DEV KADRO İLE KAYSERİ'NİN 3 KATINA SAĞLIK HİZMETİ
Yaklaşık 4 bin 500 civarında bir ekiple Kayseri ve civarına hizmet ettiklerini söyleyen Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İbrahim Özcan, 'Geçen yıl baktığımız hasta sayısı 3 milyon 740 bin. Yani Kayseri nüfusunun yaklaşık 3 katına bakmış durumdayız.'
Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. İbrahim Özcan ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Hekimlik mesleğine ailesinin isteğiyle yöneldiğini kaydeden Özcan, zaman zaman hekim olduğundan dolayı içinden bir sızı geçtiğini söylese de genel olarak pişman olmadığını dile getirdi.
10 farklı yerde 25 ayrı binada hizmet eden dev bir kompleks olarak tanımladığı Kayseri Eğitim Araştırma Hastanesi'nin çok dağınık olduğunu kaydeden Başhekim Özcan, üçüncü basamak hizmeti verdiklerini sözlerine ekledi.
'Şu an itibariyle 33 profesör ve doçent, 630 hekim 3 bin 120 sağlık çalışanı, bin 400 şirket çalışanımız var.' diyen Özcan, yaklaşık 4 bin 500 civarında bir ekiple Kayseri ve civarına hizmet verdiklerini kaydetti.
Geçen yıl baktıkları hasta sayısı hakkında da bilgiler veren Özcan, 'Geçen yıl baktığımız hasta sayısı 3 milyon 740 bin. Yani Kayseri nüfusunun yaklaşık 3 katına bakmış durumdayız. Geçen yıl yatırdığımız hasta sayısı 92 bin yaptığımız ameliyat sayısı 80 bin.' açıklamasında bulundu.
'Hanımın sayesinde yaşıyoruz'
İbrahim Özcan kimdir? Sizi tanıyabilir miyiz?
Kayseri Tomarzalıyım. Eski ismi ile Sosun yeni ismi ile Ortakavak köyündenim. İlkokul, ortaokul ve liseyi Kayseri'de okudum. Ahmet Paşa İlkokulu, Dedeman Ortaokulu ve Kayseri Lisesi mezunuyum. Tıp tahsilimi de Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tamamladım. Ardından kısa bir süre Van'ın Gürpınar İlçesi'nde mecburi hizmette bulundum. Daha sonra Ankara Numune Hastanesi Kulak Burun Boğaz Kliniğinde 4 yıl kadar ihtisas kazandım. Samsun'da KBB uzmanı olarak askerlik yaptım. Ardından o zamanki Kayseri Devlet Hastanesi'ne döndüm. Burada 4 yıl çalıştıktan sonra klinik şefimiz Prof. Dr. Hüseyin Dere hocamın daveti üzerine tekrar Ankara'ya Numune Hastanesi'ne döndüm. Yaklaşık 7 yıl kadar orada kalıp, orada doçent oldum. 2011 yılında da Kayseri'ye tekrar döndüm. 2012 yılından itibaren de Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimliği görevini yürütmekteyim. Evliyim, 3 çocuğum var. İşlerin çoğunu hanım hallediyor. Biz de hanımın sayesinde yaşayıp, gidiyoruz.
'Hekimlik yapmak zorlaştı'
Herkes başarılı çocuklarının tıp okumasını ister. Sizin tıp bölümünü seçmeniz böyle bir dayatma sonucu mu yoksa kendini isteğiniz ile mi oldu? Ve bu güne kadar doktor olduğunuzdan dolayı hiç pişmanlık duydunuz mu?
Ailem zorlamıştı (gülüşmeler). Zaman zaman hekim olduğunuza yönelik içinizden bir sızı geçiyor gibi olsa da genel olarak pişman olmadığımı söyleyebilirim. Ancak son dönemlerde hekimlik yapmak cidden zorlaştı. Çocuklarıma tıp eğitimi ve tıp ile ilgili olumsuz şeyler söylememe rağmen büyük kızım Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde 3. sınıfta okuyor. Çünkü o, 'baba ben tıbbı tercih etmek istiyorum' dedi. Ben de saygı gösterdim.
Kızınızın tercihi rol model oluşturmanızdan kaynaklı olabilir mi?
Olabilir! Bakınca onun da gerekçeleri makuldü. Aslında benim gerekçelerim de makuldü. Bakalım pişman olacak mı? Yaşayarak göreceğiz.
Neden KBB (Kulak Burun Boğaz)?
Bunun sebebi Doktor Sami İpek'tir. Sami abi, benim babamın arkadaşıdır. Ailemizin kulak, burun, boğaz doktoruydu. Sami abi de bir rol model görmüştüm. Sami abi iyi bir hekimdir. Sağ olsun halen çalışıyor. Her zaman bana bir ağabey olarak destek olmuştur.
