• Haberler
  • 'ALLAH'A AKIL ÖĞRETMEYE ÇALIŞIYORLAR'

'ALLAH'A AKIL ÖĞRETMEYE ÇALIŞIYORLAR'

Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak İlim Hikmet Vakfı'nda üniversite öğrencilerine yönelik yaptığı söyleşide 'Dua ediyoruz diye Allah'a akıl fikir öğretiyorlar. Allah'ı ikna etmeye çalışıyorlar (sümme haşa). Allah, 'sizin elinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister.' Ben de diyorum ki ya Rab, sen meleklerini gönder Gazze'de bu işleri yoluna koy' dedi.

 En az üç diploma tavsiyesi

İlim Hikmet Vakfı’nda Üniversite öğrencilerine yönelik bir söyleşi gerçekleştiren Akit Yazarı Abdurrahman Dilipak, Müslüman münevverin en az üç lisans sahibi olması gerektiğini belirterek; “Bir tanesini geçiminizi sağlamak için yani kariyeriniz içim kariyeriniz için olacak. Seçtiğiniz akademik branşla piyasanın istediği malı üreteceksiniz. O sizin inancınızın ve medeniyetinizin ürünü değil. İkincisi geçimin için dört yıl tahsil yapacaksın ama dinini öğrenmek için hiç vakit ayırmayacaksın; yok böyle bir şey. Açık üniversitede ilahiyat bölümü var. Hangi bölümü seçerseniz seçin ve ikinci defa sınava girmenize gerek yok. Bir fakültede okuyan ya da mezun olan biri ikinci bir branşı İstanbul Üniversitesinden seçmeli olarak alabiliyor. Hemen müracaat ederek açıktan ilahiyat fakültesini seçin. Burada akademik bir disiplinle sınıf geçmek ve diploma almak için değil, dininizi öğrenmek için. Oradaki öğretilen yeterli olmaya bilir. Ama bu size akademik bilgi ve disiplin kazandıracak. Aslında şuanda istediğinizin tamamı ilahiyat fakültelerinde de yok. Ama o size bir ilgi alanı açacak. Sadece dünyası için bir ilim tahsil eden ve dinini ikinci plana atan birisi bizim için biraz zeka özürlüdür. Onun için iki lisans sizin için normalleşme kabul edilebilir. Üçüncüsü de bu kez de daha çok iş için insanlar uygulamalı bilimleri seçiyorlar. Sosyolojiyi seçen öğretmen olmak için seçiyor. Bu nedenle Sosyal bilimleri seçin. Her şeyin tarihi olabilir. Hangi ilmi tahsil ederseniz edin o ilimin tarihini seçebilirsiniz. Kur’an’ı Kerim sizden öncekilerin haline bakmaz mısınız diyor. Tarih bizim için çok güçlü bir referans. İster tıpa gidin, ister mühendisliğe her ikisinin de tarihi vardır. Tarihi gözü kapalı seçebilirsiniz. Müslümanların siyaset, iktisat, tarih, felsefe ve sosyoloji gibi sosyal bilimleri de entelektüel ilgi alanı olarak seçmesi gerekiyor. Bu nedenle sizden üç tane diploma bekliyorum” dedi. Bununla da kalmayıp bir sanat dalı ile ilgilenmesi tavsiyesinde bulunan Dilipak, şöyle devam etti; “Çünkü o da sezginizi ve algınızı güçlendirecek. Ama Sanatı da stresten kurtulmak için yapmayacaksınız. Eğer akait bilginiz tam ise ve gerçekten oradakilere inanıyorsanız? Bir Müslüman’ın stresli olmaması gerekiyor. Eğer stresiniz varsa, kader, rızık, ecel gibi konularda bir takım endişeleriniz vardır. Oysa bir Müslüman’da stres niye olsun ki. ‘bize hayır gibi gelende şer, Şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat edebilir’ denildikten sonra Allah ‘sizleri mallarınızla, canlarınızla ve sevdiklerinizle kimi zaman artırarak kimi zamanda azaltarak imtihan edeceğim” dedikten sonra. Müslümanlar işler kötü gidiyor diye telaşlanabilir mi? Ya da işler düzeldi her şey yolunda diyebilir mi? H.z. Ali, Allah’ın aslanı, ilmim kapısıydı. Ehlibeytinde kaynağı. Ama Allah ona iktidar vermedi. Tayyip Erdoğan’a, Osman Gazi’ye verdi. Bin tane Osman Gazi bir tane H.z. Ali yapmaz. O zaman hayata bakış açımızı değiştirmemiz gerekiyor.”

Benim ilahiyatçım zekâtı hesaplayamaz

Üniversite’de İlahiyat okuyan öğrencilere de iktisat bölümünü okumaları tavsiyesinde bulunan Dilipak; İlahiyat fakültesini bitirenlerin Enflasyon ile faiz arasında ki ilişkiyi anlamadıklarından dem vurarak; “Ben ne yapayım o ilahiyatçıyı. Hayata çözüme yönelik hiçbir şey okumuyor. Mesela mali müşavir devlete verilecek vergiyi hesaplıyor. Ama vereceği zekâtı hesaplayamıyor. Yani esnaf kendi zekâtını hesaplayamaz. Benim ilahiyatçım zekâtı hesaplayamaz. Farz olduğunu bilir ama onu modele dönüştüremez. Hayatın içerisinde uygulanabilir bir sisteme dönüştüremez. Bu nedenle İktisat bölümünü okumaları bir zorunluluktur” dedi. 

