Mustafa BALABAN

Camideki kız

Mustafa BALABAN

Eğitim çok hassas bir konu. Elimden geldiğince, hem öğrencilerime hem de çocuklarıma çok yönlü bakış açısı vermeye çalışırım. Bilirim ki bir duygu ya da durum sadece bir yönlü/yönelimli değildir. İşte bu bakış açısıyla,kızımla  bir hafta sonu camiye gittim. Mesele sadece camiye gitmek değildi.

Çocuğumla birlikte olmak, sosyalleşmesini sağlamak, dini gelişimine katkıda bulunmak… Öğle vaktiydi. İçeri girdim, gözler üzerimizde, selam verdim oturdum. Huşu içinde ezanı dinledik. Namazın sünnetine başlandı. Çocuk hemen yanı başımda benimle başlıyor, yatıyor, kalkıyor… Cemaati rahatsız etmesin diye en sağıma aldım, çocukta duvar tarafında. Namaz bitti. Cemaat yavaş yavaş çıkmaya başladı. Ben imam efendiye merhaba demek, hasbihal etmek için bekliyorum. Bu sırada tanıdığım, sesi güzel olan, camide müezzinlikte yapan amca eğildi çocuğa doğru. Sevindim ilgilenecek, çocuğu mutlu edecek diye… “- Canım (böyle mi başladı giriş cümlesine unuttum) bak burada kadınlar yok ki!” dedi. Şok oldum, nasıl tepki verecektim. Çok şükür çocuğum cevap verdi; “ Ama başka çocuklarda var ” dedi. (Camide iki erkek çocuğu daha vardı). Mükemmel bir yanıttı. Kocaman amca dört buçuk yaşındaki küçük çocuğu gelinlik kız zannetmişti herhalde. Ama şaşırtan cevabıyla kendisinin kadından önce, çocuk olduğunu hatırlatmıştı. Fazla söze ne hacetti. Amca sustu, tebessüm etti ve gitti. Yüreğim burkulmuştu, bir sürü hayallerle girdiğim camiden hayal kırıklığıyla çıkacaktım ki, cemaatten bir amca imam efendinin gardırobuna yöneldi, açtı. Bir meyve suyu aldı ve çocuğuma ikram etti. Nasıl mutlu oldu çocuğum, biraz önceki sahneyi yaşatan amcanın aksi(liği)ne. Sonra imam efendi geldi, merhabalaştı, adını sordu, ilgilendi. Çok şükür ki, cemaatimizin bir kısmı hala değişmese de, imamlarımız daha duyarlı. Öyle ki hem ilgileniyor, hem de çocuklar için küçük hediyeler bulunduruyor camilerinde. Çünkü din görevlilerimiz biliyorlar ki camide/namazda çocuğun varlığı, peygamberin örnekliğinin bir parçası.

Sahabenin sahiplendiği bir durum.

Ah şu yaşlılar! Bir kısım yaşlılar. Çocukluğunda caminin, gençliğinde cemaatin yanına uğramamışlar sanki. Sünneti sadece namazın rutinlerine indirgemiş, insana, çocuğa, kadına, canlılara gelince peygamberimizin örnekliği aklına gelmeyen, ahlakına yansımayan piri faniler. Farklı nedenlerle zaten gençlerimiz camiye gel(e)miyor: eğitim, iş, eğlence…Bunun sonucu ise genç nüfusa sahip olan ülkemizde, camilerimiz maalesef en yaşlı yaş grubunu misafir ediyor. Vaziyet bu iken muhterem büyüklerimizin camiye gelen çocuklara, gençlere daha özel ve özenle davranması gerekiyor. Din görevlileri zaten mevzunun farkında. İş yaşı ilerlemiş zat-ı muhteremlerin işbirliği yapması görevlilerle.
Çocuklarımız yarının gençleri, yetişkinleri, ebeveynleri… Şu an toplumda eskiye göre daha bir kırılma yaşanıyor. Gençlerin bir kısmı ne dinsiz ne de dinli. Kimliklerini sadece aile, okul ve çevre belirlemiyor. Yazılı-yazısız, görüntülü-görüntüsüz sanal ve sahte aygıtlar belirliyor. En güvenilir ve en özel olan evlerimiz artık çok korumasız. İletişim aygıtları duvarları, duyguları, duyarlılıkları duyarsız hale getirdi. Bir çare bulmak lazım, alternatif projeler üretmek lazım. Tamam çalışmalar yok değil; çocukları farklı etkinliklerle camiye götürmek, namazlarda buluşturmak… Lakin bu lokal kalıyor, bazı yerlerde ya da belli yaş grupları ile sınırlı.  Süreklilik kazandırmak için camideki müdavim dedelere, vakit ayırabilen ebeveynlere, şartları müsait olan öğretmenlere de görev düşüyor. 

