Mehmet AYMAN

HASTANE ÖNÜNDE İNCİR AĞACI

Mehmet AYMAN

 “Beyaz Önlükler Ne Kadar Beyaz Ya da Modern Tıp Ne Kadar Masum””

 

“İnsan diğer tüm canlı varlıklar gibi doğar büyür ve vakti gelince de ölür. Ama modern insan doktorların elinde hastanelerde doğar, hastanelere ve ilaçlara bağımlı yaşar ve yine doktorların gözetiminde hastanelerde ölür.”

 

Yaşarken şu veya bu sebeple yolumuz mutlaka bir hastaneye düşmüştür. Çoğu zaman bir hasta olarak, kimi zaman da ziyaretçi veya refakatçi olarak.

Hastanelerdeki hava bizi çoğu zaman rahatsız eder. Çünkü oraya muhtaç olarak gelen insanlar genellikle ölümün kıyısında ki insanlardır. Ve ölümün rengi soluk, nefesi de soğuktur. Hem de çok soğuk. Fakat hastanenin o soğuk koridorlarını ve hasta odalarını ısıtan bir şey vardır içinde. Beyaz önlüklüler, yani doktorlar.

Çünkü doktorlar hastalığa çare hastaya umut vermek için vardırlar. Hasta doktoru dört gözle bekler odasında çünkü onun söyleyeceği birkaç umut verici kelime küçük bir tebessüm ona yeni umut kapıları açar. İyileşip tekrar sevdiklerinin arasına döneceğinin umudunun kapılarını.

Aslına bakılırsa durum hiç de iç açıcı değildir. Ama yine de umutlanmak ister insan çünkü ne olursa olsun yaşayan için hayat ölümden daha güzeldir.

Gurbet elde hastane köşelerinde yalnız başına ölümü bekleyen hastaların durumu ise daha çok yürek parçalayıcı ve dramatikdir..

Hastane önünde incir ağacı

Doktor bulamadı bana ilacı

Baş tabip geliyor zehirden acı

Garip kaldım yüreğime dert oldu

Ellerin vatanı bana yurt oldu. Diye türkü yakan bir hastanın umudundan söz edilemez artık değil mi. Bu yüzden de doktorlar onlar yani umutsuz hastalar için daha çok vazgeçilmezdir.

Doktorların hastalar ve hasta yakınları için ne kadar önemli insanlar olduklarını bildiğimizden dolayı da çoğumuz çocukluk ve gençlik dönemlerimizde doktor olma hayalini mutlaka kurmuşuzdur. Eğer bunu başaramamışsak çocuklarımızı, o da olmamışsa torunlarımızı bu ideal için hazırlar ve sonuçta ailede bir doktor olmasını mutlaka isteriz. Çünkü çoğumuz zor zamanlarda, hastalık anında kendimizi daha çok sevdiğimiz ve güvendiğimiz birisinin ellerine teslim etmek isteriz. Ölümün ellerine teslim olurken de sevdiğimiz birisinin ellerinde ölmeyi isteriz.

Acaba neden böyle düşünürüz? Her şeye rağmen aklımızın ve kalbimizin bir köşesinde doktorlara karşı bir güvensizlik mi var da daha çok güvendiğimiz bir doktor arama ihtiyacı duyuyoruz. Evet, insanlar her doktora sonuna kadar güvenmiyorlar. Çünkü günümüz tıbbı hastaların güvenini kaybedecek o kadar çok yaptı ve sicilini o kadar çok kirletti ki insanlar her doktora, her hastaneye ve her tedaviye güvenmiyorlar. Hatta öleceksem bile gönül huzuru içinde öleyim diyerek güvenebilecekleri doktorlar arıyorlar.

İşte bu sebeple ki hastalığın biraz ciddi olduğunu hissettikleri veya anladıkları zaman bu durumun en az birkaç doktor tarafından teşhis edilmesini istiyorlar. Tedavi aşamasına gelindiğinde ise mümkünse bu konuda en mahir (eskiden hâzık denilirdi şimdi uzman Prf . deniliyor)işinin ehli doktorları arıyor ve sadece ona güvenmek istiyorlar.

Peki modern tıp teknolojide bu kadar mesafe kat etmesine rağmen hastane imkanları bu kadar artmasına ilaç sektörünün bu kadar gelişmesine rağmen neden bu kadar güven kaybına uğradı da hastalara karşı güven yerine güvensizlik, umut yerine umutsuzluk veriyor. Hiç düşündünüz mü? Mutlaka düşünmüşünüzdür.

Yazarın Diğer Yazıları