Mehmet AYMAN

'Enasır-ı Erbaa' /dört unsur dörtlemesi - I- SU

Mehmet AYMAN

- SU-

Hayat dört şeyle kaimdir, derdi babam
su ve ateş ve toprak ve rüzgâr.
Ona kendimi sonradan ben ekledim
pişirilmiş çamurun zifirî kokusunu
ham yüreğin pütürlerini geçtim
gövdemi âlemlere zerk ederek
var oldum kayrasıyla Var edenin
eşref-i mahlûkat nedir bildim.

İsmet ÖZEL

SU GİBİ AZİZ OLASINIZ.

- O, göklerden sizin için su indirendir. İçilecek su ondandır. Hayvanlarınızı otlattığınız bitkiler de onunla meydana gelir. 16/10 - Allah gökten su indirdi de onunla yeryüzünü ölümünden sonra diriltti. Şüphesiz bunda dinleyecek bir toplum için bir ibret vardır. 16/65

“Su gibi aziz olasın” derdi büyükler. Birisi kendilerine su ikram ettiği zaman.

Bu, hem suyun aziz oluşundandı. Hem de büyüklerin kıymet bilişinden.

Şimdiki çocuklar bunu bilmiyorlar. Çünkü büyükler çocuklarına “su gibi aziz olmak”. ne demek öğretmediler/öğretemediler.

Su “enasır-ı Erbaa”dandır. Yani “dört unsur” dan birisidir. Temel dört element de diyebilirsiniz onlara. Hem “makro kosmos”/büyük evren olan kanatın, hem de “mikro kosmos”/küçük evren olan insanın vazgeçilmez yapı taşları olan temel dört element. Hayatın kaynağı kabul edilen dört unsur. Diğerleri hava, toprak ve ateştir. Ama hepsi de suya muhtaçtırlar sonunda. Su olmazsa ateşin yangını da, toprağın yangını da, havanın sıcaklığı da sönmez /serinlemez.

Su olmazsa yarım kalır hepsi. Hayat yarım kalır. Can yarım kalır.

Yağmur olur gökten yağarsa adı “Rahmet” olur. Çünkü onunla Allah’ ın rahmet sıfatı tecelli etmiştir. O sıfatla Allah; kullarına merhamet eder. Rahmet için de suyu sebep kılmıştır. Yani Allah gökten rahmet diye yağdırmıştır suyu insanların ve tüm varlıkların üstüne.

Toprağa düşer, onunla buluşur, kavuşursa, bereket olur adı. Tıpkı iki sevgilinin hasretle birbirine kavuşması gibi, vuslat gerçekleşirse sonuçta bereket fışkırır topraktan. Yani can fışkırır.

İnsanda bir damla sudan yaratılmıştır, Anne Rahmine düşen. Sonuçta yine Rahmet tecelli eder.

Kimi zamanda sevgilinin gözlerinden avuçlarımıza düşen sıcacık bir gözyaşı damlasıdır. Katı kalplilerin kalbini yumuşatır.

Kimi zaman bir kaya kovuğundan fışkırır ansızın, Musa’nın Asa’sını dokundurduğu. Kimi zaman çölün ortasında “zemzem” olur, Hacer’i ıssız çölün ortasında evlat acısı yaşamaktan, İsmail’i de ölümden kurtarır. Akar da akar yüzyıllardır. Hacer ve İsmail’i hatırlatırcasına.

Kimi zamanda içmek için uzandığımız bir bardak su kalplerimizi yumuşatır. Yürek yangınımızı söndürür. Tıpkı kurumuş, adeta taş kesilmiş, katılaşmış toprağı yumuşattığı gibi yağmur damlalarının.

O yağmur damlaları değil mi dir ki; gökten düşünce hasretle bekleyen toprağın kuruyup çatlamış dudaklarına, ıslanınca o damlalarla pare pare olmuş toprak, canlanır onunla. Can fışkırır adeta topraktan ilkbaharda. Kırmızı laleler, tomurcuk güller, mor menekşeler ikram eder toprak insanlara. Teşekkür etmek için Allah”a.

Bunun için toprağa yeni diktiğimiz bir fidana “can suyu” veririz. Yabancı bir topraktan koparılıp getirilen köklerin yeni toprağına tutunması kolay olsun diye. Su can katar biteviye canlı tutar onu . Toprağa tutununcaya kadar. Su “can”ı temsil eder burada.

Uzun bir yola gönderdiğimiz birisinin ardından bir tas su dökeriz çoğumuz. Gidişin, gelişin suyun akışı gibi kolay, yumuşak olsun demektir bu. Nasıl sa “Su akar yatağını/akacağı yeri bulur “ anlamında sen de gidip geleceğin yolu kolayca bul demek isteriz. Yolcunun arkasından dökülen bir tas su ve giden sevgilinin arkasından akıtılan bir damla gözyaşı neler anlatır neler anlayan gönüllere.

Okuyup,ezberlemek istediğimiz bir şiiri, düzyazıyı ”Sular, seller gibi ezberlemek” isteriz hep. Ne alakası var demeyin, zira suyun akıcılığı okumanın ve ezberin akıcığın(ı)a işaret/temsil eder de ondan.

Su içene düşmanımızda olsa dokunmayız, su içme esnasında. Zira “Su içene yılan bile dokunmaz” mış diye, biliriz. Yine biliriz ki Ciğeri yanar susuz kimsenin. Biliriz: tıpkı yavrusunu kaybeden bir annenin yürek yangını gibidir susuz kimsenin ciğer yangını.

Nereden mi biliriz dostlar?

Hüseyn’ den biliriz.” İki Cihan Serveri’ (Peygamber Efendimiz Hz Muhammed s.a.v ) nin öpüp koklarken bile yüreğini yakan Hüseyin’den biliriz.

Kerbela’dan biliriz. Susuzluğun ne demek olduğunu.

Kerbela’da Hüseyn’le birlikte bir damla suya hasret günlerce savaşan sonra da şehid olan “Ashab’ı Kerbela”dan. Yaşlı, çocuk. bebek, kadın, erkek (300 kişi) peygamber torunlarından biliriz.

Yazıya nereden başladık , sonu nereye geldi.

Ama hepsinde “su” vardı. Ya da yoktu.

Ama siz suyun kıymetini bilin boşuna israf etmeyin. Çünkü su Allah’ ın mahlukata lutf ettiği en büyüt nimetlerden birisidir. Zaten İsraf da haram değilmi ki.

“Su gibi aziz olun” dostlar.

Yazarın Diğer Yazıları