İsmail ARSLAN

Ölü Su Diri Su

İsmail ARSLAN

Bu ülkede vergiden kaçınmayı savunan, teşvik eden, bu fiile rıza gösteren kim var ise hepsinin vatandaşlık bağlarını iptal ile millete teşhir edilmeleri şarttır. Daha az vergi verme adına, desteklediği kuruma yaptığı bağışı, vergi matrahından düşenin vatandaşla ortak bağı kalmamıştır. Yok vergi matrahından düşülsün, sorun yok da, alavera dalevera kafası ile bağışın, devlet hakkından düşme niyeti ile yapılması, yani vergiden kaçınma niyeti sıkıntılıdır. Kanımca çözüm şudur, direkt bağış, matrahtan düşülmemeli, devlete emanet edilmeli ve devletin uygun bulduğu şekilde bağış yerine ulaştırılmalı. Bir adım ötesi, zekat da bu şekilde devlete emanet edilmeli ve fakir fukaraya devlet eli ile ulaştırılmalıdır. -- Takva, Allah Teala'ya duyulan derin saygıdır ya, saygısından babasının, amirinin yanında yapmaktan sakındığını, Allah her şeyi görüp duyar inanırken, tenhada yapabilen, saygısını gözden geçirmeli değil midir? -- Topu topu 5 10 ailenin programı dahilinde idare olunan bir dünyada, ne ideolojisi, ne dini hakimiyeti sayın okuyucu! Allah'ın dini Ondan gayrı rab olarak kabul etmeme ve iyi insan olma odaklıdır. Bu konuda imtihan içi imtihanlarla sınanır inanırlar. Bu düzen meraklılarına verilen mühlet ve onların gayretlerine engel olmaması da bu imtihan ilgili mevzu esasen ve insan, ondan beklenenden, yani şirkten sakınan, iyi bir insan olmaktan başka bir yükümlülük ile vazifeli değildir. -- Cemaat, cemiyet, klik yapılanmaları bağımsız denetime açılmalı. Maddi varlıkları şeffaf olmalı. Denetimi reddedenlerin, hileli iş tutanların mallarına el konulmalı ve yapılanmaları dağıtılmalı. -- Vasıfsızı, sırf görüşünden, tarafından veya hizmetinden olduğu için, vasıflıya tercih etmek, maalesef en çok da dindarlar arasında meşrulaşmış bir halttır. Mailis Nalars -- Her muhteris, gözünü en tepe idari makamlara dikiyor, tüm emeli ağanın, o bir gitsin de ben oturayım oraya kaygısı. Bu belediye başkanlığı oluyor, olmadı filan birlik, oda, sendika, dernek, vakıf, parti, son son devlet başkanlığı oluyor, fark yok, en tepe olsun da ne olursa olsun kafası. Halbuki işi gören orta düzey idarecilerdir. Yük onların sırtında olur ve vebal de. Lakin külfeti ağır, getirisi olmayan bu göreve bir muhteris, ancak bir üste sıçramak için katlanabilir, yok ona orada hizmet için samimiyet ile vazife alma niyetleri, öyle bedavadan. Bu sebeple siyasi etik yasası çıkmak zorundadır. Konumundan nimetlenenler kusturulmalı ve makamların, hakkı olmayana el uzatma merhaleleri görülmesi kafası ortadan kaldırılmalıdır. -- Merak bir dürtüdür; anlarız... Soru, tanımak için değil de tartmak için ise; her tartı her ağırlığı tartamaz... Siklet kaldırmıyorsa altında kalırsın; yanaşma... -- Kafa patronluğu varken, kafa işçiliğine talep, tuhaf... Kafası çalışan teşebbüsten ne anlar? Ne anlar niye çalıştığından? Başkasının kesesini doldurmak için kestiği yaşamından sızan kanda boğulanı kim düdüklemez? İşçi dediğin iki gün tatil için beş gün çalışıp, yeme içme yatma masrafı için yeter bir maaşa yırtınan, patronunun memalikine taş taşıyan, terini emeğini (dün derebeyine, bugün bilmem ne oda üyesine) peşkeş çekenin sıfayı ise kafasıyla çalışan, 'ama ama başka ne halt edeyim'leriyle kafa ütülemekten başka neye yarar? Yaşamak için mi yiyoruz; yemek için mi yaşıyoruz? Ya da yaşamamızın anlamı daha öte değerlere bağlı ise, niye birbirimizi yiyoruz? -- En iyi şişede hapsolmuş sudan, çeşme suyu daha iyidir, zira çeşme suyu canlı sudur, şişe suyu ise ölü. En kötü ihtimalle illa da kullanılacaksa, içmeden önce, bardaktan bardağa, üç dört kere nakletmek ve sonra içmek isabetli olur.   

Yazarın Diğer Yazıları