- Haberler
- Kültür Sanat
- 64 yıl önce bugün ...
64 yıl önce bugün ...
Liderliğin bir ölçüsü, büyüklüğü yoktur. Bazen olur ki büyüklük ilmî yönden olur. Bir fatih ya da keşifçi, bir ruhî terbiyeci yahut da bir siyasi lider büyük olabilir. Ama kalıcılığı bakımından en büyük lider ümmeti yeniden inşa eden, yeni nesillerin yetişmesini sağlayan ve tarihin gidişatını değiştiren liderlerdir.
Mısır yüzyıllarca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, üzerinde çok sayıda devletin bayrağını sancağını dalgalandırmış bir ülke. Birçok ilhamınızı oradan almışızdır Hz. Musa’nın Firavun’un zulmünden kaçışına, Hz. Yusuf’un Mısır’da yönetici oluşuna, Yavuz Sultan Selim’in halifeliğin koruyuculuğunu alışına kadar hafızalarımızda yer edinmiş birçok mühim olayın izlerini burada görmek mümkün.
Şehirlerin de bu bakıma kendine özgü isimleri vardır. İstanbul “Dersaadet”, Mekke “Mükerrem”, Medine “Münevver”, Kayseri “Makarr-ı ulema”dır. Mısır’ın kalbi ise ümmetin dünyasında bir başka atar yer konumunda. “Kur’an Mekke’de indi, İstanbul’da yazıldı ve Mısır’da okundu” sözünün insanı sesine en güzel tecellisine mazhar olmuştur Mısır. Kavgalara, savaşlara, aşklara sahne olmuştur.
Zulmü alkış tutanlara karşı Hak’kı kaldıranlardan oluyor
O dün hakkın rahmetine kavuşmuştu. Bundan 64 yıl önce Kahire’de bir suikasta kurban gitmişti. Müslüman Kardeşlerin kurucusu, geçtiğimiz yıllarda Hüsnü Mübarek diktasının devrilmesinden sonra demokratik yollar devlet başkanı Muhammed Mursi’yi layık olduğu yere gelmesine vesile olmuş bir fikir adamı: Hasan el-Bennâ
Hasan el-Bennâ ömrünü adadığı ihvan yolunda suikaste kurban gidişine kadar islam sancağının düştüğü her yerde davası olan bir adamdı. Daha genç yaşta dini konulara büyük ilgi duymaya başlamış ve bu eğitimini 1923 yılında Kahire’de ki dini, geleneksel konularda eğitim veren Darü’l Ulum öğretmen okuluna kayıt olarak devam ettirdi. Zaten dini ve ilmi yönden köklü bir ailesi vardı. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’in yarısını ezberledi. Küçük yaşta ruhu enginleşen bir kişi olan Hasan el-Bennâ, Müslümanların derdine çareler aramaya başladı. Küçük dünyasında büyütüp beslediği davası köklerini o yaşlarda salmaya başlamıştı. Bir şeyler yapılmalıydı ve Müslümanların bu zillet karşısında ezilmemesi gerekiyordu.
