Allah aşkına 'Mevlana'nın Hocası' yazısını kaldırın
Erciyes Üniversitesi'nde konuşan Ömer Tuğrul İnançer, Seyyid Burhanneddin türbesinde yazan 'Mevlana'nın Hocası' ibaresine isyan ederek 'Hz. Mevlana'nın, Mürşid-i Evveli babasıdır. Mürşid-i Ekmeli ise Seyyid Burhaneddin'dir. Sevgili Kayserililer Allah aşkına Hz. Seyid'in türbesindeki 'Mevlana'nın Hocası' yazısını kaldırın. Mürşidi demek kime dokunuyor' dedi.
Mutasavvıf Ömer Tuğrul İnançer, Erciyes Üniversitesi Sabancı Kültür Sitesi’nde konuştu. Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğrenci Konseyi tarafından düzenlenen organizasyona Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ramazan Ertürk, Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Şahin Güven, Tekden Hastanesi’nin sahibi Kemal Tekden, birçok akademisyen ve öğrenci katılım sağladı. Oldukça yoğun ilginin olduğu organizasyonda İnançer, konuşmasına suya sabuna dokunmazsak temizlik olmaz diye başlayarak; “Suya sabuna dokunacağız. Din insanı yükselten ve ilerleten bir kurumdur. Eğer o kurumun mensupları yükselmiyorlarsa ve ilerlemiyorlarsa iki hastalıktan birine maruzdurlar. Ya dinleri batıldır ya da dinlerini tatbik etmiyorlardır. İslam’ın hak olduğunu bildiğimize göre niçin yükselmiyor ve ilerlemiyoruz. Çünkü biz dinimizi bilmiyoruz ve yapmıyoruz” dedi.
“Allah ve Resull’üne muhabbet laubaliye yer yoktur”
Dünyada yükselen ve ilerleyen mahlukatın adının kuş olduğunu belirten İnançer; “Kuş yürür ilerler, uçar yükselir ve yükselirken de ilerler. Yükseğe ve ileriye gider. Bunu iki kanatla yapar. Din iki kanatlı bir kurumdur. Biri mükellefiyetler onu Şeriat tayin eder. Nasıl tatbik edeceğimizi Şeriat imamları dediğimiz müçtehit imamlar tarafından… Diğer kanat ise muhabbettir. Allah ve Resul’üne muhabbet laubaliye yer yoktur. Hz. Pir’in namaz kılmasının anlatılmasına bile tahammülü olmayanlar, Hz. Mevlana hakkında konuşuyorlar. Hz. Pir’in statüko olarak önemi Pir olmasıdır.
Doktorun verdiği dozu değiştiremiyorsun. On ikide iki doz yutacaksın dediler bana… Sen saat ikide on iki yutayım. Çabuk iyi olayım diyemiyorsun. Peki doktorun dediğine itiraz etmiyorsun da Resullulah’ın dediğine ne demeye itiraz ediyorsun. Niye ezanda 4 defa Allah-u Ekber diyorsunuz. 3 defa deyin. Demek ki; rakamlarda birer dozdur.
Biz kendi aklımızın, mantığımızın, ilim zannettiğimiz cehaletimizin dininde miyiz, Muhammed Mustafa’nın dininde miyiz? Ona bir karar verelim. Ben elhamdülillah Resulullah’ın dinindenim. Onun için doz önemlidir” şeklinde konuştu.
“Firavun olduğumuzun Farkında değiliz”
İnançer, Allah’ın, emaneti ehline verin dediğini hatırlatarak; “Ama biz Allah’ın emrine karşı kendimiz başka bir emir geliştirmişiz, buna uyuyoruz. Firavun olduğumuzun Farkında değiliz. Çünkü tanrılık taslıyoruz. Allah Emaneti ehline verin diyor. Biz emaneti din kardeşimize veriyoruz. Emaneti din kardeşinize verin diye bir ayet var mı? Ama emaneti ehline verin diye bir ayet var. Din kardeşliği için bir iş din kardeşliği dayanışması için ehil olmayan birine tevdi edilmesi düşünülemez. Allah’ın emrine muhaliftir. Hiçbirimiz Muhammed Mustafa’dan daha Müslüman değiliz. Hicret sırasındaki kılavuzu bir müşrik değil miydi? Ama Hicret’i bile bilmiyoruz” ifadelerinde bulundu.
