AGÜ'DE 'İHRAÇ' SKANDALI

Abdullah Gül Üniversitesi'nde (AGÜ) usulsüzlüklere bulaşmak istemeyen inançlı bazı personelin haksız yere 'FETÖ'cü' ilan edilerek önce itibarsızlaştırıldığı sonra da ihraç edildiği anlaşıldı.

Konu hakkında gazetemize açıklamada bulunan Abdullah Gül Üniversitesi (AGÜ) eski Genel Sekreteri İhsan Çelikdemir, üniversitede usulsüzlüklere bulaşmak istemeyen veya karşı duran bazı personelin haksız yere “FETÖ’cü” ilan edilerek ihraç edildiğini iddia etti.

Bilindiği üzere Çelikdemir, üniversite içerisinde yapılan usulsüz ve hayali alımlarla ilgili kendisine mobbing uygulandığı ve FETÖ ihraçları konusunda haksızlık yapıldığı gerekçesiyle istifa etmiş, yapılan usulsüz uygulamalarla ilgili de savcılığa suç duyurusunda bulunmuştu. Yapılan araştırmalar neticesinde, savcılıktaki dosyanın inceleme ve soruşturma için izin almak üzere YÖK’e gönderildiği bilgisine ulaşıldı.
Konuyla ilgili görüştüğümüz Çelikdemir; “İnsanları ‘Sistem içinde olmaması gerekenler’ ve ‘Güvenilmeyenler’ diye farklı kriterlere göre fişlemişler. ‘Sistem’ dedikleri kurumsal bir düzen değil, rektör ve (özellikle) Özel Kalem Müdürü’nün dünyasıdır. Bu iki gruba göre fişlenen insanlar, önce üniversite içinde ardından da gelebilecek tepkilere karşı da üniversite dışında, o kişilerin iletişim içinde oldukları veya olabileceğini tahmin ettikleri kişi ve kurum nezdinde itibarsızlaştırma yoluna gidilerek yıpratılmakta, çalışma imkânları ellerinden alınarak diğer çalışanlardan izole edilip, tecrit edilerek psikolojik olarak AGÜ’de barınamaz, yaşayamaz hale getirilmektedir.” şeklinde konuştu.

“FETÖ’cü damgası vurularak okuldan uzaklaştırılıyorlar”
Üniversite içerisinde istenmeyen kişilerin “FETÖ’cü” damgası vurularak okuldan kasıtlı bir şekilde uzaklaştırıldığını söyleyen Çelikdemir, “Özellikle daire başkanlığı, fakülte sekreterliği, şube müdürlüğü gibi kilit kadrolar boşaltılmakta, kendilerinin istedikleri ve daha önceden o kadrolar için planladıkları insanları yerleştirerek; sözde çağdaş yapılanma ile her istediklerine kayıtsız şartsız boyun eğecek aynı dünya görüşüne sahip insanlarla doldurmaktadırlar.” dedi.

“BİMER’e FETÖ’cü olduğumu söylediler”
Görevinden istifa edene kadar, kendisi üzerinde de çeşitli yıpratma metotları uygulandığını söyleyen Çelikdemir, “Mevzuata aykırı bazı konuları tespit edip, karşı çıkmam ve direnç göstermemden hemen sonra BİMER’e, ‘FETÖ’cü olduğum, çocuklarımın onların evlerinde yetiştiği, onların okullarında okuduğu ve benim de AGÜ’de FETÖ yapılanmasını sağladığıma’ dair şikâyet edildim. Hâlbuki aile olarak onların semtine bile uğramadığımızı bilirler. Oysa tüm konforlu hayatımı bırakarak AGÜ’ye gelme gerekçem esas olarak FETÖ ile mücadele idi. Bu yıpratma metotları istifa sürecine kadar devam etti. Yani karşılaştığım ortam insan hakları açısından kabul edilemez şekildeydi. Maalesef Kayseri halkı da öz evlatlarına benim kadar sahip çıkamadı.” ifadelerini kullandı.

