CANIMIZ KURBAN OLMADAN ÖNCE, YOLUNDA OLMAYA !

Gelin, peygamber efendimizin doğumunun gerçekleştiği bu kutlu günlerin içinde kendimizi biraz muhasebe edelim. Acaba gerçekten Allah'a iyi bir kul, peygambere iyi bir ümmet miyiz? Acaba Müslümanlığımızda samimi miyiz, yoksa Müslümanlık rolümü yapıyoruz? Acaba kişisel hayatımızda, ailevi yaşantımızda, toplumsal ilişkilerimizde iyi bir insan, güzel bir Müslüman mıyız? Yoksa parçacı, eksik ve yarım Müslüman mıyız?

                 Bu kutlu günler, bir yenilenme zamanı olsun. Peygamberin doğumu bizler için iyi duyguların, doğru davranışların,  güzel başlangıçların doğumu olsun!

            Eğer, Allah ile ilişkimiz iyi ise Peygamberin yolundayız demektir. Yani Allah denince yüreğimizde Allah sevgisi-saygısı artıyor, imanın hazzını duyuyor , en büyük güç onu kabul ediyor, hidayetin en büyük nimet olduğuna inanıyorsak  doğru yoldayız demektir.

            Eğer Yüce Allah'ın her şeyi bildiğini, bizleri her zaman gördüğünü biliyor, her işte Allah rızasını gözetiyor isek, peygamberimizin yolundayız demektir.

            Dua ederken, sadece ona yöneliyor, ondan istiyor ve Yüce Allah'ın bize şahdamarımızdan daha yakın olduğunu biliyor, duamıza belki bu gün belki yarın, belki de ahirette karşılık vereceğini biliyor, aceleci davranmıyor, hayrı-hayırlısını istiyorsak peygamberimizin yolundayız demektir.

            Beş vakit namazı, cumayı, bayramı mükellef olunca kılmaya başlıyor, en iyi amel vaktinde kılınan namazdır,  diyor namazı sadece kılmıyor ikame ediyor, aksatmadan vaktinde kılıyor isek peygamberin yolundayız demektir.

            Namazımız bizleri, büyük-küçük günahlardan uzak tutuyor, namaz kılana bu yakışmaz, ibadet ettiğin Allah seni görüyor sakın ha harama-günaha yaklaşma hissiyatını duyuyor isek, doğru yoldayız demektir.

            Vaktimiz, şartlarımız müsait olduğunda, cemaatle kılınan namaz daha farklı ve faziletli diyor camide, evimizde, işyerimizde cemaatle namaz kılmaya önem veriyorsak, peygamber efendimizi takip ediyoruz demektir.

            Eğer orucu, bir yük gibi görmüyor, oruçluluk bizde sinirlilik, sabırsızlık  yaratmıyor,  Allah için yemiyorum nimetlerin kıymetini anlıyorum. Oruç ibadeti ile, aç olanların açıkta kalanların halini daha iyi hissediyorum diyorsak, peygamberimizin yolundayız demektir.

            Eğer hacca sadece hacı unvanını almak için değil, peygamberlerin geldiği, islamın yeşerdiği, peygamberimizin sevindiği-üzüldüğü o kutsal toprakları görmek, inancımızı pekiştirmek, dünya Müslümanları ile tanışmak için gidiyor, bir ibadeti yapmanın sevincini taşıyorsak, Hac'dan dönüşte  daha duyarlı, daha dindar ve daha ahlaklı oluyorsak, işte o zaman doğru bir hac yapmış, peygambere yakışan bir ibadet yapmış oluruz.

Eğer zekat ve sadaka verirken , ertelemeden, eksiltmeden veriyor, Allah'ın bize verdiği mülkten, zenginlikten veriyorum,  rabbim bana verdi bende ihtiyaç sahiplerine vermeliyim, diyor ve verirken karşıdakinin onurunu zedelemeden, üçüncü şahıslara reklam etmeden nerdeyse sağ elimiz verirken sol elimizin haberi olmadan veriyor isek, peygamber gibi davranıyoruz  demektir.

 Eğer işadamı/işletme sahibi isek, çalıştırdığımız kişiye emeğinin karşılığını veriyor ya da alnının teri kurumadan (belirlenen tarih) veriyorsak; yok çalışan isek işimizi iyi yapıyor, işi-işyerini emanet biliyor isek peygamberimizin yolundayız demektir.