'İlk ameliyatımı hiç unutmuyorum'
İlk ameliyatınızı hatırlıyor musunuz?
Bizdeki ilk ameliyatlar normalde unutulur. Ama ben ilk ameliyatımı çok iyi hatırlıyorum. Çünkü benim ameliyatıma uzmanlar ve en sonunda hoca girmek zorunda kalmıştı.
Geniz eti ameliyatı yapmıştım. Arkasından bir kanama oldu. Kanama durmadı. Sonra uzmanımız baktı. Ardından baş asistanımız baktı. Son olarak da hoca baktı. Dolayısı ile ilk ameliyatımı hiç unutmuyorum.
Hastanın son durumunu merak ettim!
Hastamızı hiçbir problem olmadan taburcu ettik. Ama ameliyatta kendi açımdan baktığımda sıkıntı yaşadım.
'Kayseri'nin 3 katına baktık'
Başhekimliğini yaptığınız Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesini ve çalışmalarını bizlere anlatır mısınız? Kaç hekim ve personeliniz var?
İlk 1939'larda şimdiki Arkeoloji Müzesinin olduğu yerde 25 koğuşlu Memleket Hastanesi olarak kuruldu. Şu anda kullandığımız dosyaların üzerinde de o hastanenin bir resmi var.
Merkezin 1950, 1960, 1980, 1990, 2000 ve 2005 şeklinde bir yapı stoku var. Merkezin içinde Kayseri Devlet Hastanesi olarak baktığınız zaman bir devlet hastanesi var. Yanına 1988'de hayır sahiplerinin ciddi bir katkısı oluyor. Nuh Mehmet Akköse beyefendi Nükleer Tıbba Kanser Tarama Merkezi yaptırmış. O dönem için çok ileri bir adım. O merkez bizde halen 3. blok olarak hizmet vermeye devam ediyor. Elmas Cemal Hattat 1998'de şu anda 9. Blok olarak hizmet veren büyük bir hastane yaptırmış. Ardından sağlık meslek liseleri kapanmış, burası şu an poliklinik binası. Eski öğrenci lojmanı 6. Blok olarak hizmet veriyor. Eski kazan dairesi teknik ofis, kütüphane mühendislerimizin olduğu bir hizmet yeri olarak yer alıyor.
2005 yılında Kayseri teorikte Eğitim-Araştırma Hastanesi olmuş. Ama ilk hocanın gelişi 2009 yılında. 2011 yılında mevcut sistemin içerisinde normalde Doğumevi ayrı bir hastane, Göğüs Hastalıkları ayrı bir hastane… Erkilet'te hayır sahiplerinin bize bağışladıkları Emel Mehmet Tarhan (o zamanki Çocuk Hastanesi) hastanesi var. Bunların 3'ünün de ayrı ayrı başhekimlikleri kaldırılmış ve tek bir başhekimlik altında birleştirilmiş.
Geçtiğimiz ay açılışı yapılan İldem Semt Polikliniği, 15 Temmuz'dan sonra Seyit Burhaneddin ve Melikgazi ek binaları ile birlikte şu anda 10 farklı yerde 25 ayrı binada hizmet eden dev bir komplekssiz. Şu da bir gerçek: çok dağınığız ve üçüncü basamak hizmeti veriyoruz.
Birinci basamak hizmet: Aile hekimleri ve pratisyen hekimlerle aldığımız aile sağlık merkezleri, sağlık ocakları, toplum sağlığı merkezlerinde verilen hizmettir.
İkinci basamak hizmet: Bu hizmeti devlet hastanelerinden alıyoruz. Uzman hekimler var. Aciller var. Küçük ve orta boy ameliyatların yapıldığı yerler bulunuyor.
Üçüncü basamak hizmet: Bu hizmeti Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ile üniversitelerden almamız gerekiyor.
Şu an itibariyle 33 profesör ve doçent, 630 hekim 3 bin 120 sağlık çalışanı, bin 400 şirket çalışanımız var. Yaklaşık 4 bin 500 civarında bir ekiple Kayseri ve civarına hizmet ediyoruz.
Günde 16 bin poliklinik yapıyoruz, bin 489 yatağımız var, bin 150 civarında hasta yatıyor. Aylık 25 milyon civarında bir ciro yapıyoruz. Geçen yılı 303 milyon ile kapattık. Bu yıl 320 milyon civarı ciro yapmayı hedefliyoruz. Geçen yıl baktığımız hasta sayısı 3 milyon 740 bin. Yani Kayseri nüfusunun yaklaşık 3 katına bakmış durumdayız. Geçen yıl yatırdığımız hasta sayısı 92 bin, yaptığımız ameliyat sayısı 80 bin.
