Bir başkadır 'Bizim Şehrin Halleri'

İletişim Fakültesi Genel Sekreteri yazar Yaşar Elden ile son kitabı 'Bizim Şehrin Halleri'nden yola çıkarak bir söyleşi yaptık.

Söyleşi: Selda Avcı/M. Safa Asaroğlu

1961 Kayseri Tomarza doğumlu olan İletişim Fakültesi Genel Sekreteri yazar Yaşar Elden, liseli yıllarından beri tutkusu olan yazı yazmadan vazgeçmek bilmedi.  Gençlere verdiği önemle de bilinen Elden ile hoş bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sizi yazmaya teşvik eden nedir?

Yazı yazmamım sebeplerinden bir tanesi toplumdaki, başıboşluğun, ne olduğu belirsiz yaşam tarzının her geçen gün katlanarak devam etmesiydi. Bu nedenle birilerinin sorumluluk alması gerektiğini düşündüğümden dolayı yazı yazmaya başladım. Yazarak, ait olduğum toplumun değerlerini, sıkıntılarını, problemlerini, kayıt altına almak ve diğer insanlarla paylaşmak en geçerli yol olarak ortaya çıktı. Yazmam,  bir fantezi, kendine meşguliyet aramak gibi değil, ait olduğum toplumun, ekonomik, sosyal, kültürel platformundaki uyumsuzluklarını, başıboşluklarını, göze, kulağa, yüreğe hoş gelmeyen unsurlarını onarmak ve daha kullanılır hale getirmek ile alakalıdır.

Yazmaya nasıl başladınız?
Bizim toplumumuzda şiir, yazı sevdalıların ilk bu işe başladığı alanlardan bir tanesi. Ben de şiirle başladım. Şiirle duygularımı, düşüncelerimi ve sahip olduğum değerleri harmanlamaya çalıştım. Daha sonra baktım ki şiir kifayet etmiyor, şiirde çıkmazlar var. Türk şiirinin ve şairinin çıkmaz sokaklarını gördüm. O sokakta kalmak istemediğim için hikyeye yöneldim. Uzun süre hikye yazdım. Yazdığım şiirler ve hikayeler Erciyes dergisinde,  Türk Edebiyatında, Yeşilay v.b. kültür-sanat edebiyat dergilerinde yayınlandı.

Toplumumuz okumuyor. Ben zannediyordum ki şiir yazarsam meseleyi çözerim. Yazdım mesele çözülmedi. Hikaye yazarsam meseleyi çözerim diyerek performansı artırıyorum. Ardından bunları kitaplaştırarak çeşitli kitaplar çıkarttım. Fakat meselelerin yeniden azalmadığını katlanarak arttığını gördüm. Sebebi ise; sadece biz yazıyoruz, biz okuyoruz. Toplum okumuyor.  Günümüz hayatında, çağdaş, medeni hayatı içerisinde 'paraya sahip ol da nasıl olursan ol. Para seni temsil etsin de nasıl ederse etsin' diye bir algı oluştu. Hal böyle olunca burada yazmanın, okumanın, şiirin, hikayenin, romanın pek bir ehemmiyeti kalmadı.

'Bizim Şehrin Halleri' kitabını çıkartmayı nasıl ve ne zaman düşündünüz?

Bizim Şehrin Halleri çıkarttığım 11. kitap ve son yayınladığım 4-5 çalışmanın devamı niteliğinde. Ben belli bir döneme özellikle 1990'lı yılların sonuna geldikten sonra bu kaygılarımı yazıya, kağıda ve kaleme bakış açımı kültürel platforma indirgedim. Yani insanımızdaki eksen sapmalarına, varlık sebebine aykırı şekilde yaşam tarzındaki eksiklere yönelmeye başladım.

Bu kitabınız hakkında bilgi verir misiniz?

Kayseri kültürünün geçmişten günümüze değişikliklerini, kaybettiklerini, kazandıklarını ayırt etmeye çalıştım. 'Bizim Şehrin Halleri'nde de yine bu çizgide 6 tane konu başlığı var.  Birinci konu başlığı, Kayseri'nin Şeker Hikayesi. Özellikle sanayi tipi şeker üretilmeden evvel bu coğrafyada, bu şehirde yaşayan insanlar, mutfaklarında, tatlı ürünleri malzemelerinde tatlandırıcı olarak neler kullanıyorlardı onları ele aldım. İkinci konu ise; Kayseri'de tarihi pazar yerleri. Kayseri'de eski mahallelerde haftanın belli günlerinde kurulan ve artık kimsenin bilmediği, alışverişin, ticaretin yoğun olarak yapıldığı pazar kültürünün yerlerini belirlemeye çalıştım.  Tarihi pazar yerlerinde Kayseri'nin çevresindeki ilçe, kasaba ve köylerde insanlar neler yetiştiriyorlardı, neler üretiyorlardı, bunları nasıl pazara getiriyorlardı, nasıl alışveriş yapılıyorlardı gibi bu konuları ele aldım.  Üçüncü konu; Bir Talas destanı: Hekimbaşının Hasan'dır. Mesela bu Hekimbaşı Hasan, Kayseri'de pek bilinen biri değil. 1900'lü yılların başında Talas'ta yaşamış yiğit bir insanın yaşam macerasını ele aldım. Talas ve çevresine hakim olan Ermenilere karşı yalnız başına göstermiş olduğu azmi ele aldım. Dördüncü konu olarak unutulan kahramanımız Salih Avgın Paşa'yı anlattım. Salih Avgın Paşa, Kurtuluş Savaşı'nda Atatürk'ün yanında mücadele etmiş önemli komutanlarımızdan biridir. Beşinci konu başlığı; Tümülüslerden Kartal Şehitliğine… Kayseri'de Seyit Burhanettin mezarlığının olduğu yerden Kartal şehitliğine kadar uzanan yere kadar 16 tane tarihi eser olduğunu tespit ettik.  Bu tarihi bölge Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyetimizin ilk yıllarına tekabül eden tarihi eserlerle doludur. Bu 16 tarihi eserin bulunduğu yerin trafikten arındırılarak Kayseri'nin prestiji olarak insanlığı sunulması gerekiyor. Kitabın son bölümünde, Kayserililerin bilmediği, bilenlerin çoğunun da yanlış olarak ifade ettiği, Mataklar türküsünü ifade ettim. Türkünün sözlerini Kayserililere armağan etmiş oldum.

Son olarak okuyucularımıza mesajınızı alsak… 

Giderek anlamakta ve ifade etmekte zorlandığımız yaşam tarzımızın içerisinde hayatımızı güzelleştirmek için, güzel elbise giymek yetmiyor, güzel arabaya binmek yetmiyor, güzel evde oturmak yetmiyor. Hayatı güzelleştirmenin temel yolu niçin dünyaya insan olarak geldiğimizin bilinci içerisinde, merak etmekten, yazmaktan, okumaktan geçiyor. Toplumumuzu meydana getiren insanların, insan olma onurunu ve erdemini yakalayabilmeleri ve bunu yaşatarak Allah'ın huzuruna gitmeleri için mutlaka merak etmelidirler.

Bakmadan Geçme