• Haberler
  • 10 ŞEHİRDEN 10 ŞAİR 'SİMURG ATEŞİ'Nİ ANTALYA'DA YAKTI…

10 ŞEHİRDEN 10 ŞAİR 'SİMURG ATEŞİ'Nİ ANTALYA'DA YAKTI…

Yozgat'tan Ahmet SARGIN, Kayseri'den Ali ÖZKANLI, Nevşehir'den Ayşe PASLANMAZ, İzmir'den Birgül Sevil TEKİNAY, Ankara'dan Gülay ALTINSOY, Tokat'tan Hasan AKAR, Manisa Soma'dan Mehmet Metin BAŞ, Samsun Bafra'dan Süleyman ALTUNBAŞ, Antalya'dan Şafak Nur YALÇIN ve Gaziantep'ten Zekeriya EFİLOĞLU, ben değil biz diyerek bir araya geldiler. Çalışmalarını 'SİMURG ATEŞİ' Şiir Seçkisinde birleştirerek şiir severlere sundular. Yüreklerde ki güzellikleri satırlara nakşetmek, yürek seslerini geniş kitlere duyurmanın arzusunda oldular. Edebiyat dünyasında yeni bir ses yeni bir nefes olmanın gayretiyle ayrı şehirde olmalarına rağmen 10 şair bu birlikteliğin ilk ateşini yakmak üzere de 18 Ocak 2014 Cumartesi günü Antalya Kaleiçi Karatay Mederesesinde buluşmaya karar verdiler.

