Şeyda Aşatır

DİLİM ŞİŞMİŞTİ!

Şeyda Aşatır

Artık dilim şişti dersem abartmış olmam… Uzun zamandır köşe yazısı yazmıyordum. Bu tarihten itibaren düzenli olarak, bu köşede sizlerle olacağım. Naçizane düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım. 24 Temmuz Basın Bayramı geçti ama hem oradan dem vurup hem de yaklaşık 3 aylık aradan sonra sizlerle olmanın beni ne kadar mutlu ettiğini yazacağım. Gazetecilik zor iş vesselam ama bir yandan da iç dökmek gibi bir şey. Yani kendinle konuşmak gibi… Uzun yıllar bir gazetede yazılar yazdım, emek verdim… Daha sonra Kent Türk televizyonunda çalışmaya başladım. Televizyonculuk ve gazetecilik çok benzeseler de çok farklılar. Nasıl mı? Televizyon haberlerinde fazla yorum yapılamaz ama gazete haberlerinde daha çok anlatırsın, yorum yaparsın kuraldır bu. Hele de köşe yazıları sizin özgürlük alanlarınızdır. Televizyonumuzun Genel Yayın Yönetmeni İlter Sağırsoy ile sohbet ederken, “Artık dilim şişti İlter bey, gazetede köşe yazısı yazayım uygun olursa” dedim. Sağ olsun beni kırmadı. Artık yorumlarım, gündeme ilişkin düşüncelerim bu satırlarda yer alacak.

24 Temmuz Basın Bayramı geçeli çok oldu ama ben yeni yazmaya başladığım için o konuya da değinmek istiyorum. 24 Temmuz sansürün kaldırılışı olarak kutlanıyor. Sansür kalktı da benim mi haberim yok ya hu! Belki o dönemde olduğu gibi gazeteler çıkmadan önce göstere göstere denetlenmiyor ama yine de bir baskı var, hep ensede hissedilen bir soluk… Sabah gazeteleri okuyorum hem yaygın hem yerel gazeteler için aynı cümleyi kuruyorum; hepsinde aynı başlık. Ismarlama haber diyebiliriz biz onlara. Tüm gazetelerde aynı manşeti görünce ben kesilen ağaçlara çok üzülüyorum. Bu baskı haberciliğinden öteye gitmiyor. Sadece kağıt israfı olarak kayıtlara geçiyor elbette, bu gazeteler. Haber bültenleri sanki farksız mı? Onlarda aynısının laciverti, aynı haberler aynı başlıklar aynı sıralama… Güzel ülkemin haline üzülmeyeyim de ben napayım. Tabi, bunu kimler için yazdığım belli okunası 3-4 gazete var. Televizyon kanalları da yine aynı şekilde sadece bir kaçı ancak izlenir, diğerleri zaten birbirinin kopyası.
***
Şuan da ülke gündeminde belediye başkanlarının huzur hakları var. Belediyeye bağlı şirketlerden başkanların aldıkları maaşlar gündemi oluşturuyor. Bu yıllardır hep böyleydi fakat muhalefet tarafından stratejik illerin belediyeleri kazanılınca ne hikmetse huzur hakkı piyasaya sürüldü. Özellikle bu tartışmalar İzmir Karaburun ilçesi Cumhuriyet Halk Partili Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan'ın meclis kararıyla kendisini belediye şirketine müdür olarak atamasının ardından gündeme gelmişti. Hangi partili olursa olsun, hangi belediye olursa olsun yanlış. Ardından benzer bir haberde Bursa’dan geldi. Bursa Büyükşehir Belediyesinin Ak Partili Başkanı Alinur Aktaş'ın belediye şirketlerinde yönetim kurulu başkanı olarak görevlendirildiği ortaya çıktı. Sözcü Gazetesinin haberine göre; Aktaş'ın her bir şirketten ‘huzur hakkı' olarak aylık en düşük 5 bin lira aldığı iddia ediliyor. 10 şirketi bulunan Büyükşehir Belediyesi'nde Aktaş'ın aylık yaklaşık 50 bin lira huzur hakkı aldığı tahmin ediliyor.

Belediyeye bağlı şirketlerde, Başkanvekilleri ve yönetim kurulu üyelerinin de aylık 3 bin ile 10 bin lira arasında değişen huzur haklarına sahip olduğu biliniyor.
Peki, Kayseri’de durum nasıl? Kayseri Büyükşehir Belediye başkanı ve diğer ilçe belediye başkanları, belediyeye ait şirketlerden huzur hakkı alıyor mu? Eğer alıyorlarsa, ne kadar maaş alıyor?
Türkiye genelinde, belediye başkanlarının skandalları bitmek bilmiyor. Son skandal da CHP’li belediyeden geldi. İzmir’de Torbalı Belediye Başkanı CHP’li Ramazan İsmail Uygur, oğlunu belediye bünyesinde işe aldı. Uygur'un oğlu Torbalı Personel Özel Güvenlik Gıda İnşaat Temizlik şirketine Genel Müdür Yardımcısı oldu. 24 yaşında üniversiteden yeni mezun olmuş hangi genç bu ülkede belediye şirketine genel müdür olabilir Allah aşkına! Yeni mezun olan gençler iş bulabilmek için kendilerini heba ederken, bu yaşanan olay asla sindirilemez. Başkanın açıklaması ise evlere şenlik; “kimseye güvenemedim” diyor. Başkan, oğlundan başka kimseye güvenememiş. Bu ülkede işsizlik var. Üniversiteler patır patır mezun veriyor bir yandan işsizliğe çare bulunmuyor yığılma oluyor yani işsizin üstüne başka işsiz grupları ekleniyor. Magazin izlemem, okumam ama haberlere düştüğü için gördüm. Tuzu kuzu olup milletin ne yaşadığını ne çektiğini bilmeyen bir ünlü müsveddesi de “Ülkemizde işsizlik var, insanlar aç, fasulye kaç para biliyor musun” sorusuna trajikomik bir cevap veriyor. Diyor ki; ‘fasulye de yemesinler.’ Bu ülkede, fasulye pahalıysa vatandaş da yemesin diyen bir ünlü var. Böylelerini de fasulye gibi nimetten sayıp ekrana çıkaranlara da yazıklar olsun!
 

Yazarın Diğer Yazıları