“Anasının adını bilemeyen Müslümanlarla konuşuyoruz”
‘Peygamberin karıları Müslümanların anneleridir.’ Tabirini kullanan İnançer, salondakilere dönerek ‘Şimdi sayın bakıyım annelerinizi’ dedi. Kısa süreli bir sessizlikten sonra İnançer, şöyle devam etti; “Hiç uğraşmayın şimdiye kadar 12’sini sayabilene rastlamadım. Anasının adını bilemeyen Müslümanlarla konuşuyoruz. Fatma diyen de, Rukiye diyen de çıktı. Yavruna Hatice, Safiye ismini vermen yeterli değildir. Ne kadar tanıyorsun…”
Önündeki su bardağını taşana kadar dolduran İnançer, bunu nedeninin ise şöyle açıkladı; “Hz. Mevlana ve Peder-i Alisi Sultan Ulema, Kübrevi Dervişi ve Şeyhi alimidir. Hz. Mevlana’nın Hocası babasıdır. Hz. Mevlana’nın babasından başka hocası yoktur. Çünkü ilmin sınırı vardır. İrfanın sınırı yoktur. Babasından ne öğrenecekse öğrendi. Aynı zamanda babasının da dervişidir.
Kim tarafından doldurulursa doldurulsun mühim olan kapasitenin dolmasıdır. Dolduktan sonra taşılırsa, eksilmeden bir şeyler verilir. Dolmadan başkasını suluyum diye ona su veriyim diye suyu dökersen eksilirsin. Peki taştıktan sonra niye eksilmiyorum? Çünkü taştıktan sonra feyzi ilahi gelmeye başlar da ondan….”
“Allah aşkına ‘Mevlana’nın Hocası’ yazısını kaldırın”
Mevlânâ’nın yetişmesinde büyük emeği olan İslâm alîmi Seyyid Burhanneddin’in türbesinde yazan ‘Mevlana’nın Hocası’ ibaresine isyan eden İnançer; “Hz. Mevlana’nın Mürşid-i Evveli babasıdır, Mürşid-i Ekmeli ise Seyyid Burhaneddin’dir. Sevgili Kayserililer Allah aşkına Hz. Seyid’in türbesindeki; “Mevlana’nın Hocası” yazısını kaldırın. Mürşidi demek kime dokunuyor. Affedersiniz kime batıyor. Niye Mürşidi diyemiyoruz? Kanunen bir yasak mı var? Hocası da önemli bir görev, ama hocası değil ki... Çünkü Hoca kelimesinin manası zengin demektir. Yani veren manasındadır. Hocalık vermekle olur.
Mualim talim eder. İlim zannettiğimiz kadar önemli bir kurum değildir. Kusura bakmayın hep alıştığınızın dışında başka şeyler söyleyebilirim. Çünkü ben 68 yaşına geldim ve bu slogandan bıktım: ‘Hz. Muhammed 40 yaşında peygamber oldu. 63 yaşında öldü.’ Yanlışını dinlemekten bıktım. Biz birbirimize yaşımızı evlilik süremizi miladi hesaba göre söylüyoruz. Peygamber Efendimiz’in yaşını niye Hicri aya göre söylüyorsun? Efendimizi hazretlerinin dünyada kaldığı süre; 61 sene 1 Ay 18 gündür. 63 nereden çıktı. Niye 40 yaşında peygamber oldu. Bir kere o, Adem’in toprağa karılmadan su ile çamur arasındayken peygamber oldu.”
Konuşmanın bitiminde Rektör Keleştemur, İnaçer’e plaket ve çiçek takdim etti. Ardından İnançer, sevenleriyle sohbet ederek kitaplarını imazaladı.
Haber/Fotoğraf: Bünyamin Gültekin