Mustafa BALABAN

Ramazan Ayı'na sesleniş

Mustafa BALABAN

RAMAZAN AYINA SESLENİŞ!
Pandeminin ilk Ramazanı*

Ey Güzel ve Güzide ay Ramazan Hoş Geldin!

Müsaade edersen sana bir arkadaş gibi seslenmek istiyorum.

Hemen muhabbete başlamadan önce; maruzatımız var sana.

Bu sene seni karşılarken mahzunuz, mahcubuz… 

Başta Harem bölgeleri olmak üzere camiler, mescidler, minberler, kürsülerden senin adın geçen yıllardaki gibi anılmayacak belki de ; bu güzel ve güzide mekanlarda cemaatle Kur’an Tilaveti, mukabeleler yapamayacağız…Teravihlerde yediden yetmişe kimse bulunamayacak…

Kadınların niyazları, çocukların sesleri yankılanmayacak kubbelerde…

Şaşırma…Ne olur mahzun olma…. Seni terk ettiğimizi sanma. 

Başımıza bir musibet geldi ki; Beytullah’ta bir Allah’ın kulu yok, şubeleri diyebileceğimiz camilerde cemaat yok, Cuma namazları bile kılınmıyor, kılınamıyor… 

Çok şükür bizi şu anda teskin ve teselli eden ezanlarımız okunuyor minarelerden.

Biliyorum bir anlam veremedin… Nasıl yani der gibi bakıyorsun? 

Müsaade edersen kısaca anlatayım sana.

Bir virüs peyda oldu dünya da…yayıldıkça yayıldı…

Dokunduğunu perişan ediyor, gücü yeterse öldürüyor.

Koskoca devletler, teknolojik devler, bilim merkezleri, tıp uzmanları; üniversiteler, araştırma merkezleri, ilaç kartelleri hala bir çözüm bulmadılar, bulamadılar.… Virüs’e isim buldular, hala çare bulamadılar.

Virüs illetinin hangi ülkede başladığını biliyorlar ama hangi ülke de biteceğini,   ne zaman çözüm üretileceğini bilmiyorlar.

Ey Mübarek Ramazan,

Her şey tatil edildi; ya kısmen ya da tamamen; eğitim, eğlence, etkinlik, iş-üretim…

Ama senin yerin başka, sen adeta insanlığa, sana iman eden insanlara bir programla geliyorsun. 

Ben evde ne yapacağım, nasıl vakti yöneteceğim, ailemle ortak aktivitelerim ne olacak diye kargaşa ve kararsızlık yaşayanlara bir aylık programla geldin, Hoş geldin.

Ama bizim durum malum… Hazırlıksız yakalandık; bu şekil bir zaman ve imtihan ilk kez yaşayacağız.

Evet camilere teravih için akın akın gidemeyeceğiz, evet iftarlarda toplu yemekler yiyemeyeceğiz, akraba-arkadaş misafir edemeyeceğiz, sıla-ı rahim yapamayacağız; üzülüyoruz, mahzun oluyoruz, müteessiriz.

Kadınlarımız camilere, çocuklarımız teravihlere, gençlerimiz iftar programlarına, yetişkinlerimiz etkinliklere gidemeyecekler; nasıl olacak bu ramazan ayı diye hüzünleniyor, durgunlaşıyoruz.

Kadir gecesi gecelerden bir gece gibi, bayram günlerden bir gün gibi gelip geçecek belki…mahzun olacak, yetim çocuklar- öksüz yavrular gibi üzüleceğiz…

Belki birkaç damla gözyaşı dökülecek seccadelerimizde, evlerimizde…

Ey Kutlu ay, Kurtarıcı ay!

Hani diyorum… Esasında bu musibet; bizlere bir muhasebe fırsatı vermeli mi değil mi?

Hani sosyal, sakin ve sağlıklı günlerde oruçlarımıza itina göstermediğimiz için.

Hani iftar sofralarını israf sofralarına dönüştürdüğümüz için,

Hani iftar sofralarında varlıklı insanlardan çok fakir insanlar davet etmediğimiz için.

