1060 okul, 841 yurt kapatıldı

FETÖ/PDY terör örgütünün ülke içinde kapatılan okul sayısı 1060'a, yurt sayısı ise 841'e ulaştı.

TBMM 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu'nun taslak raporunda yer alan bilgilere göre geniş bir öğrenci yurdu ağına sahip olan FETÖ/PDY terör örgütünün, Türkiye çapında kapatılan özel yurt sayısı 841’e ulaştı. Çoğu yüksek kapasite olan bu yurtlarda yaklaşık 90 bin öğrenci barınmaktaydı. 

FETÖ’nün en yaygın şekilde yapılandırdığı eğitim kurumu olan özel okulların sayısının ise 1060’ı bulduğu ve bunların tamamının da 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra kapatıldığı bilgisi yine komisyon raporunda yer aldı.
Raporda, ilk özel okulu 1986 yılında İzmir’de Yamanlar Koleji adıyla açan örgütün eğitim stratejisiyle ilgili şu bilgilere yer verildi; 
Seküler okullar bile açtılar
“Örgüt, 1986’dan itibaren tüm ülke geneline yaygın bir okullaşma sürecini başlatmıştır. Açılan bu ilk okullarda farklı bir imaj oluşturma gayreti içerisine giren örgüt, bu yolla geniş kitlelere ulaşmayı hedeflemiştir. Buna bağlı olarak İzmir’de örgütün açtığı bu ilk okulun yöneticiliğine pop sanatçısı Sezen Aksu’nun emekli milli eğitim müdürü olan babası getirilmiştir. Böylece hem popüler bir isimden yararlanılmış hem de örgütün gerçek yüzünün maskelenmesi sağlanmıştır.

Örgüt, okul öncesi eğitimden başlamak üzere üniversite dâhil tüm kademelerde özel okul ve üniversiteler açmıştır. Bu kadar geniş bir coğrafyada çok sayıda okul açmak ise ciddi bir maddi kaynak ve emeği gerektirmiştir. Bu ihtiyacı karşılamak için örgüt, tıpkı dershane ve yurtların açılma sürecinde yaptığı gibi halkın duygularını istismar etme yoluna gitmiştir. Okulların açılma sürecinde halkı ikna etmek ve imkânlarını örgüt yararına kullanmalarını temin etmek için öncelikle geçmişe atıflar yapılmakta, ‘Osmanlı nasıl ki, batılıların açtığı okullarla çökertilmişse, aynı yolu izleyerek dirilmek gerekmektedir’  gibi söylemlerle halkın imkânlarının örgüt lehine kullanılmasının önü açılmıştır. 

Bu okulların çok önemli bir kısmı ortalamanın çok üzerinde fiziki standartlara sahip okullardır. Öğrenci, eğitim ve hizmet kavramlarının suiistimal edilmesiyle varlıklı ailelerden örgüte ciddi arsa, bina veyahut nakdi destek sağlanmıştır. Birtakım kamu idarelerinde bağış yoluyla da önemli mülkler temin edilmiştir. Örgüt, okulların inşası sürecinde ‘halkın okulları’ imajını oluşturmakla birlikte, daha sonraki süreçte uyguladığı fiyat politikalarıyla bu okullarda alt ve orta gelir grubundan ailelerin çocuklarının okumasına imkân vermeyecek bir fiyat politikası izlemiştir. Örgüt bu konudaki itiraz ve tespitleri bile ranta çevirmeyi başarmış, yurt içindeki bu okullardan kazanılan paralarla yurt dışındaki okulların ihtiyaçlarının karşılandığını söyleyerek halkı ikna etme yoluna gitmiştir. 

Okulların elde etmiş olduğu başarılar da iyi bir reklam aracına dönüştürülmüş ve yeni okulların açılması için bu durum fırsata dönüştürülmüştür. Devletin değişik kademelerinde örgütsel yapılanmadan sonra sızdırılan ve elde edilen soruların belli sayıda öğrenciye verilmesi de bu okulların reklamının yapılmasında önemli bir yer tutmuştur. Örgütün okul, yurt ve dershane sistemini eşgüdümlü olarak sevk ve idare etmesi, belli bir başarının elde edilmesine olanak tanımıştır. Örgütün yurt dışı okul yapılanmasını da ülke içerisinde bir reklam unsuruna dönüştürmesi öğrencilerin bu kurumlara yönelmesine neden olmuştur. Bu durumu, ‘başarıları yurt dışına taşmış okullar dururken, niye başka okullara çocuk gönderilsin ki’ sorusuyla özetleyen gazeteci-yazar Fehmi Koru’nun ifade ettiği gibi, TÜBİTAK ödüllerini de her yıl ‘Hocaefendi’nin okulları diye bilinen kolejlerin öğrencileri kazanmaktaydı. 

Örgüt lideri Gülen ise okulların kendileriyle doğrudan bağlantılı olduğunun dillendirilmemesi için sık sık çevresini uyarmıştır. Başta Zaman gazetesi olmak üzere, örgütün medya ayağında yıllarca görev yapmış, örgüt lideri Fetullah Gülen ve diğer üst düzey isimlerle bir arada bulunmuş olan Fehmi Koru, Gülen’in en yakınında başlayarak erişilen herkese, ‘lütfen okulları bizimle bağlantılı göstermeyin”  uyarısında bulunduğunu ifade etmiştir. Aslında bu durum ‘Cemaat’ görünümlü bir örgütün ‘sızma’ operasyonunun bir parçası olarak değerlendirilmelidir. 15 Temmuz Darbe Girişiminden sonra devletin ilgili birimlerince yapılan çalışmalarda okulların örgütün finans kaynaklarının aklanmasının bir aracı olmanın yanında, yurt dışına yapılan para transferlerine kadar birtakım hukuk dışı eylemlerin aracı olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Yine bu ilişkilerin deşifre edilmesiyle anlaşılmıştır ki örgüt, ülke genelinde kendi kurumsal varlığıyla hiçbir benzerlik görünmeyen okullar açmıştır. Birçok ilde daha seküler bir eğitim kurumu olarak görülüp, bu minvalde velilerin tercih ettiği birtakım okulların doğrudan örgüt okulları olduğu tespit edilmiştir. Darbe girişiminde yer alan birçok FETÖ mensubunun çocuklarının da bu okullarda kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Örgüt bir tür ‘kamuflajlı okullar’ okullar oluşturarak, hem kendine mesafeli ailelerin çocuklarını örgüte kazandırmayı hedeflemiş; hem de kendi örgütüne mensup, deşifre olmaması gereken personelin çocuklarının okul ihtiyaçlarına çözüm üretmiştir. Daha açık bir ifadeyle, FETÖ’nün en önemli stratejisi olan ‘sızma’ hareketi okul yapılanmasında da kendisini göstermiş, okullar ‘topluma’ ve ‘devlete’ sızmanın bir enstrümanı olarak kullanılmıştır. 
15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası doğrudan FETÖ örgütüne ait olduğu tespit edilip kapatılan özel okul sayısı 1060’tır.”          
(Kayseri Gündem)

Bakmadan Geçme