Mürşide ASLAN

Kadim Şehrin Kadınları

Mürşide ASLAN

Geçmişten günümüze birçok farklı kültürün bağrında yeşerdiği şehir Kayseri.  Farklı inançların, farklı yapılanmaların, üretimin, ticaretin, bilimin, sanatın hayat bulduğu yer. 

Bu kadar köklü mazisi olan şehrin Selçukludan Osmanlıya, Cumhuriyetten günümüze kadar kadim geleneğin inşasında ve ihyasında rol almış birçok önemli kadının ismi karşımıza çıkıyor. Bir gün bunları başlı başına incelemek ve paylaşmak düşüncemi şimdilik bir kenara koyuyorum.

 Ancak Gevher Nesibe’ye, Hunat Hatun’a, Fatma Bacı’ya kısada olsa değinmek gerekiyor.

Gevher Nesibe Sultan

Gevher Nesibe Sultan, henüz çok genç bir yaşta yakalandığı hastalığın pençesinde iken ağabeyine vasiyet eder; “benim mal varlığımla benim adıma bir şifahane (hastane) yaptır. Burada bir yandan dertlilere şifa verilirken bir yandan da çaresi olmayan dertlere çare aransın. Bu şifahane ünlü hekim ve cerrahlar yetiştirsin. Burada kimseden bir kuruş para alınmasın. Burası benim adıma bir vakıf olsun.”
 Her ne kadar altında yatan acı bir hikayenin, hazin sonu ile yüreğimiz burkulsa da, ağabey Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından derhal yerine getirilen bu vasiyet 1206 yılında amacına uygun olarak yaptırılır.   Bazı kaynaklarda tıp eğitimi ve sağlık hizmetlerini bir arada veren dünyanın ilk merkezi olduğu belirtilir.  Uzun yıllar dâhiliye, cerrahi ve göz, akıl hastanesi ve ruh hastalıkları bölümleri ile birlikte eczane hizmetleri vermiş, medresesinde birçok ünlü doktor yetiştirmiş şifahane,  Mimarsinan Parkı içerisinde Gevher Nesibe Tıp Müzesi olarak varlığını sürdürmekte.

Hunad Hatun

Kayseri de yaşayıp da Hunat Camii’ni bilmeyen, duymayan, hatta içine girip iki rekat namaz kılmayan yoktur herhalde.  Ana yapısını cami kısmı oluştursa da yanı sıra medrese, hamam ve türbe kısmıyla şehrin merkezinde hizmet veren Hunat Külliyesi Mahperi Hatun ( Hunat Hatunun) yaptırdığı bir eserdir. Anadolu’nun birçok yerinde yaptırdığı medreseler, aşevleri, toplum yararına hizmet verecek eserler bırakarak hayatını vakıf işlerine adamış ve yaşamış inançlı, ileri görüşlü, geniş bakış açısı olan bir kadın.

Fatma Bacı

13. yüzyılda oluşturulan Bacıyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) teşkilatı Dünya’nın ilk kadın örgütlenmesi olarak bilinir. Öncülüğünü Ahi Evran’ın eşi olan Fatma Bacının yaptığı bu teşkilat ahiliğin kadın kolları gibi faaliyet gösterir. Dönemin ihtiyaçları doğrultusunda eğitim, sanat, yardımlaşma, dayanışma ve hatta askeri alanlarda potansiyel bir güç haline gelmişlerdir. Sosyal, kültürel, ticari ve siyasi örgütlenmeleri ile bulundukları döneme ciddi katkılar sağlamışlar.  Kayseri’yi Moğol istilasına karşı bilfiil savunmuşlar, canlarından vazgeçmişler fakat direnmekten vazgeçmemişlerdir.

İsimleri ve hikâyelerini her fırsatta duyduğumuz bu kadınları bir kadın hareketi öncüsü olarak anmak ve sunmak onlara haksızlık olur doğrusu. Her zaman hayatın içinde rol almış, boy göstermiş bu kadınlar, güçlerini ve nüfuzlarını toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda kullanmış, adanmış kadınlar.
Kadim şehir ruhunu derinlerden alınca günümüz vakıf kadınları da her biri kendi çapında destanlaşarak bayrağı taşımaya devam ediyor. Bugünden bahsediyorum. 

Evet evet bizim kuşak, bizim dönem…

Her biri farklı amaçlarla kurulmuş vakıf ve derneklerde görev yapan, ama temel gayesi aynı olan, ilahi değerler ekseninde kendi hayatlarını inşa ederken, toplumun ihtiyaçlarını görmezden gelmeyen… Kendi içlerinde eğitim, kültür, yardımlaşma alanlarında yapılanmalarını güçlendirirken, tüm birikimlerini (maddi-manevi) başkalarıyla paylaşmaktan çekinmeyen… nerede bir ihtiyaç varsa bir gecede whatsapp  gruplarında  örgütlenip o sorunu çözmeden başını yastığa koyamayan… 

İnsani yardım onlardan sorulur. Sınırlarımız içinde ya da sınır ötesinde, hiç fark etmez. Bir kardeşimizin ayağına batan dikenin acısıyla kıvranırlar.

Saymakla bitmeyecek meziyetleri ile iyilik hareketinin öncüleri bu güzide hanımlar ERCİYES KADIN PLATFORMU adı altında yıllardır çalışmalarını sahalarda koşturarak sürdürmekte. 

112 acil hizmetlere benzetirim bazen. Nereden yardım ihbarı aldılar, onlar oradalar.   

Bugünlerde yine hummalı bir çalışmanın içindeler. Bu kez gündemlerinde İdlib var.  Soğuk kış günlerinde çadır kentlerde bir çocuk daha ölmesin, üşümesin, aç kalmasın derdindeler. Uyuyamıyorlar biliyorum, çocuklarının yüzüne bakamıyorlar sıcacık evlerde ve sofralarda. 

“Oğlum üşütürsün  atkını al, kızım terliksiz yere basma”  diyemiyorlar çocuklarına. Boğazlarında düğümlenen kelimeler…

Sarılıp telefona liste kontrol edip başka kimden destek sağlarım çabaları. Evleri,  arabaları,  dernekleri, vakıfları, koli koli, poşet poşet yardım paketleri. Onları tasnif etmek ve bir an önce yerine ulaştırma çabaları. Bugünlerde her şey ve tek çaba bir çocuk daha donarak ölmesin diye.

Gelecek sizden nasıl bahsedecek bilmiyorum ama bugünlerde duruşunuz, inancınız, derinliğiniz, kardeşliğiniz, yardımlaşmanız, ortaya koyduklarınızla ERCİYES DAĞI gibisiniz…

Yolunuz her daim açık ve yolunuzun sonsuz, sınırsız takipçisi olsun…
 

Yazarın Diğer Yazıları