' HELAL AŞA HARAM KATMAYIN'

Dini değerlerin her geçen gün biraz daha yozlaştığı ve hatta kaybolmaya yüz tuttuğu dünyamızda Ticaret ahlakımızda nasibine düşeni alıyor. Milli değerler ve geleneklerimiz küreselleşen dünya da ayakta kalmaya çalışılırken değişen dünya en çok da dini hassasiyetlerimizi elimizden alıyor ve bizde buna kendi uydurduğumuz kılıflarla göz yumuyoruz. Daha fazla kazanma arzusuyla dünyevi hırsıların pençesine düşmüş olan nefsimiz ticaret ahlakımızı da yok etti. Buna bağlı olarak ta helal rızka haram katmada insanımız bir biriyle yarışır oldu.

“En faziletli amel helal kazançtır.”

Din temelli ticaret ahlakı ile yoğrulan ve Peygamber efendimiz (S.A.V) hadislerini kendine ölçüt olarak alan esnaflık geleneği ve ticaret ahlakı yok oldu diyebiliriz. Komşusu siftah yapmadığı için aynı müşteriye ikinci bir ürünü satmayan esnafımız, müşterisini yan komşusuna kaptırmamak adına her türlü hileye ve oyuna başvurur olmuş. Müşteri veli nimettir olgusu yok olurken, tüccar velinimetini kandırmaktan hiç çekinmez hale gelmiş. Faizin katiyen haram ve yasak olduğu bir dine mensup olan esnafımız faizi çekinmeden ekmek teknesine sokarken, faize bulaşmayan çok az sayıda insan kalmıştır. Amaç fetva vermek değil ama dünyalık için yarıştığımız zamanlarda hassasiyetin yok olduğu bir konuda farkındalık oluşturmak.   

Dürüstlük ve kardeşlik ile bağdaşmayan her türlü kazanç yasaklanmıştır

Peki, uyanık insanlar ve ticaret erbapları! Bunları yapıyor ama dinimiz ticaret ahlakı ve helal, haram kazanç nokrasında ne diyor? Nasıl kurallar getiriyor? Ne emrediliyor?

İslâm her işte bir ölçünün bulunmasını istediği gibi ticarette de birtakım ölçülerin bulunmasını istemiştir. “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol!” (1) ayet-i celilesi İslâm’ın temel ahlâk kanunudur ve Müslümanlar iş ve ticaret hayatlarında da bu kanuna uymak zorundadırlar. İslâm, dürüstlük ve kardeşlik ile bağdaşmayan her türlü kazanç yollarını yasaklamıştır. Örneğin, faiz, karaborsacılık, rüşvet, kumar, hırsızlık, gasp, zimmet gibi ahlâk dışı ve dürüstlükle örtüşmeyen tutumlar yasaklanmıştır.

Cenâb-ı Hak, rızkı vermeyi üstlenmiştir

 ‘Rızkı veren Allah’tır ‘ inanan müminler olarak her daim tekrarlar, dile getirir ve inanırız. Ancak ‘Rızkımızı da kovalarız burada dikkat etmemiz gereken helal rızık peşinde koşmaktır. Var oluştan bu güne insanların ihtiyaçları doğrultusunda çeşitli sanat ve mesleklerin ortaya çıkmış, Allah her kuluna helal rızık edinebilecek bir kabiliyet ve yetenek vermiştir. İlk insan ve ilk Peygamber Âdem (a.s.)’in dokumacılık, İdris Peygamber (a.s.)’in terzilik, İbrahim (a.s.)’in kumaş ticareti, Nuh ve Zekeriya Peygamberlerin marangozluk, Hz. İsa (a.s.)’nın ise kunduracılık mesleğinin öncüleri olduğu nakledilmiştir. Yine Musa (a.s.)’nın Şuayb Peygambere 8–10 yıl çobanlık yaptığı, birçok Peygamber ve Allah dostu velilerin de bu mesleği yaptıkları bilinmektedir. Demir endüstrisinin ilk kurucusu Davud (a.s.)’tur. Demiri kalıba döküp, şekil verme sanatı O’na Yüce Allah tarafından vahyedilmişti.