AGÜ personeline yapılan haksızlıklar!
AGÜ yönetimi tarafından personele yapılan haksızlıkları somut örneklerle anlatan Çelikdemir şunları söyledi;
“1. Bir ihalenin yapılması esnasında Rektör Özel Kalemi’nde gayri resmi olarak 2013 yılından beri faaliyet gösteren Devrim Elif Ayan’ın eşinin adı bir komisyon konusunda geçer. İhaleyi yapmakla görevli personelden biri olan M. Ö. durumu Rektör’e bildirir. İhaleyi iptal ederler. Bu bildirim nedeniyle Özel Kalem’in hışmına uğrayan M.Ö. FETÖ damgası vurulup Ağustos 2016 tarihinde açığa alınmıştır. Ancak ihraç etmeye de cesaret edememişlerdir. ‘FETÖ’cü idiyse neden bir yıldır ihraç etmediler?’ diye sormak lazım...
2. D.D. isimli bir başka personel, güvenilmeyenler listesindedir. Ayrıca, kendi hazırladıkları fişleme raporlarında ‘FETÖ’cü değil, aksi, kaba’ şerhi bulunmaktadır. Ancak buna rağmen KHK çıkınca, dokunulmazlık zırhına bürünülmüş ve bu yetki istismar edilerek kendisinden kurtulmak için,  D.D.’ye FETÖ damgası vurularak kamudan ihraç edilmiştir.
3. Ö.A. isimli personele ise açığa alma tebligatın yapıldığı an tarafımca odama çağrılarak görüşülmüş, kişinin FETÖ ile bağlantısı olmadığı, sırf başörtü taktığı için atılmak istendiği anlaşılmıştır. Derhal Rektör’e durum anlatılmış, hiç kimse bu kadının kara listeye kim tarafından alındığını bana izah edememiştir. Tüm sorumluluk tarafımca üstlenilerek ertesi gün Cuma vaktinden önce işlem iptal edilerek yeniden çalışması sağlanmıştır. Öğrendiğim kadarıyla Ö.A.’ya hala psikolojik baskı uygulanmaktadır ve birimi değiştirilmiştir. Benzer durumda kim tarafından ve ne için kara listeye alındığı bilinmeyen personel ihraçlarının olması da mümkündür.
4. Rektör hakkında sosyal medyada çıkan bir haber için ‘’beğen ‘’ tuşuna bastığı için hedef haline getirilen A.A. isimli personel FETÖ’cü damgası vurularak kamudan ihraç edilmek istenmiştir. Kısa süreli açığa alınma sonrası şahıs başka kuruma gitmiştir.
5. N.M. isimli uzman personel, kadrosu üniversite dışında başka bir kurumda olan, dolayısıyla resmi görevlendirmesi veya ataması olmayan Özel Kalem Müdürü Devrim Elif Ayan bir öğretim üyesine talimatında şu direktifi verebiliyor:

  1. Kişiden kurtulmamız lazım. Tüm öğretim üyelerinden dilekçeler ve raporlar alalım.
  2. İnsanlarla iletişimin sıfır olduğu bir yere ( hücrevari izole edilmiş bir oda) yollayalım…
  3. Sonra da sözleşmesinin feshi için gereğini rica ederim.
  4. Biz gerek öğrenci gerekse öğretim üyelerinin kendisiyle iletişim kurmasını sonlandırdık (yasakladık)
  5. Diğer insanlar da iletişime geçmeyeceklerdir. (yasaklanıyor)
  6. Rektörlük ofisine girmesi fiziki müdahale ile önlenecektir
  7. Kişinin çevre ile iletişimi minimum düzeyde tutulacaktır…

Kişi ne kadar kötü olursa olsun. Akla ziyan bir uygulama. Bu her istemedikleri kişiye uygulanan standart bir uygulama ve çok ağır bir insan hakkı ihlalidir.

6. E.G. isimli personel, Devrim Elif Ayan’ın emniyete mali konular nedeniyle şikâyet edilmesi gerekçesiyle özel kalemin hışmına uğrayıp FETÖ damgası vurularak açığa alınmış, M.Ö. gibi ihraç etmeye cesaret edemeyip bir yıla yakın açıkta kaldıktan sonra geçen ay göreve döndürülmüştür. ‘Madem FETÖ mensubu idi neden bir yıldır ihraç etmediniz?’ diye sorulmalıdır. Ya da tam tersi… 

7. Bylock’tan gözaltına alınan ve sonrasında YÖK’e ihraç için bildirilmesi kararı alınan bazı kişiler ise ne hikmetse bildirilmeyerek aylardır maaş ödemesine devam edilmiştir. Belki de hala ödeniyordur? Birilerini kurtarmak için ise farklı zamanlarda üç ayrı Yönetim Kurulu Kararı alabilmişlerdir.

İnsan hakları ihlalleri ile vatandaşlarımızın tamamen keyfi nedenlerle zulüm görmesi elbetteki iç huzurumuz için en büyük tehlikedir. Devlete olan güveni sarsmaktadır. İnsanların ve ailelerinin şeref ve haysiyetleri ile emekleriyle oynanmaktadır. İnsanımıza adaletle, şefkatle ama hainlere karşı da demir yumrukla muamele etmemiz gerekir.  Bu keyfilik ve istismar ise iç barış ve huzur için en az FETÖ kadar tehlikelidir. Gerçek FETÖ’cüler ile çıkar grupları ve aşırı bazı grupların kadrolaşma işbirliği devam etmektedir. Adalet, istismarcıların er geç yakasına yapışacaktır. “

Bülent Tanju istifa ettirildi
AGÜ’de yapılan diğer usulsüzlükler konusunda da arkadaşlarımız şu bilgilere ulaştı;
Teröre Destek Bildirisi’ne imza atan 1128 akademisyenden biri olan AGÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Tanju’ya, Ülkü Ocakları’nın tepki göstermesi nedeniyle, ertesi gün Rektör tarafından idari soruşturma açıldığı haberi tüm medyada yer almıştı. Ama Tanju’ya ulaşılamadığı için hiçbir zaman ifadesi alınamadı. 15 Temmuz sürecinde görülen lüzum üzerine gizlice istifa ettirildi. Hatırlanacağı gibi bu süreçte bildiriye imza atan 1128 akademisyenden bazıları birçok üniversitede KHK ile ihraç edilmişti.

Başörtülülere ayrımcılık
Yine Yabancı Diller’de çalışan David ve Anna Aylife çiftinin de muhafazakar düşünce yapısına sahip veya başörtülü öğrencilere baskı uygulayıp ders notu ile tehdit ettiği, bu konunun yetkililere iletildiği ancak olayın umursanmadığı ileri sürülüyor.
Kayseri Gündem
 

Bakmadan Geçme