Kayseri'nin bu anlamda hizmet hinterlandını orta Anadolu olarak alabilir miyiz?
Belli alanlarda bunu çok rahat söyleyebiliriz. Çünkü bizde yatan hastanelerin genel popülasyonunda Niğde, Yozgat, Kırşehir doğal hinterlandımızı oluşturuyor. Bunun yanında Sivas'ın Gemerek ve Şarkışla'sı, Adana'nın Tufanbeyli'si, kısmen Kozan'ı, K.Maraş'ın ilimize yakın olan tarafları bize geliyor. Bundan da memnunuz.
'Biyonik kulak ameliyatlarının yapıldığı tek merkeziz'
Kayseri ve civarındaki koklear implant dediğimiz biyonik kulak ameliyatlarının yapıldığı tek merkez biziz. Şu an Kayseri'de vaka olarak baktığımızda 30'u geçtik. Özellikle işitmeyen ama çocukluk çağındaki 0-4 yaş arası bebekleri daha çok gündemimizde. Bebeklerimiz için biyonik kulak inanılmaz bir alternatif ve şu an itibariyle baktığınızda dünyada harcadığınız parayı en uzun süreyle en verimli aldığınız cihazlardan bir tanesi. Bir yaşındaki bebeğin kulağının işitme organının olduğu salyangozun içine bir elektrot koyuyorsunuz, cilt altına mıknatıslı başka bir işlemci koyuyorsunuz. Dışarıdan başka bir işlemci ona yapışıyor ve o çocuk işitiyor. Arkasından da normal bir şekilde okula gidebiliyor. Erişkin çağına geldiğinde de bir problem olmuyor. Ömür boyu o cihazı kullanabiliyor.
En son şubat ayı itibariyle iki taraflı biyonik kulak ameliyatları da ödenmeye başlandı. Biz de kliniğimizde haftada bir kez biyonik kulak ameliyatı yapıyoruz. Bu anlamda iyi bir merkezimiz var. Vatandaşlarımız Ankara veya İstanbul'a gitmeden biyonik kulak ameliyatlarını oluyor. Bizler de ameliyat sonrası takip ve tedavilerini üstleniyoruz.
'Sağlığa ulaşımda Batı'dan daha iyiyiz'
Sağlıkta günümüzde hangi problemler var?
Son 14 yılda sağlıkta inanılmaz bir değişim ve dönüşüm oldu. Bütün değişim ve dönüşümler gibi bunun da kendi içerisinde sıkıntı ve sancıları var. Ama baktığımızda vatandaşımız 15 yıl önceye göre inanılmaz derecede kaliteli bir sağlık hizmeti alabiliyor.
Şu anda sağlığa ulaşım birçok Avrupa ülkesinden ve Amerika'dan çok daha iyi. Bunu korumamız lazım. Bunu korumanın yolu da ulaşımdaki engelleri kaldırmak ve sağlık çalışanlarını da bu konuda motive etmekten geçiyor.
Kayseri Eğitim ve Araştırma Hastanesi tüm hastaneler içinde geçen yıl ilk onun içerisindeydi. Bu yıl da döner sermaye dağıtımı açısından ilk 5'in içerisine girmeyi planlıyoruz. Bunun sebebi çok iyi çalışmamızdan kaynaklanıyor.
'Vatandaşlarımız MHRS'yi aktif kullanmalı'
Kısa adı MHRS olan Merkezi Hastane Randevu Sistemi hastane yoğunluğunun düzenlemesi açısından ne gibi katkıları oldu?
Sağlık Bakanlığımızın özellikle vurguladığı Alo 182 Merkezi Hastane Randevu Sistemi (MHRS) yolu ile akıllı telefonlardan, internetten, telefon ile 182'yi çevirerek ve hastaneye ulaşım yolu ile randevu almak mümkün. Biz mümkün olduğu kadarıyla randevularımızı açtık. Saat 09.10'dan 15.50'ye kadar muayene saatlerinin içerisinde 10-30 dakika aralığında -çünkü normal hasta da bakmak zorundayız- bu randevuları aştık. Hekim arkadaşların da neredeyse 40 gününü önceden ilan ediyoruz. Eğer bir değişiklik olursa da merkezden size dönüyorlar, hekiminiz o gün hasta ve bir sıkıntısı var ise 'o gün değil de şu gün gelir misiniz, ya da başka bir hekime gider misiniz?' diye alternatif de sunuyoruz.
