Erciyes Dağı: Etkisi ve Çekimi
Prof. Dr. Ünal Çamdalı
Hemen hemen tüm Kayserililerin, Kayseri’ye gelirken Erciyes Dağını gördüklerinde etkilendikleri bilinir. Kaldı ki şehirde dağ manzaralı evde oturmak da tercih sebebidir. Rahmetli anacığımın oturduğu evi de kısmen Erciyes manzaralı idi. Evde kaldığım zamanlar, ara sıra Erciyes’i seyreder, görünümü ile ilgili bilgileri ona anlatır ve o da merakla dinlerdi. Dolayısıyla etkilenmenin, ortak kültürel değerin sonucu olduğu ve tüm Kayserililerde de aşağı yukarı benzer duygunun geliştiğini düşünüyorum…
Erciyes’in Geçmişi
Erciyes’in heybetli duruşu kadar, tarihten taşıdığı anlam da dikkate değerdir. Kayaç yaşının 30 milyon yıl olduğu belirtilmektedir. Yani 30 milyon yaşındaki kayaçların oluşturduğu bir yapıdan söz edilmektedir. Dağ aynı zamanda volkaniktir. Tarihte birçok kez patlamaların olduğu belirtilmektedir. En son yaklaşık 2.300 sene önce patladığı, kaynaklarda verilmektedir.
Yaşı büyük olunca, haliyle hayli yıprandığı da söylenebilir. Zira eşyada veya maddede aşınma ve yorulma, zamanla doğru orantılı artarak gelişir. Bu bakımdan, dağın yüksek derecede aşınmaya maruz kalması, çok doğaldır. Her şey gibi o da aşınmadan ve yorulmadan nasibini almıştır.
Tüm bunlara rağmen, Erciyes heybetini ve ihtişamını yine de sürdürmektedir. Şehrin aynı zamanda sembolüdür. Kim bilir hangi olaylara şahit olmuştur. Neler görmüştür... Otuz milyon yıldan beri neleri etkilemiş veya nelerden etkilenmiştir? Dağa bakanlar aslında 30 milyon yıl öncesini görmektedir. O döneme gitmektedir. Dağın fotoğraflama özelliği olsaydı kim bilir bize hangi olayları gösterirdi?..
Dağa Yüklenen (Makamsal) Anlam
Eskiler dramatik bir olayla karşılaştığında; sabır taşı olsa dayanmaz, çatlar; taş olsa kaldıramaz gibisinden deyimler kullanırdı. Taş, sertliği ve mukavemeti açısından organik yapılara göre oldukça fazla dayanıklıdır. Organik yapıların dayanımı (ömür gibi) ise taş veya kaya gibi yapılara göre sınırlıdır.
Görkemli yapıları ile dağlar; çekim merkezidir ve insanları etkilemektedir. Zira yukarılar hiyerarşik olarak hep üst yerlerdir. Kutsal değerler veya metinler de yukarıdan gelmiştir. Üst konumlar; kutsala daha yakın olmak veya yükselmek anlamına gelmektedir. Böyle algılanmaktadır. Eski Türklerde Gök Tanrı; göklerdeki, yükseklerdeki Tanrı anlamındadır. Belki de gökler, Tanrısallık makamıdır veya Tanrının makamıdır. Algı olarak, O göklerde bulunmaktadır. Bu açıdan yukarılar, insanlara hep cazip gelmiştir. Bir o kadar da kutsal...
Yukarıların cazibesi hâlâ devam etmektedir. İş dünyasındaki ve bürokrasideki önemli pozisyonlar için tanımlanan üst (veya yukarı) makamlar ifadesi, sanırım benzer manada kullanılmakta veya benzer anlayıştan kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla yüksek dağlar, insanoğlunu etkilemektedir. Belki de insanlığın ortak kültür kodlarından gelen bilgiyle cazibe, hepimizde gelişmektedir. Erciyes, galiba bu sebepten sembol olmuştur. Kayseri’yi görünce her zaman Erciyes akla gelmese de Erciyes’i görünce Kayserinin akla gelmesi, muhtemelen bundan dolayıdır.
Çocukluğumda ve gençliğimde, dağın karı erimezdi. Kayseri çok sıcak olmasına rağmen tüm karlar erise de en tepedeki yani zirvedeki karların erimediğini görürdük. Eridiğine hiç şahit olmadık. Dağa şehrin buzluğu, buz deposu veya buzdolabı derdik. Kışın da ters etki yaptığını ve şehrin soğuk olmasına katkı verdiğini söylerdik.