İslam, her türlü zulme karşı bir ihtilaldir
Üniversiteyi bitiren Hasan el-Bennâ 18 bin şiir beyiti ve bir o kadar da nesir öğrenmişti. Güçlü hatipliği ve âlim oluşu onun önünü açmaya engel teşkil eden durumları bir bir ortadan kaldırıyordu. Daha sonra mesleğini ifaya sıra geldiğinde büyük bir hareketin adımlarını atacağı yere öğretmenlik için gönderilmişti. Hasan el-Bennâ İsmailiye’ye öğretmen olarak gönderildi. O sıralarda İsmailiye bir İngiliz şehrini andırıyordu. Bölgeye İngilizler hâkimdi. Bu durumlardan oldukça müzdaripti. Çareler arıyordu. Daha sonra Hasan el-Bennâ 6 arkadaşı ile Müslüman Kardeşler’i kurdu. Daha sonra bu hareket genişleyince İhvan-Müslimin merkezini orada kurdu. İsmailiye’den sonra Kahire’ye taşındı. İhvan hızla yayılıyordu. Ve gittiği her yerde kısa sürede büyüdü. Daha sonra bazı arkadaşlarını ve mücahitleri Filistin’e gönderdi. Amacı islama hizmet ve onu tanıtma yolunda her şeyini harcamaktı. Canını bile… Hasan el-Bennâ durmuyor ve gittiği her yere teşkilatının bir şubesini açıyordu. Köyleri geziyor insanlara islamı anlatıyordu. Bu hareket hızla yayılıyordu. Bu hareket artık Mısır’ı sarmış herkesin gözü kulağı olmaya başlamıştı. Bu bazı kesimleri endişelendiriyordu. Hasan el-Bennâ etrafından toplanılıyordu. Ve bu manevi atmosfer herkese kol kanat germeye başladı. Bu Mısır hükümetini endişelendirmiş ve büyümesi ile başına büyük işler açacağını hususunda düşündürücü olmaya başlamıştı. Hasan el-Bennâ’yı gizli istihbaratlar tarafından takip edilmeye başlamıştı. Gittiği her yere onlarda gidiyordu. Daha sonra Filistin’e gönderdiği mücahitleri ihvan çalışmalarına orada da devam ediyorlardı. Filistin Yahudi zilletine dur demek ve Müslümanların huzuru için ölümü yaşama tercih etmiş kişileri görmeye başlamıştı artık.
Filistin’e mücahitlerini yolluyor ama Kral üzerlerine tankları gönderiyor
Kral Faruk bu durumu artık İngilizlerle görüşmeye başladı. Kral Faruk Filistin’de mücadele eden mücahitlerin Mısır’a gönderilmesinden endişe duyuyordu. Ve korkusu hasıl olunca İhvan-ı Müslime mensup kişileri hapse atmaya başladı. Bununla birlikte Mısır’da kısa sürede örgütlenme içerisine girecek kişilerin oluşumunu da engellemiş olacaktı. Bunun üzerine Kral Faruk gizli örgütten 5 kişiyi Hasan el-Bennâ’yı öldürmeleri için görevlendirdi. Hasan el-Bennâ dışardaydı amaç onu öldürtmekti. Hasan el-Bennâ 12 şubat 1949 Kahire’nin en büyük meydanında Müslüman Kardeşlerin gözü önünde kurşunlandı. Hasan el-Bennâ hastaneye kaldırıldı ve yardım edilmemesi için Kral Faruk talimat verdi. Kan kaybından ölmesi beklendi. Hasan el-Bennâ ruhumu tertemiz bir şekilde Rahman’a teslim etti ve Şehid oldu. Kral Faruk Müslüman Kardeşler Hasan el-Bennâ’nın cesedini mezardan çıkarıp gösteri yapmasınlar diye mezarının başından nöbet tutturdu. Kral Faruk rahata kavuştu. Ailesine yardımda bulunulmadı. Ev kiralarını bile ödeyemediler.
Ama Kral Faruk bir şeyi unutmuştu. Filistin’de ki Müslüman Kardeşler’in hala mücadele yapıyor olması ile Kral Faruk tanklarına hareket emri vermişti. Ya teslim olmaları ya da topların üzerlerine çevrilmesi ile ölüme razı olmaları şeklinde bir tercihe zorlandılar. Mücahitler ise etrafın kan gölüne çevrilmesini istemedikleri için teslim oldular. Ve ihvan o yıllardan günümüze birçok şeyi değiştirdi. Demokrasi ve Müslümanları siyasi bir güç haline gelmesi yönünden yeni değişimler kat etti. Ve bu hareket hala devam etmekte… Müslüman Kardeşlere göre kurtuluş, İslam öğretilerine geri dönerek sağlanabilirdi. Devlet İslam dini temelinde teşkilatlanmalı, İslam hukuku geçerli kılınmalıydı. Toplumun ahlakı ve eğitimi İslam ilkelerine göre yönlendirilmeli, toplumsal eşitsizlik ve adaletsizliklere son verilmeliydi. Müslüman Kardeşler teşkilatı maksadı da bu programı gerçekleştirmekti.
HAZIRLAYAN : MAHMUT HOP