Neden Simurg Ateşi…
Şiir Seçkisinin adı neden “SİMURG ATEŞİ”. Öncelikle isimle ilgili görüşleri sunalım. Simurg, küllerinden yeniden doğan bir kuş. Simurg, Efsanenin büyülü kuşu. Kafdağı'nda yaşar. Diğer adı Zümrüd-ü Anka. Simurg aynı zamanda, Farsça'da 'otuz kuş' anlamına geliyor. Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg Anka, Bilgi Ağacı'nın dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş... Kuşlar Simurg'a inanır ve onun kendilerini kurtaracağını düşünürmüş. Kuşlar dünyasında her şey ters gittikçe onlar da Simurg'u bekler dururlarmış. Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe kuşkulanır olmuşlar ve sonunda umudu kesmişler.
Derken bir gün uzak bir ülkede bir kuş sürüsü Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş. Simurg'un var olduğunu anlayan dünyadaki tüm kuşlar toplanmışlar ve hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip yardım istemeye karar vermişler. Ancak Simurg'un yuvası, etekleri bulutların üzerinde olan Kaf Dağı'nın tepesindeymiş. Oraya varmak için yedi dipsiz vadiyi aşmak gerekirmiş. Kuşlar, hep birlikte göğe doğru uçmaya başlamışlar. Yorulanlar ve düşenler olmuş. Önce Bülbül geri dönmüş, güle olan aşkını hatırlayıp; papağan o güzelim tüylerini bahane etmiş (oysa tüyleri yüzünden kafese kapatılırmış); Kartal; yükseklerdeki krallığını bırakamamış; baykuş yıkıntılarını özlemiş, balıkçıl kuşu bataklığını. Yedi vadi üzerinden uçtukça sayıları gittikçe azalmış.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi "şaşkınlık" ve sonuncusu Yedinci Vadi "yokoluş" ta bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye otuz kuş kalmış. Simurg'un yuvasını bulunca öğrenmişler ki; "SİMURG ANKA - Otuz Kuş" demekmiş.
Onların hepsi Simurg'muş. Her biri de Simurg'muş. Simurg Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yok oluşu da yaşadıktan sonra bile uçmayı sürdürerek, kendi küllerimiz üzerinden yeniden doğabilmek için kendimizi yakmadıkça, her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça bataklığımızda, tüneklerimizde ve kafeslerimizde yaşamaktan kurtulamayacağız.
Şimdi kendi gökyüzünde uçmak zamanıdır...
Bir başka anlatıya göre: Simurg'u aramak için yollara düşen kuşlardan, güçlükleri aşabilen otuz tanesi, Kafdağı'na vardıklarında Simurg'u bulamazlar. Oysa, bir de geri dönüp bakarlar ki Simurg kendileriymiş. Olgunlaşmayı, sonsuzluğu, yeniden doğmayı ve ölümsüzlüğü sembolize eder. Kaf Dağının ardında oturan Simurg'u kral seçmek isteyen kuşların hepsi yolda ölürler. Sadece otuz kuş Kaf Dağına ulaşır ve buldukları Simurg kendilerinden başka bir şey değildir.
Hikâyeden çıkan sonuç: Rabbini arayan sonunda kendini bulur.
Tüm halkların kendilerine has farklı şekillerde ondan söz etmesi de son derece gizemlidir… Bu derece bilinen ve bu derece gözlerden ırak bir kuştur Zümrüd-ü Anka… Her yerde var olduğu halde, hiçbir yerde bulunamayan bir kuş…
Anlatıya göre sırasıyla istek, aşk, marifet ve istiğna vadilerini geçerler; az kalmalarına rağmen sayıları daha da azalarak… Vahdet Vadisi inanılmaz bir vadidir… Birçoğu burada kalmak, başka hiçbir yere gitmemek ister… Ardından Hayret Vadisi'nde gördükleri karşısında donup kalırlar… Doğası gereği hakkında hiç konuşulamayan ve sonsuza kadar da konuşulamayacak olan Yokluk Vadisi…
Ona ulaşanlar dışında tüm varlıklar için sonsuza kadar bir sır olarak kalacak bu vadi Kaf Dağı'nın son vadisi ve Simurg'un yuvasına açılan kapıdır… Hakikat karşısında yanmaya ve yok olmaya başlar! Ve sonunda, geriye yanacak hiçbir şey kalmadığında, o küllerin içinden doğar Zümrüd-ü Anka…
Otuz arayıcı kuş artık yoktur… Arayan aranan'da yok olmuş; âşık ve maşuk yoklukta birleşmiştir… Yokluk Vadisi'nden uzaklaşırken her birinin bedeni kendilerine has renklere bürünerek, gökkuşağının ahengi içinde farklılaşan renkler gibi, farklılaşmaya başlarlar birlik içinde… Ancak yansıttıkları artık Simurg'un renkleridir… Ve gözlerin sahibi değişmiştir…
Çokluğun ahenginde; Birlik… Varlığın içinde; Yokluk… Yokluğun rahminde; Varlık… … Ateş yanmazken duyulmayanlar, ateş yanarken duyuldu… Ateş yanarken duyulanlar, ateş söndüğünde dirildi… Dirilince anladı, orada oturmuyor… Ve doğuran aslında; bir çocuk doğurmuyor…
Yananlar küle döndükten sonra; sessizlik… Öteki kalmadığında… Sessizlik… …
Bizlerde edebiyat dünyasının Simurgu olma yolundayız. İstedik ki sonsuza kadar devam edecek bir güzelliğin ilk ateşini bizler yakalım. Kapılar her zaman iyilik ve güzelliklere açılsın… Yaktığımız bu ateş hiç sönmesin. Söndüğü sanıldığı anda küllerinden yeniden doğsun. Hakikat yolunda hizmet kervanı hep yürüsün. Gözleri güzellikler bürüsün… Erdem, edep ve edebiyat sonsuza kadar sürsün…