Teravih namazının ruhuna değil; şekline, rekatına dair tartışmaları artırdığımız için,

Kur’an’ı Kerim’i hatim, mukabele merasimlerine dönüştürüp hayatımıza ikame etmediğimiz için,

Kadir gecesini ihya ediyoruz derken, o geceyi kıymetlendiren Kur’anla yeterince kurbiyet kur(a)madığımız için,

Kırgınlıkları, ziyaretleri, barışmaları, belki cami de buluşmaları bayram günlerine sakladığımız için…

Velhasıl bir çok ibadeti, iyiliği… yapmak için sakin ve sağlıklı günleri değerlendiremediğimizi fark ettirmek için pandemiyi bir ders, ilahi bir ikaz olarak okuyabiliriz sanki.

Ama Ey Mübarek ay, ey ayların Sultanı Ramazan,

Sen bu menhus günlerde munis bir dost olarak kapımızı çaldın, ben geldim dedin.

Hoş geldin!

Programın yine dolu…

Oruç temel dersin…

Konuları: Sahur, iftar, teravih, kadir gecesi, mukabele, fitre, itikaf, bayram…

Sen bizi unutmadın, biz de seni unutmayacağız…

Evet mahalle sakinleri ile, cemaat ile bu programı belki ihya edemeyeceğiz…

Ama evimizde ev sakinleri ile; eşimizle, çocuklarımızla, varsa evimizi paylaştığımız ebeveynlerimizle seni evlerimizde en güzel şekilde misafir edeceğiz.

Hani şimdilerde bu sürecin bir mottosu, sloganı var ya; Hayat eve sığar, bizler de “Ramazan Eve Sığar”, diyeceğiz, adeta bunu şiar edineceğiz.  Bizi anla…bizi bu sene sen ailece misafir et ….Ya da misafirimiz ol bizim.

Bir bakıma buna ihtiyacımız vardı… Çok insanla muhatap oluyor, işler- güçler, alış-verişler, gelişler-gidişler… Ya kendimizi ihmal ediyor ya da ailemizi ihmal ediyorduk…İş, eğitim, eğlence derken aileler eş zamanlı yemek masalarına/sofralarına oturamıyordu…

Şimdi çalışmak zorunda, iftar-sahur saatlerinde çalışan kardeşlerimiz belki yine zaman bulamıyor, bulamayacaklar. Lakin sokağa çıkma yasağı idi, dönüşümlü çalışma idi… başka günlere göre ailesi ile ortak saatler yakalayabilecek…

Onlar da şartlarına göre seni ihmal etmeyecekler, etmiyorlar.

Yani bu yıl büyük iftar davetleri ve programları olmasa da ; munis, mütevazı iftar sofraları ile evimizin en müstesna-mutena odalarında ağırlayacağız seni.  Bu sene biz, bize misafir olacağız.

Ha Teravih namazı mı? Var onunda bir çaresi. Mümkünse evimizde cemaatle kılacağız değil ise bireysel-eşzamanlı akşam-yatsı-teravih ve sabah namazlarını eda edeceğiz.

Kur’an tilavetlerini ise, bireysel mümkünse ailece yapacağız

Belki mukabele mümkün olmasa da hatim… Tefsir…Manaya yönelik okumalarımız olacak.

Kadir gecesi: en kıymetli gecemiz…Özel gecemiz olacak…

Namaz, Tilavet, Tefekkür, Tezekkür, Tesbihatlarla tezyin edeceğiz.

Ey Güzel ay, Güzelleştiren ay!

Ev şartları, iş şartları müsait olanlar için bu ay adeta itikaf ayı olabilir ailemizle. Peygamber (as)’ın içe dönük, tezkiyeye yönelik, bir nefis muhasebesi olarak yaptığı itikaf sünneti… Bizler de itikaf ayında mutekif olabiliriz… Bu süreçte ısrarla virüsten korunmanın yolu sosyal izolasyon diyorlar ya… Bu ifade tamda dini literatürdeki itikafa denk geliyor… Biraz münzevileşmek iyi gelir hepimize… Hepimiz çok sosyalleştik…İş hayatımız, eğitim hayatımız…o kadar çok insanla temasımız vardı ki, bazen kendimize, ailemize, küçüklerimize-büyüklerimize zaman ayıramıyorduk. Belki de ayırmıyorduk…Hani hız ve hazzın adeta hepimizin ortak paydası haline geldiği bu çağda psikiyatrist Kemal Sayar’ın ifadesiyle “Yavaşla” tavsiyesine denk geliyor… Yavaşla içe dön…Ruhunu dinle, terbiye et…Oruç bu değil mi? Yeme de yavaşla, içme de yavaşla, tüketim de yavaşla…


Ey Savm ayı, Sabır ayı!

