

Makam, mevki, mal-mülk, şan ve şöhretin esiri olmuş muhafazakr demokrat yığınlar, dilinde 'Allah'u Ekber' olup da, eyleminde 'Amerika Ekber' diyen kanaat önderlerinin olduğu günleri gören gözlerimiz şahittir ki, sizi 'iyi bilmiyoruz' ve hakkımızı helal etmiyoruz.

Firavunlar, küresel emperyalistler, kan emiciler, demokrasinin putperestleri. Sizden korkmuyoruz. ' Gerçek güç ve kudret sahibi Cenab-ı Allah'tır. Hasbunallah ve ni'mel vekil.'

'BATILDA ZİRVE OLMAKTANSA, HAKK  DAVADA  ZERRE OLMAYI' nasip et diyen Koca Reis;  zilleti değil izzeti ve şerefi seçmemize vesile olan saldırılara muhatap oldun. Senin üzerinden ülkemize saldırdılar. Sen hakkın yanında olduğun sürece biz de senin yanındayız.

*NEYSE O…(iş adamı-fotoğrafçı)

O, yürüyüşüne hapishanede başladı. Fakir sofralarında, dost meclislerinde, halkın gönlüne girerek kendini sevdirdi. Her krizden biraz daha güçlenerek çıktı. 'Biz bu yola kefenimizi giyerek çıktık' dediğinde, slogan atıyor zannedildi. Doğallığını ve samimiyetini hiç kaybetmeden geldi bu günlere. Siyasetin alışık olmadığı bir üsluptu. Doğaçlama yapıyordu, mikrofonlara aldırmıyor, bağdaş kuruyor hatta ağlıyordu.

Kirlenen ve kirleten siyaset, zaman zaman Onu da zor durumda bıraktı. Bazen en yakınındakilerden geldi ağır darbeler. Ya nasip dedi çoğu zaman. Çünkü; insan yolda tanırdı yola çıktıklarını. 

*BİZ TAYYİPÇİ DEĞİLİZ…(akademisyen)

Bütün hatası ve eleştirdiğimiz yönleri olması rağmen bugün gerekli olan şey, R.T.Erdoğan'ın şahsı üzerinden yapılan bu saldırıların karşısında sağlam bir tavır almaktır, karşı çıkmaktır. Mesele başbakanın şahsını savunmaktan ziyade, kötü niyetli ve alçakça saldırının karşısında yer almaktır. Yani saldırıyı eleştirmek, saldırıdaki alçaklığı göz önüne sermek ve gerçekleştirilmek istenen kirli oyunların deşifre edilmesine yardımcı olmak gerekir.          Nasıl ki bir askeri darbe neticesinde ortaya çıkacak tablo, hiçbir zaman lehimize olmayacaksa, bu son olaylar ile arzulanan hedeflerin gerçekleşmesi durumunda da sonuç asla inananların lehine olmayacaktır.

Siyasi bir partiye destek vermek, onu açıktan savunmak başka bir şeydir, bu tarz saldırılar karşısında DİK durmak bambaşka bir şeydir. Ayrıca böyle bir tavır kişiyi ille de 'Tayyipçi' yapmaz. Vakit, kendi hesabımızı bir kenara koyup, büyük resmi görmek, buna göre pozisyon almak ve yapılan bu uluslararası saldırıya karşı direnmek vaktidir.

*TÜRKİYE'DE LİDER OLMAK…(eğitimci)

            R.Tayyib Erdoğan, yapıp ettikleriyle, girdiği tüm seçimlerde halkın büyük bir teveccühüne mazhar olmuş zeki, kararlı, ileri görüşlü ve cesur bir dünya lideridir. Allah'tan korkan, vatanını ve milletini seven bir lider. Vesayet yıllarında ömrü geçmiş bir vatan evladıdır.

Yönünü batıya dönmüş ülke elitleri, idareye ötekileri hiç yaklaştırmadı. Bu yüzden zihinsel inkişaf devlet kademelerinde oluşmadı. Askeri darbelerle mevcut durum sık sık pekiştirildi. Bu yüzden halk ile devlet arasına soğukluk girdi.

2002'lere gelindiğinde öz kaynaklarını işletemeyen, genç nüfusunu verimli değerlendiremeyen, IMF'nin elinde perişan olmuş, eğitimi politik kaygılarla heder edilmiş, terörle başı dertte, sağlıkta alabildiğine geri, koalisyon hükümetlerinin çekişmeleriyle yorulmuş, kendine güvenmeyen, ufuksuz, gelir dağılımı çok adaletsiz bir Türkiye vardı orta yerde.

R.Tayyib Erdoğan, bu durumun Türkiye'nin kaderi olmadığını kanıtladı. Gücünü Hak ve halktan aldığını söyleyen başbakan artık meşru yollardan yenilmez oldu. Ülkenin bu gelişmesi, menfaatlerinden olan kimi siyasi, sermaye, medya, yargı, cemaat çevrelerinin ve Türkiye'nin etki alanını genişletmesiyle rahatsız olan bazı ülkelerin saldırılarına sebep oldu. Aslında Erdoğansız değil, emre amade bir Türkiye istiyorlar.

