AH MÜJGAN AH!

Şenlik dağıldı, bir acı yel kaldı, bahçede yalnız
O mahur beste çalar, Müjgan’la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan, ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar, Müjgan’la ben ağlaşırız.
 
         Merhum şair Attila İlhan “Mahur beste” adlı bu şiirinde Müjgan’ı (bir rivayete göre kirpiklerini) böyle anlatır.

Camii Kebir’in Müjgan’ı

Gelelim bizim Müjgan’a… Babasına çok çektiren Cami-i Kebir’in Müjganına…

Onları yani Müjgan’la babası Bekir’i (Buzağıcıoğlu) ilk defa Kapalıçarşı’nın Camii Kebir çıkışındaki Vezirhan önünde gördüm. Seyyar arabasının üzerine oturttuğu iri yapılı, kilolu üstelik zihinsel engelli kızı bağırıp çağırıyor, babası da evine aldığı nevaleleri sabırla arabaya yüklüyordu. Biraz sonra evlerine doğru yola çıkacaklardı. Müjgan yine etrafa anlaşılmaz seslerle bağıracak, çığlıklar atacak, güzel adam Bekir abi de arabayı hızla Kocasinan Bağdat caddesindeki evine kadar itmeyi sürdürecekti.

“Reklam olmak istemiyorum”

Uzun zamandır zihinsel engelli kızıyla birlikte gözlemlediğim Bekir Buzağıcıoğlu’nu nihayet bir pazar günü Cami-i Kebir’in arka tarafındaki boşlukta Kılnamaz İşhanı’nda temizlik yaparken buldum. Dışarı çay içmek için davet ettim. Çay paralarını kendisi ödemek şartıyla davetimi kerhen kabul etti.
Gazeteci olduğumu, kendisini ve kızını uzun süredir gözlemlediğimi ve müsaade ederse röportaj yapıp gazetemde yayınlamak istediğimi belirttim. Reklam olmak istemediğini vurguladı. Güç-bela ikna ettim. Çayımızı içerken karşıdaki bankta oturan Müjgan’ın değişik sesler çıkararak yaptığı efektler eşliğinde anlatmaya başladı;

“Eşim de rahatsız”

“Üç evladım var. 22 yaşındaki ortanca kızım Müjgan doğuştan zihinsel engelli. Diğer ikisi ise çok şükür sapasağlam. Ancak hanım da beyninden rahatsız. Ara sıra tedavisi ve kontrolleri için hastaneye gitmesi gerekiyor. İşte bu durumlarda yani annesi evde olmadığında Müjgan’a bazen öğlene bazen akşama kadar benim bakmam gerekiyor. Ben de el arabamın üzerine oturtarak Kocasinan Bağdat caddesindeki evimden çarşıya kadar getiriyor, akşam işim bittiğinde de aynı şekilde geri götürüyorum.

El arabamla nakliyecilik yapıyor, rızkımı böyle kazanıyorum. Daha çok Urgancılar Çarşısı esnafına çuval ve sakatatçılara ürün taşıyorum. Siparişleri telefonla alıyorum. Çok şükür kazancım yerinde. Kazandığım parayla aldığım erzak ve diğer ihtiyaç malzemelerini de arabamla eve taşıyorum.
Kızımın tedavisi maalesef yok. Almak zorunda kaldığı haplar da onu çok şişmanlatıyor.”

Kilometre merakı

Sohbet esnasında güzergah mesafeleri hakkında epey meraklı olduğunu öğreniyorum. ‘Çarşı’dan Terminal 8,5 km’ diyor. Benim Silifkeli olduğumu öğrenince Kayseri-Erdemli arasının da 360 km olduğunu belirtiyor.


Kılnamaz işhanında kıldığı namazlar

Baba-kızı en son Cuma namazında görüyorum. Baba namazını kılarken biraz ilerideki bankta oturan Müjgan suskun duruyor.
Daha sonra bir akşam vakti temizliğini yaptığı Kılnamaz işhanının kenarında bir sütunun arkasına serdiği mukavva üzerinde akşam namazını kılarken ona rastlıyorum. Karşıdaki bankta oturup bir süre seyrediyorum. Namazını bitirdiğinde “Allah kabul etsin. Beni tanıdın mı?”  deyince gülerek tanıdığını ifade ediyor ve yemeğe, çaya beklediğini söylüyor.

Bir ara “Allah bizde eksik bir şey yaratmış mı?” diye soruyor. ‘Hayır’ deyince “o zaman şükrümüzü ifade etmeliyiz. Bunun da en güzel yolu namaz” diyor. Çok etkileniyor, kızı Müjgan’a gösterdiği sabır ve şefkatini, eşine, çocuklarına bağlılığını ve helalinden kazanma yolundaki gayretlerini düşünüyorum. Tam zihnimden bunları geçirirken sanki aklımdan geçenleri okurcasına “kızım bana Allah’ın bir imtihanı. İnşallah sabırla imtihanı kazananlardan olurum” diyor.


Hakkını helal et e mi!

Güzel adamsın vesselam Bekir abi! Seni Cami-i Kebir civarında her görüşümde içim huzurla doluyor. Hala senin gibi insanların aramızda oluşunu Rabbimizin bizden ümit kesmediğinin nişanesi olarak görüyorum.

İnşallah çektiğin sıkıntılar günahlarına kefaret olur. Rabbim seni imtihanı kazananlardan ve iki cihanda aziz olanlardan eylesin.
İstememene rağmen bu güzel hasletlerini okuyucularımızla paylaşma gereği duydum. Lütfen beni affet. Hakkını da helal et!

Not: Fotoğrafa da izin vermediği için bu kareleri gizlice çekmek zorunda kaldık.
 
Röportaj: Rıfat Yörük
Fotoğraflar: Ahmet Ceylan

 

Bakmadan Geçme