Bizi helak eder misin Allahım?
Kayseri Gündem Yazarı Mehmet Faruk Yazdı 'İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi helak eder misin, Allahım?
Adamın biri kendisini buğday tanesi zannettiği için nerede bir tavuk görse hemen oradan kaçarmış. Bu durum bir müddet sonra hem kendisini hem de yakınlarını çok zor durumda bırakmaya başladığında yakınları tedavi amacıyla bir akıl hastanesine yatırmışlar. Gel zaman git zaman adamcağızın tedavisi tamamlanmış yani bizim hastaya kendisinin bir buğday tanesi değil, bir insan olduğu ve tavukların da insana bir şey yapamayacağı iyice inandırılmış. Derken adamın hastaneden çıkma zamanı gelmiş. Uyguladığı tedavinin sonuç verip vermediğini yani hastasının hastane dışında, normal ortamda tavukları görünce nasıl davranacağını öğrenmek isteyen doktor da peşinden çıkmış ve onu takip etmeye başlamış. Bir müddet sonra hastane bahçesinin dışında yol kenarında toprağı eşeleyip yiyecek bir şeyler bulmaya çalışan tavukları gören hasta ne yapacağını şaşırıp gerisin geri hastaneye doğru kaçmaya başlayınca, doktor önüne çıkmış ve,
-' Dur bakalım arkadaş nereye kaçıyorsun böyle?' deyince. Bizim hasta,
-' Görmüyormusun? Doktor bey ' demiş. Yoldaki tavukları.
Doktor da;
_' Görüyorum ama onlar sana zarar veremezler artık. Çünkü sen bir buğday tanesi değil bir insansın.' Demiş. Bunun üzerine hasta;
-' Evet doktor bey ben bir buğday değilim onu biliyorum da, siz onu tavuklara da anlattınız mı/ yani tavuklar da biliyor mu.? diye cevap vermiş.
*******0*********
17 Aralık dost modern darbesinin üzerinden bir ay geçti. Malum olduğu üzere Türkiye'de yaklaşık kırk elli yıldır dini bir cemaat olarak teşkilatlanan daha sonra da özellikle eğitim sektöründe tröstleşen dini, aynı zamanda siyasi ve ekonomik bir cemaatin Amerika da mukim lideri hoca efendi hükümetin dershanelerin kapatılması veya dönüştürülmesiyle ilgili kararının ardından Müslümanlığı konusunda hiç şüphemiz olmayan başbakana (haşa) Firavun yakıştırması yapmış ve olmadık ağır beddua cümleleriyle beddua etmişti. Ardından malum yolsuzluk operasyonları, kasetler görüntü ve ses kayıtları, baskınlar vs derken saflar iyice ayrıldı sınırlar çizildi.
Bir tarafta halkın oylarıyla seçilmiş meşru hükümet, diğer tarafta bu hükümetin içinde kime hizmet ettiğini sorgulamaya cesaret bile edemeyen fakat dine hizmet ettiğine inanarak teşkilatlanmış yine aynı milletin çocukları.
Onlarca televizyoncu konuyla ilgili program yaptı hala yapıyor. Yüzlerce gazeteci konuyla ilgili yazılar yazdı hala yazıyor. Kimileri kendileri için günlerce yetecek kadar çok malzeme ve tabii ki sermaye bulmuş olmanın sevinciyle mesrur olurken, kimileri de bu konularda konuşup yazmayı kutsal birer görev addedip adeta ibadet aşkıyla yazıp konuşuyorlar.
Kendileri adına durumdan vazife çıkarıp hizmet etmek için tam zamanı diyenler de hariçten gazel okumaya ve keramet hikyeleriyle ve rüya seanslarıyla hizmete katkıda bulunmayı ihmal etmiyorlar tabi. İşi iyice abartıp talimatları Hz Peygamberden aldıklarını söyleyerek kendilerine korunaklı bir alan açmaya çalışan safdil kurnazlar! da işin cabası.
Bizimse ne kendisine hizmet edeceğimiz uyduruk keramet hikyeleriyle insanların dini duygularını istismar eden keramet ehli bir büyüğümüz ne de övgüsünü ve takdirini kazanmak istediğimiz bir patronumuz yok elhamdülillah. Sadece henüz insanların zihinlerinde hakikatin netleşip ortaya çıkmadığı alacakaranlık bir ortamda ve ortalığın toz duman olduğu bir zamanda yazmak istemedik o kadar. Zira insanlar hüküm vermekte ve yargılamadan damgalamak ta o kadar aceleci davranıyorlardı ki, bir taraf lehine konuşanı darbeci, diğer taraftan konuşanı da yolsuzluk ve rüşveti örtbas etme taraftarı göstermek gibi bir dilemma ya düşürüyorlardı.
Her iki taraftan birinin lehine, diğerinin aleyhine konuşma konusunda son derece dikkatli olan mutedil bazı Müslümanlar da tarihteki bir takım ihtilaflı dönemleri örnek göstererek bu kavgadan tüm Müslümanlar zarar görecek sadece Türkiye değil tüm dünya Müslümanları etkilenecek yeter artık bitirin şu kavgayı diye feveran ediyorlar.