Cenâb-ı Hak, rızkı vermeyi üstlenmiştir. Bununla birlikte hayırla şer, helal ile haram açıklanmış ve insan helal yoldan kazanmaya teşvik edilmiştir.

Hz. Peygamber şöyle uyarmıştır: “Öyle bir zaman gelecektir ki, kişi malını helalden mi haramdan mı elde ettiğini önemsemeyecek.”

Esas mesele para kazanmak değil, helal kazanmak olmalıdır. İçinde bulunduğumuz zaman Hadis-i Şerif’te bildirilen zamanlar olsa gerek. Çünkü şu zamanda kazancının haram ya da helal olduğu değil ne kadar fazla olduğu yarışının yapıldığı zamanlar. Ama unutulmamalı haramda hayır yoktur, bereket yoktur.

 İbrahim Ethem Hazretleri: Midelerine girenlerin helal mi, haram mı olduğunu araştıranlar iman bakımından yükselirler. Kazançlarının helalliğini düşünmeden dünyalık peşinde koşanlar ise önce mide fesadına uğrarlar, sonra da huzurları kaçar, manen yükselemez, alçalırlar. Ne ibadetlerinin ne de yaptıkları iyiliklerin zevkine varabilirler diye söylemiştir.

“En faziletli amel helal kazançtır.”

Haramlardan kaçınmak gibi helal kazanç sağlamak da farz bir emirdir. Hadis-i şeriflerde şöyle buyrulmuştur: “En faziletli amel helal kazançtır.”, “En temiz ve üstün kazanç, kişinin el emeği ve her türlü dürüst alış-verişten kazandığıdır.” “Helali aramak cihattır.” “Helalin ne olduğunu öğrenip onu kazanmaya çalışmak her Müslüman’a vaciptir.” “Ey insanlar! Allah’tan korkunuz ve (dünyalığı) isteme hususunda mutedil olunuz (her türlü aşırılıktan ifrat ve tefritten sakınınız). Çünkü rızkı gecikse bile tamamını almadıkça hiçbir nefis ölmeyecektir. O halde (rızık talebinde) Allah’tan korkunuz. Ve (dünyalığı) istemekte mutedil olunuz. Helal olanı alınız ve haram olanı terk ediniz.”

Hadisler genel olarak, dünya malını ve rızkı elde ederken mutedil olmayı, yani talepte, çalışmada, istemede, kazanmada kusur etmemeyi ve aşırı hırsa da kapılmamayı, bunu meşru ve helal yoldan kazanmaya çalışmayı emretmektedir. Yüce Kitabımız ’da Allah Teâlâ’nın faizi batıracağı, sadakaları arttıracağı bildirilmiştir. Hadis-i şerifte ise ancak helal maldan verilen sadakaların kabul edileceği ve değerlendirileceği, haramların kabul edilmeyeceği şöyle ifade edilmiştir: “Kim helal kazancından bir hurma kadar sadaka verirse -ki, Allah, helalden başkasını kabul etmez- Allah o sadakayı kabul eder. Sonra onu dağ gibi oluncaya kadar herhangi birinizin tayını büyüttüğü gibi, sahibi adına ihtimamla büyütür.”

‘’Dinimizde kâr haddi yoktur’’

Dinimizin emrettiği çalışma, ne şekilde olursa olsun kazanç elde etme fikrine dayalı değildir. Kazancın helal olması ve ticaret ahlâkının gerektirdiği bir dürüstlük içinde hareket edilmelidir. Dinimizde kâr haddi yoktur. Fakat ihtikâr ve fahiş fiyat yasaktır. Hz. Enes bin Malik anlatır: Medine’de pahalılık oldu. Fiyatlar yükseldiği için kâr haddi koyması istenildiğinde; Rasûlullah, “Fiyatları koyan Allah’ü Teâlâ’dır. Rızkı genişleten, daraltan, gönderen yalnız O’dur. Ben Allah’ü Teâlâ’dan bereket isterim” buyurdu. Başka bir hadis-i şerifte ise, “Kâr haddi koymayın, fiyat koyan Allah’ü Teâlâ’dır.” buyurdu.

Mesut Davarcı yazdı...

 

 

 

 

 

Bakmadan Geçme