Cancanlı kafeler arasında kaybolan Osmanlı ruhu: Ali Saib Paşa Camii
Eski Talas'ın aşağı bölümünde, Kiçiköy Mahallesi'nde, şu anda adına her ne kadar Osmanlı Sokağı dense de Osmanlı'dan hiçbir ruhu yansıtmayan sağlı sollu cancanlı kafelerle dolmuş bulunan sokağın devamında bulunuyor Ali Saib Paşa Camii.
Cumhuriyetten önce önemli bir gayrımüslüm nüfusun yaşadığı Talas bölgesinde, gayrımüslümler daha çok şehre nazır yamaçlarda, yani yukarı Talas'ta, Müslümanlar ise genellikle Talas'ın düzlük kısmı olan Aşağı Talas'ta yaşıyorlardı. Yukarı Talas'ta bulunan kiliseler ve Amerikan Koleji olarak bilinen eğitim kurumları, buranın ülke genelinde gayrı müslümler için marka değeri olan bir kent olma özelliğine katkı sağlamıştır.
Bu düzlükte Müslümanların köklü olarak kentleşmeleri 19. yüzyılda yoğunlaşmıştır. Müslüman nüfusun burada kökleşmesine en önemli katkılarından biri de Ali Saib Paşa vasıtasıyla olmuştur.
Talas'a yerleşen Gürcü bir ailenin oğlu olan Ali Saib Paşa, Harbiye'den kurmay yüzbaşı olarak mezun olmuş 1876-77'deki Osmanlı Sırp savaşında gösterdiği üstün başarılardan dolayı Müşir (mareşal) rütbesine terfi etmiştir. Manastır ve İşkodra valilikleri ile Tophane Nazırlığı ve iki defa da Seraskerlik, bugünkü anlamıyla 'genelkurmaylık' görevlerinde bulunmuştur.
Saraya yakınlığı ve Osmanlı kentlerinde aldıkları idari görevlerden sonra yaptığı Seraskerlik dönemlerinde doğduğu ve ailesinin yaşadığı kenti unutmamış, Talas'ın kentleşmesinde önemli imar katkıları olmuştur. 1886 Yılında yapılan Ali Saib Paşa Cami'nin bulunduğu sokakta yine kendi adıyla anılan hamam, konak ve çeşme, şu anda Cemil Baba Mezarlığı'nda annesi Esma Hatun adına yaptırdığı türbeyi andıran yuvarlak pencereli ve kubbeli görkemli mezar, onun marka eserlerinden olarak bilinir. Ali Saib Paşa'nın mezarı, İstanbul Çemberlitaş'taki Sultan Mahmut ve Abdulhamid Han'ın türbelerinin yanındadır. Mezar taşında kendi üstün özelliklerinin anlatıldığı uzunca bir methiye bulunmaktadır.
Adına Osmanlı Sokağı denilen ama Osmanlı'dan hiçbir ruhu yansıtmadığı gibi adeta Osmanlı kültürüyle hesaplaşan cancanlı, ışıklı ve envai çeşit müzikli sokağın devamında bulunuyor Ali Saip Paşa Cami.
Sokağın hemen girişinde kırmızı ışıklarlarla aydınlatılmış, bayraklarla donatılmış Çanakkale Müzesi bulunsa da sokağın sonuna kadar sağlı sollu onlarca cancalı, ışıklı kafe bulunuyor burada.
Eğlence mekanları, satıcılar, yeme içme yerleri ve kafeler arasından süzülerek ulaşılan Ali Saib Paşa cami, geniş ve biraz tombul minaresi ile etrafındaki ışıklı ve cancanlı mekanlara rağmen sade mesumiyeti ile arzı endam etmeye devam ediyor. Üst tacında görkemli ve renkli olarak işlenmiş Osmanlı armasının olduğu ahşap sokak kapısından içeri girildiğinde, küçük naif avlusunda en dikkat çeken şey, geniş fakat biraz kısa olarak yerden yükselen minarenin etrafından 'S' yaparak basamaklarla çıkılan hanımlar mahfili.
Kare planlı yaklaşık 80 metre karelik mini fakat haşmetli/yüksek iç mekan, dört yuvarlak taş sütunla tavandaki pencereli taş kubbeyi taşıyor.
Osmanlı mimarisinin en belirgin yarım daire şeklinde kurşunla kaplanmış kubbe geleneğinin dışında, iç mekan aydınlatmasını sağlayan çok sayıda pencereli düz bölüm üzerine oturtulan yarım daire kubbe, özellikle küçük yapılarda önemli bir işlev görüyor. Özellikle 19. Yüzyıl sonlarına doğru Kayseri Mimarisinde uygulanan bu kubbe geleneği ile Hunat ve Camii Kebir gibi büyük camilerin kare olan tavan açıklıklarının estetik ve görkemli olarak, ışıktan da azami olarak fayda üretecek şekilde kapatılması aynı gelenekle olmuştur. Yine bu pencereli kubbe geleneği, kurşunla kaplanmaksızın Kilise mimarisinde de uygulanmıştır.
15 yıl kadar önce güya Osmanlı geleneğini canlandırmak adına restore edilip ayağa kaldırılan ve cancanlı, ışıklı, müzik gürültülü Osmanlı Sokağındaki eğlence mekanlarınca kuşatılan Ali Saib Paşa Camiinde kılınan teravih, ne yazık ki müzik ve gürültü bombardımanı altında eda ediliyor. Dışarıdan gelen canlı/cansız müzik, alkış ve grup höykürmelerinden en az etkilenmek için caminin kapı ve pencereli sıkıca kapatılsa bile duymamak ne mümkün.
Osmanlı Seraskeri Ali Saib Paşa'nın Müslüman kentleşmesini kökleştirmek için imar ettiği Aşağı Talas'taki kendi adıyla anılan bu caminin iki kulaç yakınındaki sayısız müzikli, gürültülü eğlence mekanının, hangi Osmanlı geleneğini ve ruhunu diriltmeye katkı sağladığını kendi kendimize sormadan edemedik.
Aynı sokağın sonunda bir başka mahzun ve kuşatılmış yapı da Talas Kiçiköy Camii. Bu tarihi caminin de kısa bir minaresi ve avludan yukarıdaki hanımlar mahfiline çıkılan bir merdiveni bulunuyor. Dört kemerin ve fil ayağının taşıdığı yarım daire oval kubbesinin etrafı yuvarlak delikli sekiz aydınlatma penceresiyle çevrilmiş.