Üniversite öğrencilerine yönelik tavsiyelerine devam eden Dilipak, konuşmasının devamında şunları kaydetti; “Bu kadar üniversite açtık, akademisyen açığı var. Bizim hızla yol almamız ve mesafe kat etmemiz lazım. Üniversite ikinci sınıfta olanlar. Hemen İngilizce öğrensinler. Çünkü yüksek lisans ve doktora yapmak için İngilizce şartı var. Bu Arapçayı öğrenmeyin anlamına gelmiyor. İkici sınıfta hemen başlasınlar. Eğer dördüncü sınıfta İngilizce problemini aşarlar ise bitirir, bitirmez tezsiz yüksek lisansa başlıyorsunuz. İdeal bir program ve üniversite veya hoca aramayın, o idealinizi Allah rızası için yapın. İster 5 yıl isterse 10 yıl yapsın ama tezini de sağlam bir şekilde yapsın. Ama hemen yol alması için yüksek lisansı tezsiz olabilir. Yüksek lisansı İnternet üzerinden de yapabiliyorsunuz. Eğer sosyal bilimlerde iseniz Kazakistan’da, Bosna’da internet üzerinden yüksek lisans yapabilirsiniz. Yüksek lisansınız bittikten sonra doktoraya başlayın. 5 senede 3 diploma bekliyorum eksik yapanlara orta zekalı dersiniz.”

“Allaha Akıl öğretiyorlar”

Dinleyicilerden yöneltilen bir soru üzerine birilerinin tanrıyı (onların ifadesiyle) kıyamete zorlamak istediğini ifade ederek, bunların Evangelistler olduğunu söyledi. İkinci kademedekilerin ise tanrıyı servete ve iktidara zorlamak istediğini anlatarak; “Dua ediyoruz diye Allah’a akıl fikir öğretiyorlar. Allah’ı ikna etmeye çalışıyorlar. (sümme haşa). Allah, ‘sizin elinizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek ister.’ Bende diyorum ki yarabbi sen meleklerini gönder Gazze’de bu işleri yoluna koy. Buna gücün var. Bizi niye böyle meşgul ve rahatsız ediyorsun ki dimi. ‘Duanız olmasaydı ne işe yarardınız ki’ der cenabı Allah. Acaba nasıl dua etmemiz gerekiyor. Kaynana ile gelinin, koca ile karının, işçi ile patronun birbirine duası kabul olunur. ‘Allah cahil ve zalim bir topluluğa hidayet nasip etmez.’ Allah’ın açıklanmış rızasına nefsini memur etme ve Allah’ın rızasını yoktan var etme gücünü ikrar törenidir dua etmek. Her gün beş defa kıldığımız namazda fatihayı tekrarlatıyor cenabı Allah. Bunun hayatımızdaki karşılığını düşünmemiz gerekiyor. Müslümanlar çok egosantrik oldular. Ben merkeziyetçi ve öteki ile istişare ve müşavere yapma gereği duymuyor. Hâlbuki bunlar farz. Eğer konu ibadet değilse, istişarede ehliyet imandan önce gelir. Peygamberimiz (s.a.v.) Mekke’den Medine’ye giderken istişare ettiği kişi bir müşrikti ve kendisine kılavuz yaptı. Müslümanlar böyle bir şey yapmazlar. Çünkü biz peygamberimizden daha Müslümanız. Bu problemlerden kurtula bilmemiz için önce akaidimizin sağlam olması ve Allah’ın kitabında Resulullah’ın hayatında örneklediği gibi yeniden iman etmemiz gerekiyor. Bugünkü Müslümanlar Allah’a akıl öğretiyorlar ve kendilerini her işin merkezinde görüyorlar. Bu faşizmdir. Bunlar Allah’ın adını kullanarak kendilerini yüceltmek sevdasındadırlar” dedi.

H.z. Ali’nin yapamadığını Tayyip’ten bekliyorsunuz

H.z. Ali döneminde iktidar hiçbir fonksiyonunu yerine getiremedi diyen Dilipak, H.z. Ali’nin yerine getiremediği şeyi Tayyip Erdoğan’dan beklendiğini söyleyerek; “İyi o zaman bekleyin” dedi. H.z. Yakup’un on bir çocuğunun ittifak edip H.z. Yusuf’u kuyuya attığı hadise üzerinde giderek mizahi bir üslup ile hesapları altüst eden şu konuşmayı yaptı; “H.z. Yakup çocuklarına hiç terbiye verememiş. Bak burada pedagoji dersi alanlar var. Çocuklarınızı verirsiniz anaokuluna size hafız yetiştirirler. Yakup peygamber H.z. İbrahim’in torunuydu. Soyu bin yıl peygamber oldu. Onun çocukları Yusuf’u kuyuya attı. H.z. Lut’un karısı onun peşinden gitmedi. H.z. Nuh’un oğlu gemiye binmedi. Ama Firavun’un sarayında bir H.z. Mus, H.z. Harun, H.z. Yuşa ve H.z. Ayşe yetişti. Peygamberin hanımı cennete gitmeyecek ama Firavun’un karısı cennete gidecek.”

