Ömer Faruk ÖZCAN

Hz Peygamber (S.a.v) Tevhid ve Vahdet

Ömer Faruk ÖZCAN

 La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah cümlesi sadece bir zikir değil, dünya hayatımızda nasıl yaşayacağımızı belirleyen bir ahid sözüdür. Tabii bu tevhid cümlesini anlayarak ve kalben iman ederek söylemek gerekir. Hatta artık söyleyen kişi için kendi görüşünden önce Allah ve Rasulünün emirleri geçerlidir. Tevhid: Birleşmek ve bilmek manasına gelir. Allah celle celaluhuyu tek ilah yani tek ibadet edilen ve sözü dinlenen otorite olarak kabul etmek demektir tevhid cümlesi. Muhammedun Rasulullah cümlesi tevhidi hayatın bir elçi rehberliğinde yaşanacağının delilidir. Öyle bir elçi ki hayatın her alanında (itikadi, ameli, ahlaki, iktisadi ve sosyal ) insanlığa en güzel örnektir. Vahdet ise aynı iman ile şereflenen tüm müminlerin birlikte kardeşçe ve tüm insanlık için ilahi davayı sunabilecekleri yegâne oluşumdur. 

Bu sene kutlu doğum programlarında sıkça duyduğumuz bu tema bu hafta yazımıza başlık ve içerik oldu. Tüm peygamberlerin gönderiliş amaçlarına baktığımızda tevhid inancı vahdet oluşumu önde gelen tebliğ çalışmalarıdır. Bu uğurda yaşamak elbette kolay değil ve her daim düşmanlar tarafından başta yalanlanmak olmak üzere birçok sıkıntı ve çileye de hazır olmak gerekir. Hz Nuh, Hz İbrahim, Hz Salih, Hz Yusuf ve diğer peygamber efendilerimizin yaşadıkları olaylar bize Kur’an da kıssa olarak sunulurken aslında bu hayatta davası tevhid olanların imtihanları ve bu imtihanlara nasıl sabredecekleri noktasında da yol gösterir.

Müslümanların en önemli sorunu ne diye sorsak, inancının farkında olan için birinci cevap vahdet olacaktır. Vahdete ulaşmanın yolu ise tevhidi kavramak ve yaşamaktır.

Vahdetin önündeki engeller nedir?

Öncelikle ilim eksikliğini birinci sıraya koymak gerekir. Özellikle akaid ilmi okunmalı anlaşılmalı ve yaşanmalıdır. Kur’an ve sünneti yaşama da gayretli olmamak ve yaşamamız gereken hakikatleri tartışma ya da caka satmak için kullanmamız da ikinci meselemiz.

Bir önemli meselede taassup, her türlüsünden uzak durmak gerekir. (Mezhep, meşrep, meslek ve ırk gibi)

İslam’ın bir bütün olduğunu da unuttuk ve her fırka kendince bayraklaştırdığı hükmün peşinden gitti maalesef. (İlim, Cihad ve Zikir gibi) halbuki hepsi emir ve hepsi İslam’ın bir parçası. Bizler ise tamamını doğru anlarsak ve yaşarsak muttaki oluruz.

Özellikle ümmetin âlimlerine idarecilerine ve hizmet kurumlarına çok iş düşmektedir. Kimse kenara kaçmayacak, topu taca atmayacak, edebi ve sloganik sözlerle kendi vazifesini yaptım zannetmemelidir. Sosyal medya da paylaşmak veya gazete de yazmak ya da bir kitap yazmakla olmaz. Herkes samimi bir şekilde yaşayacak.

Bugün değilse ne zaman?

Selam ve dua ile…

    

Yazarın Diğer Yazıları