Mürşide ASLAN

Bir günlüğüne Ömer olmak…

Mürşide ASLAN

Adalet deyince hemen herkesin aklına gelen ilk isimdir Hz. Ömer.  Ömer’in adaleti dillere destan, Ömer’in adaleti keskin, Ömer’in adaleti efsane…

Hayatına dair muhakkak bir şeyler biliriz. Onun üzerinden bu kadar meşhur rivayetlerin olması bir yönetici, bir lider olarak adaletle hükmetmesi muhteşem bir şey. Bütün imkânlara sahip, etki, yetki o biçim. 

Muhtemeldir ki her dönemde olduğu gibi onun döneminde de kendisinden çıkar ve yarar bekleyenler, saygıda kusur etmeyip övgü yağdıranlar olmuştur. Ya da Öfkesinin ve heybetinin gazabından korkup hiçbir şeye karışmayanlarda olabilir mi? Mümkün. 

Yanlışa düşme endişesi, adil olamama korkusu içinde, taşıdığı kaygıyla sordu bir gün bir Cuma hutbesinde. 

“ Ben haktan ayrılırsam ne yaparsınız.’’ Sorusuna, Sorunun kendisinden daha kıymetli bir cevap geldi. ‘’Seni kılıcımla düzeltirim ya Ömer”.  

 O kadar kendinden emin, o kadar sert, bir o kadar da merhamet yüklü bir cevaptı bu. “Hele bir dene haktan ayrılmayı, hele bir yanlışa düş, bak sana hakkı nasıl hatırlatırız.  Ya da biz senin o kadar yakın takibindeyiz ki senin gibi hakkaniyetli, adaletli bir yöneticinin haktan ayrılma gafletine düşmesine göz yummayız, izin vermeyiz .’’

Yine bir başka hitabında kadınlarla ilgili haklar üzerine söylediği sözlere, kalkıp bir kadının itiraz etmesi, onu sonuna kadar dinleyip hak vermesi…  Hz. Ömer’in şükür sebebi…

Bu olaylar karşısında onun teslimiyeti ve adaletine hayranlığımız illaki artıyor. Onun ateşle imtihan edildiği dönemde, taltiflere değil de, tenkitlere itibar etmesi önemli bir özellik.

Ancak, onun yanlışını ona söyleyebilecek irade ve özgüveni gösterene ayrıca hayranım.  Kılıcıyla düzeltmek isteyene de kelamıyla düzeltmek isteyene de…

Kılıçla düzeltiriz diyen sahabenin Hz. Ali veya Abdullah ibni Mesud olduğu rivavayet edilir. Hayatları hakkında az çok malumat sahibi olduğumuz bu değerli şahsiyetlerden de beklenen tavır bu olmalı zaten.

Ben asıl kadının kim olduğunu merak ettim.  Onca sahabenin içinde halifesine “sen ne dersin Ey Ömer, Allahın verdiğini sen mi engelleyeceksin, bu öyle bir şey değil’’ diyerek uyarma, hatırlatma, hatayı önleme girişiminde bulunması hangi iradenin tezahürüydü… Kim olduğunu merak ediyorum derken adını soyadını, künyesini kastetmiyorum elbette. 

Bu duruş, bu davranış, bu cesaret nereden besleniyordu. Zira pervasızca bir başkaldırı değildi orada yaşanan. Ukalalık olsun, ya da aç gözlülük hiç değildi. Yanlışı bulmak ve düzeltmek için ilim sahibi olmak gerekir. Bununla birlikte salih olmak gerekir. Ahlak ve fazilet temelinde gerçekleştirilmelidir. En başta ilim sahibi idi bu kadın. 

Biliyordu; Rabbini biliyordu, O’ nun hükümlerini biliyordu, içinde bulunduğu ortamı, pskilojiyi de biliyordu. Hakikati bilmesine rağmen susması halinde neler olacak onu da biliyordu.

Ortada bir yanlış vardı, doğruyu bildiği halde düzeltmemenin hesabını da biliyordu. O nedenle sözün sahibine dayanmış sağlam bir imanla,  ne dediğinden yüzde yüz emin kalktı ve unutulmaz çıkışı yaptı.’’… 

O öyle değil Ey Ömer… Rabbin öyle demiyor… sen mü’minlerin Emir’isin… aman ha, sakın ha… Yanarsın sonra… yanarız sonra… demeye getiriyordu adeta.

Ömer de biliyordu.  Oda ilim sahibi, ahlak, fazilet gibi erdemlerle donatılmış salih bir kuldu. O nedenle; gurur yapmadı, kibre kapılmadı, “ sus be kadın” demedi. Lafı evirip çevirmedi,’’ aslında söylemek istediğim….’’ Diye başlayan cümle kalabalığı, kavram kargaşası oluşturmadı. Eğilmedi, bükülmedi. 

Döndü gerisin geri kürsüye, çıktı halkın karşısına o muhteşem, o içimizi titreten yakarışı gerçekleştirdi. 
–Allah’ım bağışla! Herkes Ömer’den daha fakih!
-Kadın doğru söyledi, Ömer yanıldı. 

Bu kabulleniş Onu gözümüzde daha da büyütmüyor mu? Hak olanı hak sahibine teslim etmesi daha da yüceltmiyor mu? Yaşanılan her olayda hikmetleri görmemiz gerekirse, Allah bize bu olayla birçok mesaj vermiyor mu? Bunları masal anlatır gibi anlatıp, masal dinler gibi dinleyip, ‘ah be ya ne Ömer miş ama’’ iç geçirmeleriyle, gözlerimizde oluşan zoraki nemlenmelerle iman mı tazeliyoruz?’

Ne olur; kabul etsek, ne olur evet yanlış karardı desek. Ne olur; kuluz hataya düştük, ama doğruyu da idame etmek için gereken ne ise yaparız desek ve yapsak.

Ne olur bir günlüğüne de olsa Ömer olsak…
 

Yazarın Diğer Yazıları