Her zaman içimizden iflas edenlerin olduğu gibi her zaman ve şart altında cennete gidenlerin olacağını vurgulayan Dilipak “28 şubatta cennete gidenler olduğu gibi, her şeyin bizim olduğu zamanlarda cehenneme gidenler de olacak. H.z. Ali zamanında yaşayıp cehenneme gitmek, Stalin zamanında yaşayıp cennete gitmek mümkün. Ne zaman ve nerede yaşadığınız önemli değil bunu siz seçmediniz. Allah seçti. Sizin ne yaptığınız önemlidir. H.z. İbrahim puthanede İslam’ı öğrendi.

Allah bizi PKK ile imtihan ettiğini, Bundan sonra da bizi iktidar ve servetle imtihan edecek gibi göründüğünü açıklayan Dilipak; “Ama cennete giden insan sayısı zalimlerin elinde işkence gördüğümüz zamandan daha fazla olmayabilir” dedi.

Öcalan tevbe edemez mi?

Dilipak, Evangalistlerin tanrıyı (onların tabiriyle) savaşa zorladığını bizim ise iktidara zorladığımızı ifade ederek şöyle devam etti; “Haşa Allah’ın yetmeyen aklına akıl ekleyerek bu işi bitirmeye çalışıyoruz. H.z. Ömer Halid Bin Velid’i azletti. Çünkü her gittiği savaştan zaferle geldi ve hiçbir hatası yoktu. Ama Müslümanlar nerdeyse zaferi Allah’tan değil Halid’den bekliyor olacaklardı dedi H.z. Ömer. Onun için Halid’i azlettim. Onun yerine kölesi H.z. Zeyd getirdim. İnanın ben çok cesur birisi değilim. 500 yıl mahkumiyet talebiyle yargılandım. Hiç içeri girmedim. Allah benim çok korktuğumu biliyor. Beni onların eline vermedi. Bu benim marifetim değildi. 28 Şubatta biz bir avuçtuk. Hiçbir şeyimiz yoktu. Lastik ayakkabılı başı örtülü kadınların dualarının bereketiydi. Tayyip Erdoğan’ı da yürüten beni hapse sokmayan o duaların bereketidir.”

Dilipak, tarihte bir İslam devleti tassavuru olmadığını ve Peygamber Efendimizin Medine’de kurduğu devlet İslam devleti olmadığını söyleyerek şu ilginç anekdotları anlattı; “O devleti Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müşriklerle beraber kurdu. Peygamberimiz bir koalisyon kurdu Allah’ın elçisi ismiyle ismini yazdırmıştı. Fakat Müslümanlar dışındaki güruhlar bunu kabul etmediği için güvenilir kişi ismiyle hakemlik yaptı. Dolayısıyla bir İslam Devlet’i tasavvuru çok ayağı yere basan bir tasavvur değil. İktidarı İlkesel açıdan her zaman eleştirebiliriz. İdeale göre sorgulama yapabiliriz. Ama mahkum edemeyiz. Peygamber Efendimizin Yahudilerle yaptığı anlaşmayı bugün Tayyip Erdoğan İsrail ile yapsa çok büyük bir tepki verirsiniz. Peygamberden daha Müslümanız ya”

Son günlerde hükümetin Abdüllah Öcalan ve PKK görüşmelerine de değinen Dilipak H.z. Hamza’yı şehit eden H.z. Vahşi örneğinden yola çıkarak şu açıklamalarda bulundu; “ H.z. Vahşi, Uhud Savaşı’nda H.z. Hamza’yı şehit etti. Yetmedi göğsünü yardı, kalbini çıkardı ve dişiyle ısırdı. Yetmedi burnu ve kulağını kesti boynuna astı ve dans etti. Bu emri verende yapanda daha sonra Müslüman oldu. Bana cennete bu giremez diyeceğiniz biri olabilir mi? İslam’a başlangıçta en büyük kötülüğü yapanların önemli bir kısmı daha sonra İslam’ın en büyük kahramanı ve öncüleri oldular. Apo’da Tövbe edemez mi? Acaba. Biz hiç kimseye tekmeyi basıp cehenneme itemeyiz. Herkesi kazanmak için çalışacağız. Ama kazanamayabilirsinizde. Mesela Allah’ın kalplerine mühür vurduklarını kazanamazsınız. Biz çalışmakla mükellefiz. Allah diyor ki git Firavun’a güzel sözle hakkı tebliğ et. Firavun’a güzel sözle hakkı tebliğ edeceksin de bizim hata yapan kardeşimizi nasıl çabucak cehenneme yollayacağız.”

Haber: Bünyamin Gültekin

Bakmadan Geçme