Murat SERİM

Bakırı konuşturan usta

Murat SERİM

                   2. BÖLÜM

Peki, Ömer abi öğrendiğiniz bu sanat size ailenizden mi yoksa ustanızdan mı tevarüs etti?

‘’Yoh yoh, hiç benim ustam yoh. Ben ustasız ustayım. Benim ustam yoh yani. Benim geçmişimi araştırın. Benim hiç kimsenin yanında bir gün çalışmışlığım yoh. Kendi aklım kendi beceriminen yapıyom. Benim zaten ustam olsa ileri gidemezdim. Bu sanatı ileri götüremezdim. Niye? Ben ustamdan gördüğümü yapardım. Şimdi ben hayalimdekini yapıyom. Galbimden geçen aklımdan fikrimden geçeni ben bakır üzerine döşüyom. Mesela kendim motiflerim mesela hep kendime ait bana ait.’’

Bu işi yapacak birisinin nasıl bir özel bilgiye sahip olması gerekir?

‘’Elinde az çok bir becerisi olacak. Benim ustam yok. Demek ki ustasız olarak ben yaptıysam bu işi de içinden geliyorsa eğer zevk alıyorsa yapabilir. Ben yetmiş yaşımdayım şimdi. Daha ben halen çekicinen çalşıyom. Elime bir mal aldığımda heyecan duyuyom. Heyecan duymasam zaten ben bu işi yapamam. Yetmiş yaşında heyecanlanıyorum ben işi elime alıncı. De mi? Niye bu? Zevkinen, kendim çiziyom kendim yapıyom. Hemi zenaatkarım hemi sanatkarım ben. Hepisini ben yapıyom. Mesela buruynan bize sağ olsun Büyükşehir Belediye Başkanı’mız tahsis ettiler. Biz gaybolan mesleklerdeniz. Goruma altındayız. Burda ben işte buraya geliyoh güzellik katmaya Kayseri Mahallesi’ne. Ona uğraşıyoh, çalışıyoh. Allah ömür verdiği müddetçe de gelip gideceğek. 

Buradaki antika eşyaları siz mi satın alıyorsunuz? Yoksa size mi getiriyorlar?

‘’Şimdi şöyle: Evlerdeki bakırlar geliyor bize. Eski bakırlar. Eskisi gadar gelmiyor da. Fakat ben mesela elime kuşaneyi alıyom fiskos yapıyom. Sahanı alıyom matıra yapıyom. Tencereyi alıyom ayak takıyom. İçine ayrı çiçek saksısı yapıyom. Yani bizim sanatın öyle bir sanat ki gözüne kötü görünmiyecek, tuhaf gözükecek. Müşteri cazip ile gitmesini bilecek.’’

Yani eski eşyaları size getiriyorlar. Sizin de aradığınız da oluyor mu? 

‘’Tabi oluyor. Antikayı arıyoh mesela. Antika olursa biz ona antika olan bir şeyse elimizi dokunmayız. Niye? Onun özelliği bozulur, antikaya ellenmez. Yani temizlerik. Eğer kırığı sırığı varısa tamir olacak bir şeyi varısa yaparız. Fakat parlatma mırlatma öyle işleme antikaya yapılmaz. Çünkü antika dedinğiydi yüz yılı devirmiş bakır demektir.’’

O zaman antikayla eski eşya arasındaki fark nedir? 

‘’Eski eşya demek ne? Yirmi otuz yıllık eşyaya eski diyoh. Amma antikaya da yüz yılı devirmişe söylüyoh. Zaten bizim bunlarımız da antika. Benim yaptıklarım da antika oluyor. Niye? Benim yaptıklarımın işlediğim malların yüzde yetmişi sekseni mesela bizim afedersin Almancı diye tabir ettiğimiz kişiler geliyor, götürüyor. Dışarı götürüyorlar. Ürgüp tarafından geliyor, Kapadokya’dan otellerin mesela işleme işini yapıyoh, süsleme işini yapıyoh, bakırlarını temizliyoh mesela bir noktada biz turizme hizmet ediyoz. Antika eşyaları görselleştiriyoz. Mesela şu bakır güğümü evine koysan olmuyor kirli pasaklı onun yüzünü temizliyoh, gelen müşretiye diyoz ki arkadaş şöyle şöyle modellerimiz var yirmi otuz elli çeşit mesela çiçek modeli mi isten, kilim modeli mi isten, ni istersen onu yaparıh, diyoz. Veyahutta diyom ki arkadaş, sevdiğin bir şey varsa şu kağıda çiz, ben onu bakırın üstüne işlerim diyom mesela, o kadar da dirayetli söylüyom.’’

Eşyanın antika olduğu nasıl anlaşılır?

‘’Şimdi temsilde hata olmasın. Hakimin karşısına çıkan bir adam suçlu mu suçsuz mu hakim bilir konuşmasından. Polise bakan o da hırsız mı hıcıp mı katil mi olduğunu bilir. Ben de bakırcıyım. Ben de bir ton iki ton malın içinde bi dene mal olsa onu da bilirim. Benim 55 yıllık tecrübem var de mi? Tabi zaten biz mesela ben kendim çiziyom ediyom ya temsil de hata olmasın camiye gidiyon ya tarihi yerlere gittiğim de benim gözüm motif ararım öyle. Onu hayalime yazarım. Sevdiysem eğer aynı o fotokopiden çekmiş gibi evime gelirim gara galeminen çizerim onu. ‘’

En değer verdiğiniz antika eşya hangisi?

