Çakır: 'Üniversiteyi ortak akılla yöneteceğiz'
Erciyes Üniversitesi Rektör Vekili ve Rektör Adayı Prof. Dr. Hamza Çakır, rektörlük seçim süreci ile ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulundu. Rektör olarak atanması halinde üniversite için gerçekleştirmek istediği projelerini de bizimle paylaşan Çakır, bu projeleri tüm öğretim üyeleri ile yaptığı istişareler neticesinde ortak akılla hayata geçireceğini söyledi.
Söyleşi: Bünyamin Gültekin
Fotoğraf: Veli Gögebakan
Rektör adaylığı süreci nasıl işliyor ve sizin adaylık çalışmalarınız ne durumda?
Her profesör arkadaşımızın Rektör adayı olma hakkı var. Şuana kadar da üniversitemizde 11 öğretim üyesi arkadaşımız rektör adaylığını açıkladı. Adaylıklarını açıklayan arkadaşlarımız, öğretim üyelerini ziyaret ediyorlar. Kendilerini tanıtıyorlar. Projeleri hakkında bilgiler veriyorlar. Öğretim üyesi arkadaşlarımızın teveccühlerine talipler. Biz de aynı şekilde bu süreç içerisinde öğretim üyesi arkadaşlarımızı elimizden geldiğince ziyaret etmeye çalışıyoruz.
Tabi bizim farklı bir yönümüz var. Biz aynı zamanda vekil rektörüz. Üzerimize verilmiş bir emanet var. Bu emaneti de ihmal etmeden çalışıyoruz. Önce buradaki işlerimizi yapmalıyız. Fırsat kaldığında ise bu süreç içerisinde öğretim üyesi arkadaşlarımızı ziyaret etmemiz gerekiyor.
Bu süreç içerisinde belki diğer rektör adayı arkadaşlarımız kadar, öğretim üyelerimizi ziyaret edemiyoruz. Çünkü Bizim üniversitemiz çok büyük bir üniversite. Üniversitemiz 60 bine yakın öğrenci ve 3 bine yakın akademik kadroya sahip.
3 bine yakın akademisyen arkadaşımızdan yaklaşık 1300 öğretim üyesi 17 Aralık'ta oy kullanacak. Her bir öğretim üyesini birebir ziyaret etmek çok zaman alıyor. Üniversitemiz büyük bir kadroya sahip olduğu için de öğretim üyelerimizin, rektör adaylarımızı doğal olarak tanımaması söz konusu… Bu nedenle adayların kendilerini tanıtıp, projelerini anlatmalarından daha doğal bir şey olamaz.
Görevimizi itibariyle biz çok fazla ziyaret gerçekleştiremiyoruz. Ziyaret ettiğimizde ise öğretim üyesi arkadaşlarımıza, 'kusura bakmayın bizim bu ziyaretlerimiz bir nezaket ziyareti' diyoruz. Bizim üzerimizde bir görev var, biz bu görevi bir vekil olarak görmüyoruz. Bize verilen görev bir gün bile olsa onun hakkını vermeliyiz. Bu nedenle biz yoğun olarak üniversitemizin sorunları ve bu sorunlara çözüm önerileri için istişareler yapıyoruz. Göreve geldiğimiz 5 aydan bu yana yaptığımız istişareler çerçevesinde sorunlarımıza çözüm yolları arıyoruz. Hamd olsun bu güne kadar düzgün bir şekilde görevimizi yerine getirdik.
17 Aralık'ta bir sandık kurulacak, öğretim üyesi arkadaşlarımız (Yrd. Doç, Doç. ve Prof.) rektör adayı olan arkadaşlarımızdan hangisini rektör olarak görmek istiyorlarsa ona göre oylarını kullanacaklar.
Oylar kullanıldıktan sonra en çok oyu alan ilk 6 kişi YÖK'e gönderilir. YÖK'te bu ilk 6 adayı mülakata çağırır. Bu mülakat sonucunda da 3 aday Cumhurbaşkanımıza sunulur. Sayın Cumhurbaşkanımız da bu 3 adaydan birisini Erciyes Üniversitesi'ne rektör olarak atar.
Ülkemiz, şehrimiz ve öğrencilerimiz için hayırlısı olsun. Kim bu üniversiteye daha iyi hizmet edecekse Allah bu görevi ona nasip etsin. Aday olan tüm arkadaşlarımız üniversitemize hizmet etmek ve hedeflerini gerçekleştirmek için bir ekip ruhuyla çalışmak için aday olmuşlardır. Hepsine başarılar diliyorum. Biz de aynı düşüncelerle yola çıktık. Rabbim utandırmasın.