Vicdanını, merhametini kaybetmemiş, ülkesini ve insanını seven, mazlumların ahından canı yanan, kendisini insanlığa ve Allah'a karşı sorumlu bilen biri olarak ben bu duruma sessiz kalmıyorum. 'Çadırları sökün, hiçbir yere gitmiyoruz'

*ERDOĞAN BU DEFA HAKLI…(yönetici)

Bu gün bu yazının bir anlamı var mı bilmiyorum ,fakat tanıklık yaptığımız olayları bizden sonraki nesillerin doğru anlamaları için yada şahitliğimi doğru yapmam için yazmam gerekir diye düşündüm. Evet kirli bir tezgah sergileniyor. Bir yerlerde yazılan senaryo ,bize dayatılıyor ve rollerimizi oynamamız isteniyor. Bir Müslüman olarak bu olaylarda tarafsız kalmak bize yakışır mı? Hiç zannetmiyorum; çünkü Müslüman, hakkın ve hakikatin yanında olana denir. Tayip Erdoğan bu defa haklı.

Birileri hocanın kasetlerle anılmasını yadırgıyor. Ben aynı fikirde değilim. Çünkü ben hocayı hep kasetlerle tanıdım ; teyp kasetleri, video kasetleri ile dinlenirdi vaazları. Şuan ki şöhretini kasetlere borçludur zat-ı alileri. Demek ki alışkanlıklar kolay kolay bırakılmıyor.

İletişim tekniği olarak ilk defa beddua ile talimat verildiğine de şahit olduk. Ocaklarına ateş saçılsın dediğinde, Türkiye'deki ekip, bidonlarına benzin doldurma arayışına girdi. Allahım yıllardır dinini çıkarları için kullanan ve kendi çıkarları söz konusu olunca her türlü rezilliğe imza atanları sen ıslah et. Amin.

*SEVDASINI YÜREĞİNDE TAŞIYANA SELAM OLSUN!..(eğitimci)

             Türkiye'de Özal hükümeti ile başlayan ve bugünlere kadar süren hükümetler yeşilin tonlarıdır. Bu süreç içinde Kur'ana yönelim oldu ve din daha sahih algılanmaya başlandı. Ama dışarıda ve içerde birileri, yeşilin koyulaşmasını hazmedemiyor , tonunu açmak ve koyuluğunu engellemek istiyorlar... Ve böylelikle sinirleri alınmış, atıl ve pasif bir Müslüman kişilik ortaya koymaya çalışıyorlar. Bazen 'mütedeyyin' bazen 'hoşgörülü' diye tanımlıyorlar istedikleri Müslüman tipini. Bugün bu duruma 'hayır' diyen birisi var. Biz, gemi yapan adama ''gülen adam' olmayalım. Davasında direncini artıran, sevdasını koyulaştıran ve yanlışında uyaran olalım. Barışın yanında olarak inşamızı bitirip gemimize yol aldırmalıyız. Rastgele...

 
*NEREYE BU GİDİŞ?.. (eğitimci)    
             Dostlar bu yaşadığımız girift yapı Müslümanlara çok uyarılarda bulunuyor. Özelde Müslüman bireyler, genelde ise Müslüman toplum iki yanlıştan biri içinde boğulup yok olma tehlikesiyle yüzleşiyor. Bu iki yanlışın birincisi sekülerleşme diğeri ise politikleşmedir bence…
            Son günlerde yaşanan olayları yazmak için yazarların klavyelerindeki tuşların rengi solmuştur. Eski tarihli videolar, bu dönemdeki kazanımlar, halk olarak bir gecede kaybettiklerimiz...Tamam, her birinin payı olsun, ya da biri diğerlerinden en önemli olsun;
iyide dostlar ''fe eyne tezhebun'' nereye bu gidiş! nereye kadar? Yani Müslümanların 'tek' hedefi ahiret ise bu dünya için bu derece uğraş neden?

*KORKMA BİZ VARIZ…(terzi)

17 Aralık'ta darbe girişiminde bulunanlar, Türkiye'yi ele geçirip, önünü kesmek istiyor. Dış güçlerin ayağına basan Türkiye'ye bedel ödetmek isteniyor. Ülkemize savaş açan güçler bunu, içerdeki hükümet karşıtları ve herkesin yerli bildiği işbirlikçiler eliyle yapıyor. Maşa olarak kullanılanların intihar saldırısı, tabiatı gereği hasar verse de büyük Türkiye sevdalıları bu işten zaferle ayrılacak inşallah. Bizler lanet ediciler değiliz. Allah bunların tuzaklarını boşa çıkaracaktır. Dualarımız ülkesine ve halkına sahip çıkanlaradır.

*BİTİRİN BU İŞİ…(elektrikçi)

17 Aralık, cemaat operasyonu diye geçti kayıtlara. Son günlerde yaşananlara bakılınca, ülkeye operasyon yapanların nasıl kirli ilişkiler içinde olduğu ortaya çıktı. Dün birbirleriyle kavgalı olanların bugün nasıl aynı kulvarda buluştuklarını ibretle gördük ve şahit olduk. Aslında geçmişte defalarca şahit olduğumuz-unuttuğumuz veya unutturulduğumuz olayların bir benzerinden başka bir şey değil bu hadiseler. Sürpriz olmadı aslında. yarın bir şekilde taraflar birbirlerine zeytin dalı uzatarak barış çubuğu tüttürürlerse ve bize de bunların edebiyatını yapmak düşerse; veyl olsun muhataplarına.

Gereğini yapmayacaksanız bizi yormayın. Tek bir devletten yeterince çekmiştik, paralellerle, teğetlerle hiç uğraşamayız. Hicret edersek yönetecek adam bulamazsınız. Bitirin bu işi…

 

Yorumlar 2
kadir 12 Şubat 2014 14:09

körler sağirlar birbirini ağırlar

atmaca 03 Ocak 2014 21:52

duran adamdan sonra, direnen adammı oldu.....

Bakmadan Geçme