Gençlerin bedensel ve beyinsel ihtiyaçları gideriliyor evlerde ya da eğitim yuvalarında Ya ruhsal gelişimleri, ahlaki durumları, manevi dünyaları ne durumda. Toplumda bir çok çözülmeler var: gençler arası ilişkiler/arkadaşlıklar, alışkanlıklar, evlenmeyi ertelemeler/ötelemeler, evlenip-hemen boşanmalar, farklı bağlılıklar ve bağımlılıklar… Resmi veya sivil kurumların afişe ettiği değerlerimiz konusu, hepimizi bir şekilde ilgilendiren bir konu.  Evet camiler çocuklar ve gençler için cazip değil, evet camilerin niceliği çok niteliği/işlevsellliği yok, din görevlilerinin daraltılmış alanları var. Evet cemaat profili yaşlı. Evet bazılarımıza göre camiler hür, imamlar özgür değil hâla. Yani camiye gitmemek için herkesin/her kesimin bir mazereti var. 

Tabii ki sadece cami değildir, çocukların dini gelişim, manevi dönüşümlerini katkı sağlayacak. Sosyal yaşam alanları, sivil toplum teşekkülleri, okul, ev ortamı, akran etkileşimi, meşgul olduğu alanlar, uğraşıların hepsinin önemli rolü ve yeri var. Lakin camiler imamı, müezzini, cemaatı ile çocuklar/gençler için doğrudan adres gözüküyor. Neredeyse inanacaksa da, dinden uzak duracaksa da referansını camiden veriyor, cami cemaatinden örnekliyor.   Bizlerin de cami de görevli ya da cemaat olarak, nebevi bir model olarak; cami de ve cemiyette iyi önder ve örnekler olmamız gerekiyor.

Esasında camiler sadece çocuklar için değil, biz yetişkinler için de ferdi ve ictimai kazanımlar, ortamlar sunacak mekanlardır.

Haftada bir/kaç vakit de olsa camiye gidersek, sosyal etkileşim ve toplumsal dönüşüm olur. Yaşadığımız yerdeki insanları tanırız, onlarda bizleri. Yaşlı amcalardan alacağımız/yaşlı teyzelerden göreceğimiz tecrübeler, vereceğimiz sahih bilgiler olur onlara. Sonra çocuklar, gençler gelir saf oluruz sosyal çözülmenin bizi çözdüğü bu çağda.

Hele şu yaz günleri mümkünse, şartlarımız müsaitse çocuklara dokunmak için camilere gidelim. Yaz Kur’an kursları için camilerde cıvıl cıvıl seslere şahitlik edelim. Hani selam verelim, birlikte saf tutalım, yarenlik edelim. Sevsinler camiyi, cemaatı. Öğrensinler abdest almayı, namaz kılmayı, selam vermeyi.
Kız çocuk, erkek çocuk caminin çevresinde hale olsunlar. Bahçede gülleri kıskandırsınlar gülme sesleri ile. Yaşlılar umut devşirsin hafiften nazarları ile. Ağaçlar daha bir meyvelensin çocukların neşvesi ile. İmamlar-müezzinler tekbirleri daha gür getirsinler camideki  cıvıltıya eşlik edercesine. Kuşlar daha neşeli ötsünler çocukların ayak sesleri ile.

Vakit daha bereketlensin minik ellerin nidasıyla, niyazıyla. 

Zaman daha kıymetlensin piri fani yaşlıların yalvarışı, yakarışı ile. 

Öyle ki kelimeler dile gelsin:
şadırvanda ellerim serin
    serçeler konaklıyor servi ağaçlarında
    kıbleye yönelmiş kalbim
    yapraklarda güneş ışıkları 
    şahdamarımda bir elim 
    kız kızan gelsin abdest vaktinde
    caminin bahçesi serin mi serin
 

Yorumlar 1
Kilikyali 30 Haziran 2022 22:33

Kaleminize sağlık Mustafa hocam. Çok güzeldi.

Yazarın Diğer Yazıları