Vatandaşlarımız MHRS'yi uygun bir şekilde kullanırlarsa, öğleden sonra nispeten rahat olan saatlere, hiç sıra beklemeden, rahatlıkla gelip muayenelerini olup, gerekirse reçetelerini alıp çıkmak mümkün. Bu anlamda tüm vatandaşlarımızı MHRS'yi kullanmaya davet ediyorum.
'Oranı yüzde 50'liler üzerine çıkarmalıyız'
Vatandaşlarımız MHRS'yi kullanım açısından istenilen seviyede değil mi?
Vatandaşlarımız halen açtığımız kapasitenin yaklaşık yüzde 50'sini dolduruyorlar. Bir kısmı da gelmiyor. Yüz hastanın yaklaşık 23'ünü MHRS üzerinde muayene edebiliyoruz. Bu oranı yüzde 50'liler üzerine çıkarmak için elimizden geleni yapıyoruz. Gelen hastaların yarısına randevulu bakabilirsek diğer hastalara da randevusuz bakalım.
Biz elimizden geldiğince destek olmaya çalışıyoruz. Ama sabah gelmeniz gereken randevuyu aksatmışsanız ve yetiştiremiyorsak ve randevu sıranız 60 ise bekleyeceksiniz. Bunun başka çözümü yok. Sizden sonraki hastanın muayene edilmesi gerekiyor. Öğleden önce 59 hasta çok nadiren muayene olabilir. O zaman da bekleme sürenizi çok uzatmış oluyoruz. Biz bundan da muzdaribiz. Bizim orada sizleri ağırlayacak çok iyi fiziki şartlarımız yok. Eğer randevulu gelinirse elimizden geleni yapmak çok daha kolay oluyor.
'Antibiyotikler leblebi gibi kullanılmaya başlandı'
Son zamanlar antibiyotik kullanımında da artış gözleniyor. Doğru antibiyotik kullanımı ile ilgili bizleri bilgilendirebilir misiniz?
Bu vatandaşı daha çok bilgilendirmemiz gereken bir konu. Antibiyotikler leblebi gibi kullanılmaya başlandı. Sanki hastalıklar antibiyotik olmadan geçmez. Antibiyotik reçetenin ayrılmaz bir parçası, o yazılmayan reçete eksik kalır şeklinde bir kanaat oluşmaya başladı. Bu yanlış bir kanaat.
Antibiyotikler etkili ilaçlar. Ama bakterilere karşı. Virüslere karşı herhangi bir etkileri yok. Daha açık ifade edeyim. Nezle veya grip oldunuz, antibiyotiklerin sizlere sağlayacağı fayda yüz üzerinden sıfırdır. Ama bademcik iltihabı oldunuz, antibiyotiğin size sağlayacağı fayda yüz üzerinden yüzdür. Ama farenjitte antibiyotik yazmadı diye doktora şikayet etmenize gerek yok. Çünkü farenjitlerin yüzde 90'ı viraldir ve antibiyotik ile iyileşmezsiniz.
Antibiyotikleri dünyada en çok kullanan üçüncü ülkeyiz. Bunun şöyle bir dezavantajı var. Bizler ne kadar antibiyotik üretmeye çalışsak da sağlık sektörünün imkanları kısıtlı. Her yıl belki bir tane bile yeni antibiyotik piyasaya çıkmıyor. Her on yılda 3-5 yeni molekül piyasaya çıkabilir. Antibiyotikleri sık kullandığınız mikroplar kendilerine çeşitli mekanizmalarla direnç geliştiriyorlar ve çok dirençli enfeksiyonlar var. Şu an tüm dünyada hiçbir antibiyotiğin etki etmediği birkaç mikroorganizma var. Bunlarla hastalandığınız zaman hiçbir şey yapamıyorsunuz. O sadece vücudun savunma mekanizmaları ve direncine bakıyor.
Antibiyotik kullanımı ülkemizin ana problemlerinden birisi. Sağlık Bakanlığımız bu konuda hızlı antijen testi gönderdi. Özellikle ayakta hastalarda bunu ücretsiz yapıyoruz.
Akut farenjit hastalarında, belirli kriterler var. Bu kriterleri tutturanlara yapıyoruz. Yüzde 98 oranında pozitif veya negatif bulgu veriyor. Pozitif varsa antibiyotiğe başlamak anlamlı. Negatif gösteriyorsa başlamamak lazım. Vatandaşlarımızdaki algıyı değiştirme anlamında da çok fazla faydası oldu. Sayın Bakanımızın açıklaması ile antibiyotik kullanımı yüzde 20 oranında düşmüş gözüküyor. Bunun kalıcı hale getirilmesi için hem bize hem de vatandaşlarımıza çok ciddi görev düşüyor. Bir görev de medyaya yani size düşüyor.
Söyleşi: Bünyamin GÜLTEKİN