‘’Hepisi benim canım ciğerim. Olur mu ya? Beben Ahmet de aynı çocuğun Memet de aynı. Ayırtabilingi? Hepisinin ayrı ayrı yeri var.’’

Şimdi buradaki eşyaları satıyorsunuz. Zaman içerisinde hatırladığınız kadarıyla satıp da üzüldüğünüz bir antika eşya oldu mu? 

‘’Üzüldüğün oluyor ya. Mesela meraklı olduğun için üzüldüğün oluyor da biz bu işin ticaretini yaptığımız içün ben derim ki bazen: Satan üzülsün arkadaş, ben de almışsım satmışsım yani.’’

Yani bir bağ mı kuruyorsunuz o eşyayla? 

‘’Tabi. Zaten bir diyalog kurmazsak bakırınan konuşmazsah o bakıra sevdiğimizi açılamasah biz işleyemezik ona. Bir güzellik çıkmaz yani.’’

Şimdi üst karşı rafta güğümler görüyorum. Onun alt rafında taslar, bakır eşyalar. Tabi bakır eşya ağırlıkta. Hemen sizin solunuzda yine eski el teraziler, kılıçlar.

‘’Şimdi bu görünenleri hepsini bizim yapmamız mümkün değil. Tamam mı? Şimdi mesela bakır üzerine bizim yoğunluğumuz. Mesela bunların bazılarını da alıyoh satıyoh. Kılıcı mılıcı ona göre mesela. Bizim gözümüzde şöyle: Eski antikalar geldiğinde bakarım incelerim. Adamlar nasıl sanatkarımış, nasıl emek vermişler mesela. Ona bakarım ben. İşçiliğine bakarım ben.’’

Alıp da satmak istemediğiniz satmadığınız değerli eşya var mı? 

‘’Bir zaman biriktirdim, sattım. Bakır yani eski sevdiklerim. Şimdi oğlum var yanımda çalışıyor. Şimdi de o biriktiriyor. Ona merak geldi biriktirmek. He mi sanatkar belledi, güzel. Küçük oğlum. Ona bellettik çok şükür.’’

Toplumda peki antika eşyaya olan ilgi ne durumda sizce? 

‘’Toplumda antika eşyaya olan ilgi çok fazla. Zamanla artıyor. Şimdi bugün mesela sağ olsun Talas Belediye Başkanı’mız Mustafa Yalçın Bey burda antikacılara ayda bir gün yer verdi. Altmışa yakın antikacı var. Bunlar geliyorlar, ayda bir gün pazar günü oraya antikacı pazarı açılıyor. Meraklı olanlar alanlar satanlar hep orda diyaloğa geçiyor. Ben gitmiyorum. Gitmem didiğimin sebebi ordaki alıp satanlardan mesela çoğunluktan bizden mal alıp satıyorlar. Onların ben tamir işini de yapıyom o arkadaşların. Oraya gittiğimizde bir ragıb olma durumu oluyor. Nasılsa o arkadaşlar geliyor benden alıyor satıyor. Gidip de orda şiy itmek kulağa asma. Gitmiyom bu cihetten. Bir de pazar günleri benim içün en gıymetli gün. Bizim bağ bahçe işi var. Onlarınan uğraşıyoh. Öyle oluncu pazar bizim için gıymetli. Herkesin tatil günü amma.’’

Buradaki arzu ettiğiniz birkaç eserin hikayesini bizimle paylaşır mısınız?

‘’Valla ben bir gün bu sahanlardan dedim ya bah matıra yapıyom. Bir Amerikan filmiydi.  Ondan sona baktım o filmde samimi olarak söylüyom. Benim yaptığım matırayı gördüm. Gurur duydum ya. Amerika’daki o filmde orda duvara asmışlar. Hani insan evladını bilmez mi? Yaptığı işi bilmez mi? Baktım orda, gururlandım. Dedim ki ben gidemedim Amerika’ya amma yaptığım mal gitmiş didim. Gurur duydum yani.’’

Buradaki eşyalarınıza evladınız olarak bakıyorsunuz.

‘’Tabi. Çünkü ben on sene de elli sene de geçse ben yaptığım işi bilirim.’’ 

                         2. bölüm sonu
 

Yorumlar 4
Ensar Şahin 17 Nisan 2022 15:29

Kayseri'miz adına güzel yazı olmuş. hem şehrimizdeki zanaatkarları tanıma, bilme adına, hem de yöresel söylemleri konuşulduğu gibi yazıya geçirme adına faydalı bir çalışma olmuş. Emeğinize sağlık, teşekkür ederiz.

MB 16 Nisan 2022 14:21

Sanat, sanatçının sadece yapıtı ile değil; o esere ruh verişi ile kıymetleniyor. Murat bey, sizin söyleşi de sözcükleri aşmış insana sekinet veren bir atmosfer oluşturmuş. Tebrik ederim.

Zehra Dilekmen Çelik 13 Nisan 2022 23:53

Yazının ikinci bölümünüde büyük bir zevkle okudum.Şive olarak anlatırım olarak duygu o kadar güzel yansıtılmış ki beğenmemek mümkün değil bir kayserili olarak özlem duydum insanlarımızın doğallığına ellerinize sağlık Teşekkürler

Zehra 13 Nisan 2022 03:01

Yazıyı okurken sanki kendim görüştüm hissine kapıldım.O kadar güzel tasvir edilmiş.Ustada öyle güzel bilgiler vermiş ki sürükleyici bir kitap okudum hissine kapıldım. Teşekkürler çok başarılı bir yazı

Yazarın Diğer Yazıları