Hangi tarihe kadar rektör adayı olunabilir?
17 Aralık'ta seçim başlayana kadar herkes aday olabilir. Bu nedenle bu sayının ne olacağını bilemeyiz. Belki bu süreç içerisinde aday olarak ziyaretler gerçekleştiren arkadaşlarımız o gün belki vazgeçebilir. Neticede 17 Aralık'ta saat 08.00'da sandıkta oy kullanmaya başlandığı ana kadar herkes aday olabilir.
Adaylık başvurusu yapmayacağınız konuşuluyordu ve daha sonra adaylığınızı açıkladınız. Bize biraz bu süreci anlatabilir misiniz?
Vekil rektörlük görevi YÖK tarafından verilir. Geçtiğimiz 17 Haziran'da memlekete gitmek için hazırlık yaparken bir telefon geldi. Dediler ki; 'Sizi Erciyes Üniversitesi'ne vekil rektör olarak atadık. Yarın da YÖK'e bekliyoruz. Hayırlı uğurlu olsun.' Böylelikle Erciyes Üniversitesi'nde rektörlük seçimleri yapılana kadar görev bize tevdi edildi. Bu sürecin ne kadar olacağını bilmiyorduk. Ama şuanda 5 ayı geride bıraktık. Bize bir emanet verildi. Biz de bu emaneti en iyi şekilde taşımaya çalıştık.
Vekil rektörlük görevi bize verildikten hemen sonra adaylığımızı açıklamadık. Çünkü bu süreç içerisinde öğretim üyesi arkadaşlarımız bizi tanısın, biz de onları tanıyalım istedik. Hem onlarla istişare edelim hem de vekil rektörlük döneminde yaptıklarımızı görsünler. Biz de bu süreçte eğer bize olumlu bir talep olursa biz de ona göre adaylığımızı açıklayalım dedik. Yoksa vekil rektör aday olmaz diye bir şey yok. Neticede her profesörün rektör adayı olma hakkı var.
Vekil rektörlük yaptığımız dönemde hep ortak akılla hareket ettik. Öğretim üyeleri ile üniversitemizin sorunlarını tartıştık. Önümüze çıkan her sorunu aklıselim ile çözmeye çalıştık. Bu süreçte de öğretim üyesi arkadaşlarımızı da yakinen tanımış olduk. Onlar da bizi yakinen tanımış oldular. Bu süreçte iyi bir teveccüh gördük. 'Rektör adayı olursan iyi olur' dediler. Biz de bu arkadaşlarımızla yaptığımız istişareler sonucunda aday olmaya karar verdik.
Üniversitenin akademik personeline ne gibi bir hizmet sunmayı planlıyorsunuz?
Devletin size sunduğu imkanları çok iyi bilirseniz, bu imkanlar çerçevesinde de neler yapıp yapılamayacağını da bilirsiniz. Şuana kadar üniversitemizde rektör olan arkadaşlarımız üniversiteye ve şehre katkı sağlaması yönünde çalışmalar yapmışlar. Herkesin katkısı olmuştur... Geçmişi eleştirmek doğru bir şey değil. Her rektör adayı ileriye bakmak zorunda…
Üniversitenin sanayi ile olan işbirliğini geliştirmek gerekir. Örneğin Kayseri en önemli sanayi şehirlerinden bir tanesi… Ülkede ilk 10'un içerisinde… Bu nedenle üniversitenin ARGE çalışmalarını sanayi ile işbirliği çerçevesinde geliştirilmesi gerekir. Öğretim üyesi arkadaşlarımızın sanayiye yönelik çalışmalarını artırmak ve teşvik etmek lazım. Çünkü her zaman üniversitelerin sanayilerden kopuk olduğuna yönelik eleştiriler yapılmıştır.
Artık sanayimizin de vizyonu değişiyor. Sanayicilerimiz de eğitimlerini tamamlamış profesyonel yöneticilere sahipler… Onlar da üniversitenin potansiyelini çok iyi biliyorlar. Onun için de üniversite sanayi işbirliğini çok üst düzeyde geliştirmemiz gerekiyor. Bunun için bizim üniversite olarak organize sanayi bölgesinde bir irtibat ofisi kurmamız gerekiyor. Biz bu irtibat ofisinde 3 tane arkadaşımızı istihdam edeceğiz. Bu 3 uzman arkadaşımız her gün sanayicileri ziyaret edecek. Sanayicilerin sorunlarını dinleyecek. Bu sorunları üniversiteye aktaracaklar. Sanayicinin taleplerini dikkate alacaklar. Sanayici ne tür bir elaman istiyor bunları derleyip toparlayıp, üniversiteye aktaracaklar. Üniversitedeki sanayici ile öğretim üyeleri arasında bir köprü vazifesi görülecek.