Biz biliyoruz ki sadece böyle muvakkat zamanlar imtihan değil; hayat bir imtihan… Ev de olunca da farklı durumlar yaşayabiliriz ya da bu taahhüt ettiklerimizi hayata geçiremeyebiliriz. Ev de vakit geçirince iftar, sahur hazırlıkları, atıştırmalar, çay saatleri, düzen, temizlik… Bu konuda evde bir görev paylaşımı olmalı, kargaşa olmamalı. Herkes işlerin bir kısmını üstlenmeli… Saygı, sevgi, sabır, muhabbet ve musahabe içinde.

Yoksa orucun bize kazandıracağı değerleri kaybedebiliriz… Ev de yardımlaşma, birbirimize tahammül etme, ikram etme….özen göstermeliyiz bu konularda…Tamam sosyal mesafe dışardakilerle olsun ama evde sosyal muhabbetler, münasebetler olsun.

Korkum, kaygım o ki, uzun saatler evde olunca… işe gitmeyen, okula gitmeyenler olunca vakit yönetimi zor olabilir. Geç yatmayı abartmamalıyız, o zaman gündüzü uyuyarak oruç tutmuş oluruz… Mübarek ay, bu durumda senin bize kazandıracağın manevi, uhrevi ve ulvi havayı teneffüs edemeyiz. 

Hani diyorum geceyi yönetemez isek, gündüzü hiç yönetemeyiz. 

Hele gecelerimizi uzatan ilim, irfan, ibadet… olmaz  da filim, internet, gırgır şamata olursa…

Diyorum ki ey mübarek Ramazan, takdir edersin ki her mekan ve zaman bir imtihan.

Elimizdeki teknolojik alet ve edevatları ilim, eğitim ve iletişim için kullanabiliriz. Hele uzakta olan, yalnız yaşayan, hastası olan, gurbette olan yani bir şekilde mahzun olan insanları arayabilir, sesli veya görüntülü hasbihaller edebiliriz.

Ya da net üzerinden maddi yardımlarımız, gönüllü çalışmalar üzerinden vefalı çabalarımızla iyiliği fitre, sadaka, infak ruhuyla yayabilir, yaşatabiliriz. Yeni nesle sadece burs için kurs için değil; hayır-hasenat için paranın nasıl hayra transfer edileceğini gösterebiliriz.

Ramazan, ey güzel zaman…
İyi ki geldin! 
Biz de biraz kendimize gelelim.
Temennimiz rabbimizden; 

İşlerimize, okullarımıza, köyümüze-kentimize, bağımıza bahçemize erken zamanda dönelim.

Bayram günlerinde evlerimizden sokaklara, caddelere çıkarak… o seher saatlerinde camilerimizin ve gönüllerimizin sonuna kadar açılmasını diliyoruz. 

Ha bilemeyiz.  Belki de bu yaşadıklarımızla rabbimiz bir de bayramsızlığı görün, bayramı tatil olarak görmüş; uzaklara tatil yapmak için gitmiştiniz… Ama büyüklerinize, komşularınıza,  arkadaş-dostlarınıza gitmemiştiniz, bunu da fark edin derse… Amenna.

Ey güzel ay, aydınlatan ay…
Şu daralan dünyamıza, bir ışık, bir şifa, büyük bir nefes oluyorsun.
Duamız, temennimiz bu musibet insanlık için hidayete, 
Müslümanlar için istikamete vesile olsun.
Bu sefer, bu sene bizi böyle kabul buyur.
Ey Güzel Ay Güzelleştiren ay!

Açıklama: Bu yazı pandemi sürecinin ilk Ramazan ayında (20 Nisan 2020, Pazartesi) bir radyonun program talebi üzerine kaleme alınmıştır. O günler de camiler de Cuma kılınamadığı bir vakitte imam bir arkadaşı aradığımda cemaat dışarda ben camide kapıyı zorluyorlar, camiye alamıyorum diye ağlayarak konuşamadığı bu yazının ifadelerine içerik olmuştur. Yazıya vesile olanlara teşekkür ediyorum.
 

Yazarın Diğer Yazıları