Eğer evlilik yaparken talip olduğumuz kişide servet- güzellik-yakışıklılık-kariyer-konfor demiyor, önce karakter ve önce ahlak diyorsak doğru yoldayız demektir. Eğer oğlumuzu evlendirirken karşı taraf beni yormasın diye kendimiz için kolaylık düşündüğümüz gibi, başkasına kızımızı verirken de nikahın hayırlı olanı, külfeti az olanıdır diyor, yeni hısımlarımızı yormuyorsak peygamberimizin prensiplerine uyuyoruz demektir.

            Evli isek, eşimizin bir kusuru varsa bunu abartmadan yardımcı olmaya çalışıyorsak, memnun kalacağımız davranışlarının da olduğunu unutmuyorsak, peygamberimizin eşlerine karşı çok iyi davrandığını, ifk gibi büyük ve çirkin  bir hadiseye maruz kalan Aişe validemize dahi şiddet uygulamadığını biliyor sevgi ve saygıya dayalı bir ilişki geliştirip gizli dost kurma, ihanet gibi aileyi bitiren bir yanlışlık yapmıyorsak, ayrıca iki tarafında birbirlerine karşı haklarının olduğunun şuurundaysak, işte peygamber aile yaşantımızda model demektir.

            Eğer akraba-lık ilişkilerimiz iyi olursa, ömrümüzün daha bereketli ve hareketli olacağına inanıyorsak peygamberimizin yolundayız demektir.

            Eğer komşum, benim yarı akrabamdır. Nerdeyse mirasçı olacak kadar hukukum vardır. Kıyamet gününde muhakeme olacak ilk iki hasım, iki komşudur hadisini ilke ediniyor, komşunun davetine icabet ediyor, yemek pişirdiğimizde biraz daha fazla yaparak/onda bir şekilde ikram amaçlı komşumuzu davet ediyor veya gönderiyorsak, o aç ise ihtiyaç sahibi ise ben nasıl yatabilirim, diye düşünüyor, hastalığında geçmiş olsuna gidiyor, cenazesi olduğunda başsağlığı diliyor, yeni bir şeye sahip olduğunda hayırlı olsun diyorsak işte o zaman iyi bir komşu olmuşuz, cennette peygambere komşu olabiliriz demektir.

Eğer insanlarla ilişkilerimizde dargınlık, küskünlük oluyor da, üç günden fazla(fazla uzatmadan) küs durmak helal değil diyor ve barışmanın yollarını arıyorsak, işte peygamberin sözüne uymuş oluruz.

Bir işte, bir konuda anlaşamayınca veya muhatabımızın istenmediğimiz hareketlerine maruz kalınca, hemen öfkelenmeyip kendimizi tutabiliyor, asıl güçlü kişinin öfkesini yenen olduğunu biliyorsak, bilelim ki peygamberin yolundayız demektir.

            Eğer  mahallemizde, uzak-yakın, yerli ya da yabancı(mülteci) dul ve yetimlere yardımcı olmanın Allah yolunda cihad  ve nafile ibadetle eşdeğer olduğunu biliyor, bir yetime sahip çıkanın cennette peygamberimizle olacağını biliyor isek, doğru yoldayız demektir.

Eğer annemize, babamıza iyi davranmanın Allah'ın rızasını kazandıracağını, kötü davranınca da, yüce Allah'ın hoşnut olmayacağını biliyor, öf bile demekten kaçınıyor, küçük iken onlar bana nasıl baktılarsa şimdide ben onlara iyi bakmalıyım diyerek sahipleniyor ve dualarını alıyorsak, hayırlı evlat olmuşuz demektir.

Sadece birinci dereceden değil diğer büyüklerimize: kaynanamıza ve kayınbabamızı da iyi davranmak, yaşça büyük olana saygı göstermek; kendi çocuklarımıza gösterdiğimiz sevgi ve merhameti bütün çocuklara göstermek, sünnet üzere olmak demektir.

Bir yere gittiğimizde veya biriyle karşılaştığımızda selamı önce vermenin önemli olduğunu, insanlardan selamı esirgememek gerektiğini, şayet bize selam verilirse en güzel şekilde karşılık vermek gerektiğini biliyorsak, peygamberimiz gibi davranıyoruz demektir.

Tanıdık tanımadık, kendi-annemiz-babamız veya oğlumuz-kızımızın evine telefon ederek, kapıyı vurarak, zile basarak, seslenerek, izin alarak giriyorsak sünnete uygun davranıyoruz demektir. Şayet evine gitmek istediğimiz  birisi müsait olmadığını söylüyorsa, eleştirmeden-birilerine şikayet etmeden, sağda solda lafını etmeden hareket ediyorsak olgun bir insan, güzel bir müslümanız demektir.