Sanayici ne istiyor ve üniversite bunun neresinde duruyor. Üniversiteler bunun hangi boyutunu karşılayabilir. Üniversitedeki öğretim üyeleri ile sanayicileri de sık sık bir araya getirerek aralarında bir bağ kurarak daha iç içe bir çalışmanın içerisine girmek gibi bir adım atmamız gerekiyor. Ama kampus alanı içerisinde olmak ve organize sanayi bölgesi ile 23 KM gibi bir uzaklıkta olmaktan ortaya çıkan bir iletişimsizlik var. Sanayici üniversiteyi çok tanıyamıyor. Öğretim üyeleri de sanayici çok tanıyamıyor. Öyleyse bizim bunları bir ortak noktada buluşturmamız lazım. Buluşturmak için de bir köprü kurmamız lazım. Köprü kurmanın en önemli yolu da bir irtibat ofisi kurmaktan geçer. Bunu göreve geldiğimizde hemen gerçekleştirmek istiyoruz.
Üniversitemizde teknoparkımız, teknolojik transfer ofisimiz var. Buralarda öğretim üyelerimiz ARGE çalışmaları yapıyorlar. ARGE çalışmaları ile ilgili öğretim üyelerimizin karşılaştıkları sorunlar var. Çünkü ARGE çalışmaları bir anda size geri dönüş sağlamaz. Bu bir süreç ister. Bu süreçte de siz cebinizden para harcarsınız. Bizim teknoparkta hayatını akademik çalışmalara vermiş ve bunu ARGE'ye dönüştürme çabası içerisinde olan öğretim üyelerimizin burada daha rahat çalışabilmeleri için buradaki ofislerimizin kira bedellerini düşürmemiz lazım. Bunun içinde ilk adımı attık. Buradaki yerleri gelen talepleri değerlendirerek metrekare olarak küçülterek kira ve masraflarını düşürdük.
Erciyes Teknopark Türkiye'de ilk dördün içerisinde bulunuyor. Bizden daha iyi olanları ziyaret ederek, bizden iyi olan yönlerini keşfetmek, öğretim üyelerine sundukları imkanları gözlemlemek, bunları masaya yatırmak istiyoruz. Ama önemli olan buraları uluslararalılaştırmak. Yani uluslararası şirketlerle çalışmalar yapmalarını sağlamak.
Öğretim üyelerimizin yapmış olduğu bilimsel yayınlara da teşvik ödülleri vermek istiyoruz. Çünkü bir üniversitenin dünya sıralamasında üst seviyelere çıkabilmeleri için akademik yayınlara da destek vermemiz gerekir. Bu üniversitenizin tanınırlığını artırıyor. Böylelikle yurtdışından daha fazla öğrenci getirtebiliyorsunuz. Daha fazla yabancı öğretim üyesinin üniversiteye gelip ders vermesini sağlayabiliyorsunuz. Bu Erciyes Üniversitesi'nde uluslararası bir kimlik kazandırmak için çok önemli… Yurtdışından ne kadar fazla öğretim üyesi ve öğrenci getirtirseniz üniversitenizin uluslararalılaşması o derece artıyor. Bunu yapmak için de öğretim üyelerinizi dünyanın tanınmış üniversitelerine destekler sağlayarak göndermeniz gerekiyor. Önümüzdeki günlerde bunun somut adımını atmak için yola çıktık. BAP üzerinden 3 aya kadar bu tür çalışmalar içerisine girebilecek öğretim üyelerimize destek sunacağız.
Bahsettiğimiz her bir projenin maliyeti var. Ama geldiğimizden beri şunu gördüm; 'Eğer muslukları doğru havuza akıtırsanız ve boşa giden muslukları kapatırsanız bir takım meblağları bir yerde toplayabilirsiniz. Göreve geldiğimiz 5 aydan beri bunun mücadelesini veriyoruz. Muslukları tek havuza toplamaya başladık.
Akademisyen olmak kolay değil. İnsanın ömrü hayatı burada geçiyor. Bu öğretim üyesi arkadaşlarımıza ne kadar teşvik edebilir ve destek olabilirseniz, üniversitenizin üretimi de o kadar üst seviyelere çıkar. Üniversitemizin ARGE çalışmaları patentte dönüşür. Biz bunun farkındayız ve derdi içerisindeyiz. Aklımızda bu havuzu doldurmak için ciddi projeler var. İnşallah zamanı geldiğinde bu projeleri hayata geçireceğiz.
