Vedat ÖNAL

Peygamberlerin tükenmez hazineleri

Vedat ÖNAL

İnsan biraz gezip dolaştığı zaman etrafında ne tür hazineler olduğunu daha yakından görüyor. Önceki yazıda belirttiğim gibi geçtiğimiz haftalarda Arabistan, Ürdün ve Filistin topraklarında bir gezi imkanı buldum. Tüm Mezopotamya toprakları üzerinde peygamberlerin izlerini taşıyan, sınırsız bir zenginliği üzerinde barındıran eşsiz topraklar. Her metrekaresinde farklı farklı tarihi zenginliği barındıran, özellikle Peygamberlerin izlerinin oldukça bol olduğu bu topraklarda yaşadığımız için ve Allah’ın bize böylesine anlamı ve değeri olan güzellikleri bahşettiği için Müslümanlar olarak ne kadar şükretsek azdır.
Bütün bunları düşündüğümüzde gerçekten hazineler üzerinde oturuyoruz. Fakat bu hazinelerden en az yararlanan en az buraları gezebilen insanlar da maalesef Müslümanlar. Müslümanlar buralardan habersiz. Buraları gezerken bir hayalim vardı. Bu hayal belki de Cennet Mekan II. Abdülhamit Hanın hayaliydi. İstanbul’dan Mekke Medine’ye kadar uzanan bir demir yolu projesi. Aylar süren karayolu yerine tren yolunun hız imkanından yararlanmak ve böylece Müslümanların daha kısa sürede kutsal topraklara ulaşmasını sağlamak. Bu rüyayı gerçekleştirdi ancak bu topraklara gözlerini diken emperyalistler ve onların gönüllü uşakları bu rüyayı uzun süre yaşatmadılar.
Şu anda Anadolu topraklarından çıkan bir insan maalesef karayolu ile Mekke ve Medine’ye ulaşamıyor. Niye arada başka bir ülkemi var. Hayır ama İslam dünyasını öyle bir böldüler ki, insanlar gidecekleri yere karayolu ile maalesef güvenlik endişesi ile ulaşamıyor. Dolayısıyla bu zengin ve hazinelerle dolu toprakları daha yakından görme ve peygamberlerin izlerini takip etme imkanından mahrum kalıyorlar. Bu o kadar önemli ki bu gezi sırasında birçok peygamberin sembolik de olsa makamlarının bulunduğu yerleri ziyaret etme imkanı buldum. Onların yaşadığı yerleri kavimlerine Tevhidi tebliğ ettikleri bu topraklar birer Peygamber diyarları. Mekanların ne önemi var diyebilirsiniz ancak buraları ziyaret eden insanların kafalarında birer Şuayip, birer Musa, birer Nuh, birer Yuşa’nın canlandığını ve kendilerini peygamberlerle özdeşleştirdiklerini unutmayalım. Çünkü bu makamların sembolik bir değeri olsa da insanlara bu büyük peygamberlerin yaptıkları Tevhid mücadelesi ve insanoğlunu doğru yola çağırmak için verdikleri mücadele konusunda tefekkür etmeye yönelttiğini unutmamak gerekiyor. Maalesef peygamber merkezli bir tarih eğitiminden geçmiyoruz. Bizlerin ve çocuklarımızın aldığı tarih eğitimi emperyalistlerin bizlere sunduğu tarihi öğretmekten öteye gitmiyor. Bu yüzden de okullarımızda Peygamberlerin izlerini görmek onlardan bahsedildiğini düşünmek mümkün değil. Çok büyük bir eksiklik ve bu eksiklik bu mekanların ziyaret edilmesi ile ancak giderilmeye çalışılıyor.
Evet hazineler üzerinde oturuyoruz. Buradaki hazineden kastım maddi hazineler değil. Altında yatan manevi hazineler. Bu toprakların altı maddi zenginliklerle de dolu ama 100 yıldır İslam dünyası bu zenginliklerin hangisinden yeterince yararlandı. Hangi Müslümana bir yarar getirdi bu zenginlik. Hiçbir katkı hiçbir fayda getirmedi. Aksine bu topraklara kan ve gözyaşından başka bir şey getirmedi bu yüzden bizler bu bir gün gelecek bitip tükenecek hazineler yerine Peygamberlerin bıraktığı bu büyük hazinenin peşinde olmalıyız. Peygamberler bu topraklarda fitnenin, fesadın, kanın, gözyaşının ve en önemlisi de zulmün ortadan kalkıp adaletin tesis edilmesi için uğraştılar. Daha 100 yıl önce atalarımız burada bunu başardılar. 500 yıl boyunca en güzel şekilde adaleti sağladılar.
Bugün İslam dünyası sınırlar içerisinde hapsedilmiş esir insanlardan oluşuyor. Müslümanlar özgürce bir yerden bir yere gidebilme imkanına sahip değiller. 100 yıl önce çizilen sınırlar artık Müslümanlar için birer prangaya dönüşmüş durumdadır. Bu sınırları aşan Peygamberi fikirlere ihtiyacımız var. Peygamberlerin evrensel mesajlarının rahatça insanlara ulaştırılabildiği, insanların birbirinden korkmadığı, çekinmediği bir düzene ihtiyaç var. Sadece bölgemiz değil tüm dünyanın böyle bir anlayışa ihtiyacı var. Yani kısacası yeniden bir peygamber gelmeyecek ama Müslümanların bu görevi üstlenmesini tüm dünya büyük bir sabırsızlıkla bekliyor. Vesselam…
 

Yazarın Diğer Yazıları