Dağa Yakılan Ağıtlar ve Koşmalar
Otuz milyon yıl önce insan, yeryüzünde henüz yoktu. İnsanın yeryüzünde ve Kayseri’de ortaya çıkmasından bu zamana kadar kimler geldi ve kimler geçti. Hepsi de dağdan etkilendi. Kim bilir neler hissettiler? Bunların bazıları günümüze kadar taşındı. Ancak pek çoğu taşınmadı, taşınamadı veya aktarılamadı. Ancak taşınanlara bakınca, durumun her zaman pek de hoş olmadığını anlıyoruz. Hiç mi hoş durum olmamıştır, yaşanmamıştır? Mutlaka hoş şeyler de yaşanmıştır, hoş şeyler yaşayanlar da olmuştur, onlar da mutlu olmuştur. Onların da sedası duyulmuştur, az da olsa. Diğerlerininkinin de duyulmuştur, çoğunlukla. Biraz acıklı olsa da; kalıcı olarak. Ağlayanları duymasak da dertlileri dinledik. Onları işittik. Bir anlamda onlardan anlamlar çıkarmaya çalıştık. Onları anlamaya çalıştık:
Kayserilileri, dertlerini ve dertlilerini
Derdi büyük olan için: “Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır!” biraz neşeliler için ise: “Ali Dağı derler de dağların hası” gibi türküleri dinleyerek. Anlam vermeye çalışarak. Onlar türkü yakmışlar; derdi büyük olanlar büyük Erciyes’e, neşeli olanlar da küçük Ali Dağına bakarak. Dertleri neşelerden büyük sayarak…
Türkü geleneği, Türklere mahsus bir müzik türü olduğundan; Türklerin sosyal, psikolojik ve diğer özelliklerini onlardan anlamak mümkündür. Türklerden önce yaşamış kavimlerin müzik ve diğer sanatsal yapıtlarından da onların özelliklerini ve o devirdeki şehrin sosyal, ekonomik ve diğer yapısal durumunu anlamak mümkündür. Ancak bu konuda çalışmalar var mı? Bunu pek bilmiyorum. Yoksa bence olmalı diyorum!
Anlam ve Bağlam
Aslında tüm yapılar ve eşya, insanla anlamlı ve onunla değerlidir. Evrenin ruhu olarak tanımlanan insan, bu noktada belirleyicidir. Belki de tüm kâinat onun etrafında dönmekte ve ona hizmet etmektedir. Güzeli, değerliyi onun bilinci tanımlamaktadır. O varsa güzel de değerli de anlam kazanmaktadır. O varsa değerler bilinmektedir. Bilmek, bilinç üzerinden gelişmektedir. Bilmek varsa bilinen de vardır. Peygamberimiz Hz Muhammed’in ifade ettiği gibi Allah da gizli hazineydi; bilinmek istedi ve bundan dolayı insanı ve kâinatı yarattı.
İnsanoğlu için bilmek, bu açıdan da anlamlıdır. Anlam yüklemesi bilmek ile ortaya çıkmaktadır. İnsan varsa bilmek vardır; yoksa bilmek de bilinmek de yoktur. Bilinen olsa da... Bilmek yoksa değer de yoktur. Değer, insanda var olan, onunla ortaya çıkan bir keyfiyettir hatta değişkendir. Birine değersiz olan şey, diğerine çok değerli olabilir. Özellikle maddi olmayan şeylerin değeri ölçülemez ve bilinemez. Zira onu ölçecek ne alet var ne de cihaz…
Sonuç
Mesele dağ veya taş değildir. İnsanda bıraktığı etkidir, yaşanmışlıktır, anıdır ve ona yüklenen anlamdır. Kaldı ki insan olmasa dağın veya taşın onun açısından ne kıymeti kalır…
Heybetiyle, görkemiyle şehre egemen olan Erciyes’e anlam ve değer yükleyen en nihayetinde, onun çevresinde yaşayan insandır ve onun bakış açısıdır. Tek başına da değerli olsa asıl o; insanla anlamlı ve onunla kıymetlidir. Kaldı ki kâinatta kıymetsiz olan bir şey var mı varsa nedir?..