***
Bu özel, güzel ve anlamlı toplantıda “SİMURG ATEŞİ ŞİİR SEÇKİSİ”nin tanıtımı için ve imza günü için 16 Ocak 2014 Perşembe akşamı saat 21.00 da Kayseri terminalinden hareketle Nevşehir, Aksaray, Konya yolunu takip ederek Antalya’da “SİMURG ATEŞİ”ni yakmak üzere yola revan oldum. 10 saatlik bir yolculuk sonucu saat 07.00 de Antalya terminalinde Manisa Soma’da değerli şair kardeşim Mehmet Metin BAŞ’ı beklemeye başladım. Onun da gelmesiyle program boyunca kalacağımız Blue SeaGarden (Mavi Deniz Bahçesi) oteline vardık. Otelde bizi sevgili gönül dostum, lise arkadaşım, can kardeşim Süleyman her zaman ki güler yüzüyle karşıladı. Kahvaltımızı yaptıktan sonra daha önceden gelen değerli şair arkadaşlarımızla portakal ağaçları, havuzu ve mükemmel görüntüsüyle gözlerimize huzur veren bahçede hoş sohbet başlamıştı.
8. Uluslararası Kapadokya Şiir Şöleninde tanıştığımız eski Burdur Milletvekili Yrd. Doç. Dr. Sayın Süleyman COŞKUNER her zamanki pozitif haliyle bizi yalnız bırakmayıp otelimize gelmişti. Bir gün önceden gelen şair arkadaşlarımızı terminalde karşılayıp Şafaknur YALÇIN kardeşimizin evine getirmişti. Antalya’da kaldığımız son ana kadar bizlerle oldu. Engin yüreğiyle, cömertliğiyle bizlerin gönlünü fethetti. Bizlerin yaşam kaynağı oldu. Cuma namazını götürdüğü tarihi camide kıldık.
Kendisi bir akademisyen. Yıllarca öğrenci yetiştirmekle kalmayıp, içinde yaşadığı toplumu bilgilendirmek ve bilinçlendirmek için konferanslar veriyor. Bize ait değerlerin anlatıldığı “Kaliteli Yaşam… İstediğiniz Hayata Sahip Olun” ve Kaliteli Yaşamın Hırsızları… Kaliteli Yaşam Bir Tercihtir Kaliteli Emek ve Paylaşım İster” kitaplarının yazarı. Konferans verdiği yerlerde insanımızın yaşam kalitesini yükseltmeyi hedef edinmiş kendisine. Bu amaçla hem yaşıyor hem de anlatıyor. Böyle güzel bir gayretin içinde. Hayata hep dolu tarafından bakılması gerektiğini, stresten, üzüntüden, hasetten, gıybetten uzak durmanın önemini, diğergam olmanın, dostluğun, kardeşliğin, birlik ve beraberliğin, iyilik yapmanın, güler yüzlü olmanın erdemlerini, hataların örtülmesi gerektiğini yaşayarak gösteren güzel bir insan.
Orman Müdürlüğüne ait yeşillikler içindeki lokantada yemeklerimizi yedikten sonra Burdur/ Bucak Kanal 15 Tv de programa katılmak için yola revan olduk. Tv Programcısı Sayın Abbas ŞENEL Beyin hazırlayıp sunduğu programa 7 şair arkadaş 3 bölüm halinde katılarak etkinliğin önemini anlattık ve şiirlerimizi yorumladık. Çok güzel bir program oldu. Başta Abbas Beye, tv yönetimine, programa emek veren herkese çok teşekkür ediyorum. Gece 12.00 gibi otelimize döndük.
Program Antalya Kaleiçi Karatay Medresesi içinde saat 14.00 da başlayacaktı. Yarın ki ana programa odaklanmıştık. Tarihi mekânı bir gün önceden görmüş orada basınla röportaj yapmıştık. Ahmet SARGIN ve Hasan AKAR kardeşimle Öğle namazını tarihi Yivli Minare Camiinde kılmak nasip oldu. Program sunuculuğunu bu işe en başından emek veren Süleyman ALTUNBAŞ kardeşim yapıyordu. Gülay ALTINSOY ve Şafaknur YALÇIN kardeşlerim böyle bir projenin hayata geçmesi için çok uğraşmışlar ve bu güzelliği gerçekleştirmenin tadını çıkarıyorlardı. Kendilerine emeklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Zekeriya EFİLOĞLU kardeşimizin çok yoğun programından dolayı projenin Antalya ayağına katılamadığını da belirtelim. İnşaallah ileride yapacağım programlarımızda yanımızda olacak.
Katılan şairler sahneye birer birer davet edilip toplu resim çekildi. Daha sonra şairler alfabetik sıraya göre sahneye çağrıldı. Projede kararlaştırıldığı üzere ildeki şairin öne çıkarılması, onun kişiliği, sanata bakışı ve şiirlerinin okunması planlanmıştı. Sahneye her çıkan şiar Şafaknur YALÇIN kardeşimizle ilgili kısa konuşma yaparak onun bir şirini yorumladılar. Şairlerin konuşma ve yorumlarının aralarında Şafaknur kardeşimizin bestenmiş şiirleri Sanatçı Ali ÖZPARLAR ve Demet EMEN tarafından gitar ve keman eşliğinde seslendirildi.
Ayrıca Antalya’da yaşayan değerli şair dostlarımızdan birkaçı şiirlerini okuyarak katılımcıları selamladılar. Programı izlemek için tarihi mekânın müdavimleri dışında şair kardeşimizin arkadaşları, öğrencileri ve dostları onu yalnız bırakmadılar. Şairler SİMURG ATEŞİ Şiir Seçkisini katılımcılara imzaladılar.
Bizleri ev sahibi olarak misafir edip ağırlayan gül yürekli kardeşim ŞafaknurYALÇIN’a, eşi Hâkim Sami YALÇIN’a, Ayşe TURAN’a, Türk ÖğerKOÇ’a, Karatay Medresesi işletmecisi Bekir Bey’e, çalışan personele, program sırasında tanıştığımız isimlerini hatırlayamadığım değerli dostların hepsine çok teşekkür ediyorum.
Akşamüzeri arkadaşlarımızla yapılan programı ve yapacağımız programlarla ilgili fikir alışverişinde bulunduk. Daha iyi daha güzel programlar yapmak için neler yapılacağını, eksiklerimizin nasıl giderilmesi gerektiği üzerinde konuştuk. Bir dahaki toplantıda buluşmak üzere sözleşerek Antalya programından ayrıldık. Şiire sevdalı yüreklerle buluşmak üzere yola çıkan bu kervan, inşaallah hayırlarla güzelliklerle devam edecek…
Yorumlar 1
ğpppppp 08 Nisan 2014 18:06

çokkkk uzun

Bakmadan Geçme