Bu projelerin birkaç tanesinden bahsedebilir misiniz?
Devletin bütçesiyle siz istediğiniz katkıyı öğretim üyelerine sunamazsınız. Üniversite mutlak surette kendisi tüketen değil, üreten bir üniversite olmalı. Üniversiteye devletin bütçesinin dışında bazı gelirlerin sağlanması lazım. Bu gelirleri yer satarak yapamazsınız. Hazır para çabuk biter… Musluğun sürekli akması lazım. Az da olsa süreklilik esastır. Bizim amacımız üniversitemizin gelirlerini artırmak.
Erciyes Üniversitesi'nin mekanlarını çok iyi kullanabilirseniz. Yap, İşlet, devret modeli ile üniversiteye bir takım girdiler sağlayabilirseniz? Bu da süreklilik arz ederse bu destekleri çok daha rahat yapabilirsiniz. Bu düşüncelerimden neyi nasıl yapacağımız gibi kısımları atlıyorum. Eleştirenler, karşı çıkanlar olabilir. Ben öğretim üyeleri ile bunları masaya yatırmadan, tartışmadan, ben geldiğimde şuradaki arsaya şunu yapacağım, oradan şu kadar kira getirteceğim ve geldiğimde şuradaki arsayı da şöyle değerlendireceğim demek ben merkeziyetçi bir yönetim anlayışı olur. Bunu doğru bulmam. Aklımda bu bağlamda düşüncelerim var. Ama ben bunu tek başına yapmam. Bunu kurulacak olan yönetimle de yapmam. Tüm öğretim üyesi arkadaşlarımla istişare ederim. Tartışmaya açarım. Öğretim üyesi arkadaşlarımın belki daha güzel düşünceleri olabilir. Onlarla birlikte ortak akılla olması gerektiği gibi kararımızı verdikten sonra harekete geçeriz.
Eksilerini belki gözden kaçırmış olabiliriz. Bunu öğretim üyesi arkadaşlarımızla masaya yatırarak, Şeffaf, üniversitenin menfaatlerini, yüz yıl sonra geleceği konumu düşünerek bu tür şeyleri yapmak gerekir. Nasip olursa biz bunları hep ortak akılla yapmak istiyoruz. Bir üniversite ortak akılla yönetilmediği zaman siz hiç kimseyi memnun edemezsiniz. Hiç kimseyi rahat ettiremezsiniz. Herkes bir konuda farklı şeyler söyleyebilir. Ama önemli olan çoğunluğun doğru şey söylemesidir. Çoğunluğun doru şey söylemesini istiyorsanız o zaman herkesle konuşmalısınız, tartışmalısınız ve ortak akılla o üniversiteyi yönetmelisiniz.
Biz 5 aylık süre içerisinde üniversiteye yapmış olduğumuz akademik atamalarda, idari atamalarda ve üniversitede ki çevre düzenlemelerinden tutunda, sosyal meknların oluşturulması bağlamında mümkün mertebe ilgili birimlerin üretim elemanlarıyla konuştuk tartıştık, istişare ettik. Bu istişareler sonucunda bu 5 aylık süreci çok başarılı bir şekilde bitirdik. Eğer biz nefsimize uyarak çevremizdeki yanımızdaki arkadaşlarla bu işi ahbap-çavuş ilişkileriyle yapacak olsaydık çok eleştiriler alırdık. Ama bu 5 aylık süre içinde bize bir eleştiri gelmedi. Hep olumlu şeyler söylendi. Çevreme hep şunları söyledim, 'Arkadaşlar olumlu şeyleri bırakın, olumsuzları da söyleyin ki onları da düzeltelim.' Çünkü siz öğretim elemanlarını akademik ve idari kadroyu mutlu edebilirseniz üniversitemiz, şehrimizi ve aynı zamanda ülkemizi kalkındırmış olursunuz.
Üniversite içerisinde akademik üretimin daha rahat yapılabilmesi için fiziksel altyapının çok önemli olduğunu biliyoruz. Bu konuda yapmayı düşündüğünüz fiziksel alt yapı çalışmaları nelerdir?