Gerçekte neye ve kime hizmet ettiği artık sorgulanır hale gelmiş bulunan taraflardan birisi hem televizyonlarında hem de gazetelerinde takılmış bozuk plak gibi 'iyi ama onlarda yapılan yolsuzlukları örtbas etmek istiyorlar' diyor da başka bir şey demiyor. Gezi olaylarında 'anlasanıza mesele sadece kesilen üç beş ağaç mesesi değil' diyenleri hatırlatırcasına, meselenin sadece 'yolsuzluk meselesi olmadığı meşru hükümete karşı düzenlenmiş bir hınç ve linç hareketi' olduğunu düşündürüyor.
İşin gerçekten de yolsuzluklarla alakalı olmadığı ortaya çıktı. Zira Türkiye'nin adliyeleri/ tarihi yolsuzluk dosyalarıyla dolu ve bunu da bilmeyen yok. Fakat hangi yolsuzluk davası bu kadar büyük bir savaşa dönüştü de başbakanın ölmesi için evlerde toplanıp kahriyye seansları düzenleme, televizyon ekranlarından beddua ve lanetler yağdırma boyutlarına getirildi bunu ben bilmiyorum.
Oyuncağını kaybetmiş küçük çocuklar gibi tepinip duruyorlar. Olmadık iftira denemedik yol bırakmadan hiçbir kutsal, hiçbir ahlak kuralı ve ilke tanımadan sadece saldırıyorlar. Devletin kendilerine verdiği makam ve yetkileri de İllegal ve ahlak dışı yollarla kötüye kullanarak insanların yatak odalarına bile dinleme ve gözetleme cihazları koyup tüm ülkeyi paranoyanın kucağına bıraktılar. Cumhurbaşkanının odasına, başbakanın ofisine dinleme cihazı koyacak kadar çıldırmış ve sınır tanımaz hale gelmişler. Ülkeyi içine soktukları kaosu ve bunalımı görmezden gelip birde utanıp sıkılmadan tüm bu rezaletlerin talimatını rüyalarında Hz peygamberden aldıklarını ima eden senaryolarla Efendimize bühtan ediyorlar. Kendi gözlerindeki mertekleri görmeden ve illegal ilişkilerinin ortaya çıkmasından korkarcasına çırpınıyorlar.
Siz hangi yolsuzluktan bahsediyorsunuz söyler misiniz.? Dünyanın yüz elliden fazla ülkesinde açtığınız okulların finanslarının nereden ve hangi yollarla sağladığınızı millete anlatabilir misiniz? Bu paraları kimlerin izniyle kimlerin evlerinde kimlerin bankalarında sakladığınızı hangi yollarla yurtdışındaki şubelerinize naklettiğinizi izah edebilir misiniz? Pensilvanya'dan konuşan mübarek hocanızın kaç yüz milyar dolara, avroya hükmettiğinin hesabını önce o zatı muhteremlere sorup sonra da halk'a verebilir misiniz.? Bu kadar büyük miktarda parayla, bu kadar çok sayıda okul ve dershane ve öğrenci evi de hesaba katıldığında kaç öğrencinin zihin kontrolünü yaptığınızı bu sayede onların aileleri ve paralarına hükmettiğinizi bilmediğimizi, anlamadığımızı mı sanıyorsunuz. Siz onları açıklayın önce çok güçlü basın kartellerinizden bizde yolsuzlukların hesabını sormada sizin yanınızda olalım. Söz.
Yazmayacaktım ama sanırım hizmet ehli kardeşler kendileri dışında hiç kimseyi adam yerine dahi koymayan tavırlarından vazgeçmeyecekler. Herkesi gafil ve ahmak yerine koymaya devam edecekler. Biz haklıyız, iyiyiz, oysa siz haksızsınız, kötüsünüz saplantısından vazgeçmeyip ayrışmayı körükleyecekler. İmparatorluklarını korumak için de her türlü yolu deneyecekler. 'Benden sonrası tufan' diye düşünmekten vazgeçmedikçe ayrışma ve düşmanlık büyüyecek ve bu durumdan oldukça masum büyük bir kitle de zarar görecek. İşin trajik yanı da kimin ne kadar zarar göreceği umurlarında değil. Borsa yükselmiş, ekonomi tepe taklak olmuş, onlar akıllarınca dört buçuk milyar dolarlık yolsuzluğun hesabını soracakken ülke yüz elli milyar dalar kaybetmiş, umurlarında değil.
Siz tüm meşruiyetinizi din üzerinden sağlıyorsunuz. Eğer dini istismar edip gücünüzü onun sayesinde koruduğunuz anlaşılırsa sizinle beraber din de yara alır, bunu hepimizden daha iyi biliyor olmanız lazım. Zira sokaktaki insanın yaptığı fısk ve fücuru siz yapamazsınız. Müslümana iftira atamazsınız, makam ve mevkiinizi korumak yahut davanıza hizmet etmek adına devleti zaafa uğratamazsınız. Emniyeti, askeri. Adliyeyi kontrol altına alıp sadece yandaşlarınıza hizmet eden kurumlar haline sokamazsınız. Bu yetkiyi ve hakkı size kimse vermedi. Bütün bunları yaparken kimseden izin almadan l yüs'el davranıp ümmeti Muhammedi zaaf içinde gösterip, zaten yaralı olan bir bünyeyi bir de siz yaralayamazsınız. Müslümanlar bunun hesabını dünyada soramasa ta inşallah ahirette sizden sorarlar.
Mehmet Faruk yazdı...