Misafir olmak kadar misafir almayı seviyorsak, misafirin duasını önemsiyorsak peygamber  ahlakını  yaşıyoruz demektir.

Tanıdık-tanımadık bir kişi bizlere maddi-manevi bir emanet bırakıyor, emanete gözümüz gibi, kendi malımız gibi bakıyor isek,  o zaman bizlerde Muhammedü'l Emin olan peygamberimizin sünnetine uyuyoruz demektir.

Başkalarının haklarına göz dikmiyor, helal kazancı önemsiyor, rüşvetten, yolsuzluktan-hırsızlıktan uzak duruyor, ağaçlık-ormanlık yerleri farlık amaçlarla talan etmiyor isek peygamberimizi gibi davranıyoruz demektir.

            Eğer bir yanlış ve  kötülük görünce banane, nemelazım demiyor mümkünse elimizle değilse dilimizle, bu da mümkün değilse o işi tasvip etmemek, hoş görmemek doğru bir yolda olduğumuza alamettir.

            Haksızlık-hukuksuzluk olduğunda, susmanın dilsiz şeytanlık olduğunu bilip hakikati söyleyebiliyorsak, Hz peygamberin izindeyiz demektir.

            Sadece yakınımızdakileri değil bütün dünyadaki Müslümanları, mazlumları sahiplenip bu günün Hılfu'l  fudullarında  yer alabiliyorsak, onlara ensar olabiliyorsak, peygamberimizin  yolunun yocusuyuz demektir.

Eğer çevreyi kirletmemek, çevrede insanlara zarar veren ne varsa temizlemek , ayrıca insanların ve hayvanların yararlanması için ağaç dikmenin faydalı ve faziletli olduğuna inanıyor; köyümüze- kentimize, mahallemize faydalı olacak bir işin sürekli  sağlık ve sevap getireceğini, yapamıyorsak da aracı olunca hayra vesile olanın hayrı yapan gibi sevap kazanacağını şuurunda isek, peygamberin yolundayız demektir.

 

Eğer zaman yönetimini, vakti değerlendirmeyi bilmek, iki günün birbirine eşit olmasının yanlış olduğunun şuurunda olmak, kendimize, aileye ve topluma yeni değerler katmaya çalışmak, faydalı insan olmak, peygamberimizin yolunda bulunmamız demektir.

Eğer her şeyin sağlıkla olduğunu, bize verilen bedenin emanet olduğunu bilmek, hastalanmadan önce sağlığın kıymetini bilmek bu sebeple vücut temizliğine, tırnak temizliğine, diş temizliğine önem vermek, yemekten önce ve sonra elleri yıkamayı alışkanlık haline getirmek; alkollü içeceklerden, zararlı maddelerden uzak duruyorsak peygamberini tavsiyelerini önemsiyoruz demektir.

Eğer ruh sağlığının önemli olduğunu bunun için kıskanmanın, gıybetin, iftiranın, yalanın, su-i zannın, küfrün önce kişiye zarar verdiğini bilmek, peygamberimizin yolunda olduğumuzun, doğru yolda bulunduğumuzun işaretidir.

Eğer mezhep-meşrep merkezli değil ümmet ve uhuvvet merkezli bir şahsiyet ve hareket izliyorsak peygamberimizin yolundayız demektir.

Eğer peygamberimiz en güzel ahlak olan mekarimi ahlaka sahipti diyor, bizlerde O'nun gibi olmaya çalışıyorsak, doğru yoldayız demektir.

Sadece bireysel, şekilsel ve basit sünnetlerde değil , toplumsal, siyasal ve kamusal alanda da peygamberin hak-hukuk eksenli sünnetlerini de yaş/at/ıyorsak peygamberimizin izindeyiz demektir.

Hülasa peygamberimiz nasıl ki, 'Ben nasıl namaz kılıyor isem sizde aynı şekilde kılın buyuruyor' ya,

İşte aynı şekilde  sünnet demek; peygamberi sevmek demek, hayatın her alanında  O'nu örnek almak demektir.

Haydi o zaman, 'canım kurban olsun' demeden, 'yolum yolun olsun' demeye.

Haydi sünnet denince sadece, peygamberimizin ibadetlerdeki sünnetini değil, hayatın her alanındaki sünnetini bilmeye ve izlemeye.

Mustafa Balaban'ın yazısı

Bakmadan Geçme