İsmail ARSLAN

Zekat bağlamında bazı mevzular

İsmail ARSLAN

Önümüz Ramazan ayı ve çoğu müslüman zekatını bu aya denk getirmeye çalışır. Zekat vermesi gerekenlere açık ikazdır: Zekatınızı müstehak olanlara vermekle yükümlüsünüz. Yok öyle ben falan vakfa, derneğe verdim, vebali onlarda rahatlığı. Yerine ulaşmazsa zekat sakıt olmaz. Zekat en önce en yakınındaki fakir, miskin ve borçlunun sendeki emanetidir. Araştırmak ve ehline ulaşmasını sağlamakla yükümlü olan da en önce sensin. Güncel bir zekat tarifi vereyim: Mal ı mahsusadan cüz i mahsusayı şahs ı mahsusaya temlik etmektir. Belli bir maldan belli bir kısmı belli bir şahsa mülk edindirmektir. Yani yok öyle vakfa, camiye, derneğe verince zekat oldu olayı. Özellikle Mısır tarafından bazı sosyoloji uzmanlarının din adına hüküm vererek, fakir, fukara, garip gurebanın hakkını gasp etme mevzusuna balıklama atlayan yurdum STK yöneticilerinin hoşuna gitmeyecek olsa da, bu budur. Av. İsmail Arslan Not: Bunu tüm millete duyurmak gerekiyor.Dünya, dünya olalı böyle açgözlülüğe şahit olmadı. Gaz çıkarıp, ozon tabakasına zarar veriyorlar diye sığırları itlaf edecek kadar gözü dönmüş bu zihniyet, size tahammül eder mi sandınız? Dünya bunlara yetmeyecek ve kimseyle paylaşmayacaklar. En kısa zamanda dünya nüfusunu 1 2 milyarın altına çekmeyi çalışacak bu gözü dönmüşlerin önünde onlara direnç gösterebilecek kimse de yok üstelik. 
Devletin meşru bir organizasyon olmasının şartı: Devletin üzerine düşen, grup, klik ve her tip oluşumun birbirleri üzerinde baskı kurmasının önüne geçmesi ve adalet üzere hükmetmesidir. Dini referelerle arz ı endam eden yapılar, eğer devleti fikrince idare ve yandaşını devlete sokma refleksi geliştirirlerse, idareye sızma noktasında böyle bir niyet kayması fark edilirse, tam da o anda devletin işi, onları itibarsızlaştırmak olmalı ki bu millet ikinci fetö mevzusu yaşamasın ve kesinlikle tüm dini refere temalı vakıf, derneklerin mali varlıkları bağımsız denetime tabi tutulmalıdır. Bu topraklarda kendini muhafazakar olarak niteleyen bazı ahlaksızların abuklukları sebebiyle inecek toplu afat diye korkarım, ne yazık ki: Muta nikahı adı altında yapılan fuhuş, fakir gurebanın hakkı zekatı, vakfının binasının yapımına kullanmak gibi kepazeliklere dini kılıf da uydurdukları için tevbe akıllarında bile gelmeyen bu ahlaksızlar, üstüne bir de millete ahkam dahi keserler, derler ki bina ve zina çoğaldığı için deprem oluyor. Sünnetullah dışında deprem olacaksa bunların, dinden uydurduğu kılıflar ile yedikleri haltlar sebebi ile olur, olsa olsa. Ayrıca bir ülkede 9 kişilik temizlik görevlisi alımına 5217 kişi başvuruyor ve o 9 kişi de bulduğu torpil ile ancak işe başlayabiliyorsa, o ülkeyi paket maket kurtarmaz, bu böyle biline de sonra boşa ümitlenilmeye! '
Üst üste 3 Cuma kaçırmayan ve ama 15 liralık kolonyayı 125 liraya satan Şark insanı cennete gidecek, bedava dezenfektan dağıtan, ilaç yapan Batılı cehenneme gidecek.' İşte bu söylem gençleri deist yapıyor, biline istedim. 
"Ci, çi, cü, çü" meslek, kazanç, çıkar aracı bağlamında daha bir oturuyor. "Li, lu, li" aidiyet, mensubiyet, bağlılık açısından böylece... Yani; "işçi, işini satan, işi ile kazanan; işli, işi olan, iş sahibi", "simitçi, simit satan, simitli, simiti olan", "dinci, dinden çıkarı olan, dinli, dini olan", "örgütçü, profesyonel, geçimi bundan, örgütlü, örgüte mensup, örgütü olan", "ahlakçı, ahlakın alayına giydirme hakkını kendinde bulan, ahlaklı, ahlak sahibi olan", "Nurcu, nur esnafı, nurlu, nuru olan", "tıpçı, bilgi ve maharetini satıyor, geçimi bu, tıplı, tıp ilmine sahip", "hukukçu, hukuktan kazanan, hukuklu hukuk nosyonu sahibi"... Uzatabiliriz. Fakat kavramlar böyle daha bir yerini buldu gibi. Bazen iç içe geçse de, aslı faslı bu. 
 

Yazarın Diğer Yazıları