Vedat ÖNAL

Medine-Tebük rayların izinde bir 'kültür yolu'

Vedat ÖNAL

Geçtiğimiz aylarda iki defa Medine’den Tebük’e yolculuk etme imkanı buldum. Birincisi Tebük ve ardından Ürdün’e doğru olan yolculuktu. Bu yolculuk sırasında cennet mekan II. Abdulhamit Han Hazretlerinin Medine’ye kadar ulaştırdığı tren yolu hattını görme ve bu tren yolunun yıllara meydan okuyan kalıntılarına bakıp hüzünlenmiştim. Hemen Medine’ye dönüşte öğretmen arkadaşlarla birlikte bu demiryolu hattı güzergahını takip ederek Tebük’e kadar gitme projesini ortaya attım.
Geçtiğimiz aylarda bu projeyi gerçekleştirdik ve bir sabah Medine’den yola çıkarak tren yolu güzergahını kullanarak Tebük’e kadar ulaşan karayolunu takip ederek yolda bir zamanlar istasyon olarak kullanılan mekanları, köprüleri ve açılan tünelleri görerek, etraflarında dolaşıp fotoğraflar çekerek ilerlemek ve sonunda da Tebük’te Kanuni Sultan Süleyman tarafından inşa edilen Tebük kalesini gezmek gerçekten insana farklı duygular yaşatan bir tecrübe ve geziydi. Bu gezilerle ilgili ayrıntılı olarak resim ve yazıları derleyip okuyucularımıza sunacağım günleri iple çekiyorum fakat çalışmalar yeterince hızlı gitmediği için maalesef bunları hazırlamakta geç kalıyorum.
Burada bu yazıda bunların yanı sıra bir başka konuya daha dikkat çekmek istiyorum. Bilmiyorum daha önce gündeme getirildi mi veya bu fikri kafasından geçiren oldu mu. Bu gezileri planlarken belki de hiç aklıma gelmeyen bir proje şu anda kafamda canlandı. MEDİNE-TEBÜK RAYLARIN İZİNDE BİR “KÜLTÜR YOLU”. Medine Tren İstasyonundan başlamak üzere yol güzergahında bulunan tren istasyonlarının onlarcası duruyor bunların birçoğunu ziyaret etmek ve o taşlara kazınan tarihi teneffüs etmek nasip oldu Allah’a şükür. Şimdi bu tarihe yani Suudi Arabistan ve Türkiye arasındaki bu ortak tarihe bir canlılık kazandırmak gerekiyor. Gerçekten onlarca yılın ağırlığına rağmen bu eserlerdeki muhteşem taş işçiliği insanı hayran bırakıyor. Buraya ziyarete gelen her bir hacının her bir umrecinin de buraları görmesini o kadar çok istiyorum ki.
Medine’den başlayıp Tebük’e kadar uzanan ve raylar üzerinde devam eden “Kültür Yolu”. Müslümanları birbirine bağlayan bir kültür köprüsü de olur aynı zamanda. Bu yolculuk esnasında bu eserlerin onlarca yılın etkisiyle ve çöl kumlarının olanca yıpratmasına rağmen ayakta kalmaları beni oldukça duygulandırdı. Adeta bizlere bir şeyler söylüyordu. Atanız Abdulhamid Han bundan 100 yıl önce bütün imkansızlıklara rağmen bu yolları aşıp, bu kızgın çölleri raylar döşeyerek aşarken siz bu mekanları nasıl unutursunuz der gibiydiler. Evet bizim medeniyetimizde taşın bir kimliği, kişiliği ve bize anlattıkları bir tarih vardır. Büyük Mimar Başı Sinan’ın eserleri bir taş yığını mıdır asla. İşte bize tarihimizi hatırlatan bu müstesna istasyon mekanları da bize ata yadigarıdır.

Bugünlerde Suudi Arabistan’ın turizm konusunda yeni açılımlar yaptığı şu günlerde de oldukça anlamlı bir proje olacağını düşünüyorum. Eminim bu projeyi hayata geçirmek için can atan birçok kurumumuzun olduğunu düşünüyorum. Belediyelerimizden, sivil toplum kuruluşlarımıza, TİKA’mızdan, Yunus Emre Enstitüsü’ne ve Başbakanlık Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na kadar bu işi sırtlanacak birçok isim çıkabilir. Bu proje de aynı zamanda Türkiye ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin de başka bir boyuta taşınmasına vesile olacaktır.
Başta Cennet Mekan II. Abdulhamit olmak üzere o imkansızlıklar içinde böyle bir projeyi gerçekleştirenlere böyle bir projenin vefa borcumuz olduğunu düşünüyorum. Bu tren yolu ve çevresinde yaşananlar geçmişte kaldı. Bu eski defterleri karıştırmak yerine gelecek nesillerimize İslam ümmetinin birlikte nasıl işler başarabileceğine de büyük bir örnek olacaktır diye düşünüyorum. Gezimizde rastladığımız ve önünde fotoğraflar çektiğimiz onlarca eserden sadece birisini bu yazıya eklemeyi uygun buluyorum. Böyle bir fikir ortaya atmak bizden

Yazarın Diğer Yazıları