Bunu çok önemsiyorum. Göreve geldiğim ilk günden itibaren eğildiğim nokta bu. Kampusun içinde gezdiğinizde birçok alt yapı çalışması görürsünüz. 5 aylık görev süremiz içerisinde çevre düzenlenmelerinden ve sosyal meknların oluşturulmasından başladık. Biz bu işi dert edinmeye başladık. Üniversitede çalışanların üniversiteye yönelik aidiyet duygusunu geliştirebilmeniz için onların üniversiteye sahip çıkmalarını, bura benim yuvamdır, evimdir dedirtebilmeniz için insanları çalıştıkları meknlarda mutlu etmeniz lazım. Üniversitede çalışan idari ve akademik personel dersi bittikten sonra burada 'oturulacak, yemek yiyecek, sohbet edilecek ve gidilecek güzel bir kütüphane yoktur' diye dert ediniyorlarsa ve ben vaktimi nerede geçireyim evime gideyim diye saatine bakıyorlarsa, siz bu personelin ERÜ ye olan aidiyet bağlarını güçlendiremezsiniz. İlk geldiğim günden beri buna çok önem verdim ve bunu başarmak içinde bir mücadelenin içindeyim. Biz mutlak suretle öğretim üyelerimizin akademik ve idari personelimizin, zamanlarının büyük bir çoğunluğunu ERÜ içerisinde geçirmelerini istiyoruz. Bunu yapmanın yolu da insanları bu kampusun içerisinde tutabilecek meknlar oluşturmaktır. Çok güzel meknlarımız var ama atıl durumda.
Bunun yanın da yine üniversitemizi her yönüyle cazip hale getirmek için yapmayı düşündüğüm bazı projelerim var. Uluslararası bir botanik bahçesi yapacağız. Sağlık üssü gibi bir düşüncem var. ERÜ'deki tıp fakültesinin bulunduğu bölge artık çok sıkıştı. Büyük bir trafik sorunu yaşıyoruz. Yap işlet devret modeli ile yapacağımızı bir çalışma ile bu sorunu çözmeyi düşünüyorum. Bu şekilde bölgeyi rahatlatmak istiyoruz. İnsanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesinin ERÜ'ye hakim olması gerektiğine inanıyorum. Biz insanımıza ne kadar huzur sunabilirsek o kadar daha çok başarı elde etmiş olacağız.
Kampus içerisinde Öğrencilerin de gidebileceği bir sosyal mekn yok. Mesela bir sinema salonumuz yok. Projelerim arasında bir sinema salonu yapmakta var. Halı saha sistemini kampus içerisinde genişletmeyi düşünüyorum. Sosyal meknların geliştirmeyi istiyoruz. Eğer göreve gelirsek bu ülke için çalışacağız. Önemli olan bulunduğun yerde mazeret üretmeden çalışmaktır.
Hamza Çakır Kimdir?
1964 Gümüşhane doğdu.
1982 Kelkit İmam-Hatip Lisesi, 1986 İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji Bölümü'nden mezun oldu. İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde iletişim alanında yüksek lisans ve doktora yaptı.
1987-1994 yılları arasında Başbakanlık uzman yardımcılığı ve 1994-2002 yılları arasında Kırıkkale Üniversitesi öğretim üyeliği görevlerinde bulundu. 2002'den bu yana da Erciyes Üniversitesi'nde görev yapmaktadır.
Birçok kitap, kitap içinde bölüm, ulusal ve uluslararası makale gibi yayınların yanı sıra 1994'ten bu tarafa çalıştığı üniversitelerin birçok kademelerinde akademik ve idari görevlerde bulundu. Erciyes Üniversitesi'nin senato ve yönetim kurulu üyelikleri, fakülte yönetim ve kurul üyelikleri, dekanlık, dekan yardımcılıkları ve bölüm başkanlıkları gibi idari görevlerin yanı sıra radyo-televizyon ve gazete altyapısı kurma görevlerini yürüttü.
Aynı zamanda Üniversitelerarası Kurul İletişim Bilimleri Doçentlik Alt Komisyonu, Üniversitelerarası Kurul Gazetecilik ve Enformasyon Temel Alan Çalışma Gurubu ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu İletişim İhtisas Komitesi üyeliklerinde bulundu.
Halihazırda birçok ulusal ve uluslararası dergilerin bilim kurulu üyeliği görevlerinin yanında, AB Proje yürütücülüğü, UNESCO 27. Dönem Genel Kurul Üyeliği, Medya ve Kültür Araştırmaları Derneği Başkanlığı, ERÜ İletişim Fakültesi Dekan Vekilliği ve Vekil Rektörlük görevlerini yürütmektedir.
Evli ve beş çocuk babasıdır.