İsmail ARSLAN

Mücadeleden kaçınmayın

İsmail ARSLAN

Lütfen hiç kimse mücadeleden kaçınmaya, yaşamdan kopmaya kendine bahane aramasın. Bu kalp atmaya devam ettiği sürece hayattayız madem, yaşamı kabullenerek, hayatı kolaylaştırma ve ağız tadı için çarelerin peşine düşmek gerekiyor. Bendeniz 44 yaşımda kısmi felç geçirdim ve 8 yıldır felç ile mücadele ediyorum, mücadeleden hiç vaz geçmedim, Allah şifa ve dayanma gücü nasip ede duasındayım. % 81(sürekli) engelli raporum var. Avukatım ve sağ elimi kullanamasam da şükür ki zorlanarak olsa da yürüyebiliyorum, mesleğimi yapabiliyorum. Çok yoğun bir tempom yok ve dava yüküm de fazla değil, lakin hak müdafiliği yapabilme imkanına, engel durumum mani olmuyor. 88 yılında kazandığım Ankara Ün Hukuk Fakültesinde okuyamayarak, atılmam sonrası 40 yaşında birinci sınıftan af ile dönüş yapıp, tekrar başlayarak, 2014 yılında son sınavıma felçli olarak girerek, mezun olup, avukatlık stajımı taze felçli olarak yapıp, mesleği yapmaya başladım ki, en büyük avantajım çevrem aklı ve gönlü salim sakin insanlar ile kaim idi ve hala da öyle çok şükür. Siz nasıl bir hayat istiyor iseniz, öyle böyle ona ulaşıyorsunuz bir biçimde. Sakin, verimli, akışkan, faydalı, ağız tadı ile, hayırlı bir hayatı temenni ediyorum daima. Hamd olsun bu hayatı yaşıyorum. 4 kız babasıyım elhamdülillah. Okumayı da hiç bırakmadım, halen okul maceram devam etmede. Lütfen ağız tadı umun ve razı olacağınız işlerin peşine düşün. Bir çıkış illa ki bulacaksınızdır. 

Papa (ve binlerce papalık kurumundan geçineni) vardı. O ne derse tanrıdandı. Topluyor topluyor, iştahı bir türlü kesilmiyordu. Müessesenin tanrıyı emeline kullandığını fark ettiğinde Avrupa insanı, canı pahasına bu inanç simsarlığını yok etmek için büyük mücadele verdi. Sonuçta bir hayli yol kat edildi. Asla dibi kazınamadı; çünkü istismarın dibi yoktu. Onları geçtik, Asya henüz bu kıvılcımı çakamadı. Her bir köşede bir vaiz, alıyor cennete, atıyor cehenneme. Bunu Allah'ın adına yapıyor. Allah diyor; ama son model arabaya, villaya hayır diyemiyor. Görkemli itaat merasimlerine, el pençe civarında ağzından çıkacak lafı hüp etmek için bekleşenlere prim vermemezlik edemiyor. Ebrehe, Kabe'yi yıkmak için ordusu ile Mekke önüne vardığında, Kureyşliler, Abdulmuttalib'e dediler ki: Sen olgun ve sözü etkili bir insansın. Şuna söyle Kabe'ye saldırmasın. Mevzu şuydu: Kabe, o devirde de bir cazibe merkezi ve Kabe'nin varlığını ticari ve siyasi rant için kullananlar, ona zarar gelmesini istemiyorlar. Ayrıca tüm Arabistan'ın faiz işleri de laf aramızda Mekke'de dönüyor. Abdulmuttalib, Ebrehe'ye gitti ve dedi ki: Benim 100 tane devem var, develerime dokunmaman için ricaya geldim. Ebrehe, şaşırarak: Sen buraya Kabe için eman dilemeye gelmedin mi? dedi. Abdulmuttalib: Hayır, ne münasebet! Bana ne Kabe'den. Kabe, Allah'ındır; onu koruyacak olan odur. Develer ise benimdir ve onlar için geldim. Bu kıssa tüm tefsirlerde üç aşağı beş yukarı aynı formatta anlatılır ve Kur'an'da ise, Allah'ın, Ebrehe'nin ordusunu darmadağın ettiği anlatılır. Diyeceğim o ki: Kim ki mukaddesat, din, diyanet savunuculuğu yaparken zenginliyor, dünyevi anlamda gürbüzleşiyor, yani girişimciliğini inancı üstüne kurguluyor ise bu kıssayı bilenlerin suratlarının ekşimemesi ve şu Avrupa'nın becerdiğini arzu etmemeleri mümkün değildir.
Cuma hutbe önerimdir: Nehirde kayıkta içki içen, şarkılar söyleyen, kahkahalar atan bir grup genç önlerinden geçerken, öğrencileri ona dediler ki: "Şunlara beddua et de, boğulsunlar!" O ellerini kaldırdı ve: "Ey Allah'ım! Gençlere dünyada bu keyfi verdiğin gibi, cennette de ver" dedi. Öğrencileri şaşırdı ve: "Siz ne diyorsunuz hocam? Böyle beddua olur mu?" Dedi ki: "Bu gençler günahlarından tevbe etseler ve cennette keyf etseler, size ne zararı var?" Coğrafya, nefsani kin ve öfke ile ilahi sloganlar atan şaşkınlar ile dolu...
 

Yazarın Diğer Yazıları