İsmail ARSLAN

İyi insan olmak

İsmail ARSLAN

Tevhid ve iyi insan olma davasına dönmeden Müslümanlar, yeryüzünün karmaşası bitmez. Bunun yolu da çok kolay ama uygulaması çok müşküldür. Bu dinden geçinen her klik, bu söylemi dillendirenleri, en başta gücünce tekfir ile, itibarsızlaştırmaya gayret edeceklerdir.Şirki reddeden dini, ayakta kalmak için şirkin dibine sokanlar, bu lafı dillendirenleri ne yaparlar, hayal bile edilemez. Ayrıca iyi insan olmak demek, iyi ezber yapan, en iyi itaat eden insan demektiri iman şartı edinmişlerin ne umurlarındaymış, adalet, liyakat, hakkaniyet. Böyle gider mi peki?
Gitmez, ama onlar için yine de sorun yok, buradan da bir nasiplenme illa ki ihdas edeceklerdir.
--
Niceler aynı torna tezgahı ürünü…
Göbek üstadı...
Şımarık...
Defolu ve
Fason...
Kokuyor böylesi insan… Ve onun yaşadığı her mekan…
--
Düşünce şüpheyle bɑşlɑr. Düşünce, tezɑtlɑrıylɑ bütündür. Zıt fikirlere kulɑklɑrımızı tıkɑmɑk, kendimizi hɑtɑyɑ mɑhkûm etmek değil midir. Cemil Meriç Allah rahmet eylesin mekanı cennet derecesi ali olsun amin
--
Beyinler, ucu küt kırpma makas kullanan toplum mühendislerinin oyuncağı oldu. Her bir köşede bir hatip, fikir cambazı, zihin budayıcı, his terbiyecisi icra-i sanat peşinde…
Bu kadar yüklenmeye en zeki insanın bile zekası vitesten atardı.
Büyük problemlerden birisi de azalmayı, sığmayı becerememek. Ya da kütle ile orantılı olmaması fiillerin. Yani 3 liralıktır da 100 liralık görüntü vermektedir gibi....
Bir örnek varsa yaşamda, o gibi olma uğraşı, o olunsun ya da olunmasın; olma meraklısı asla kendi olamayacaktır.
Olduğunu yaşatacak, var olamadan da toprak olacaktır.
Böylesi, bir santim özgünlük fark ederse/ettirilirse, ya ölçüsünü alıp kefenler özü, fikri, tavrı; ya da dinine kitabına uymazsa, patlatır şehrin meydanında kıymetinin sahibini…. 
 
İki dudağının arasında...
Olur;
olmaz...
Evet;
hayır...
Alt yapısında binlerce gözlem, tahlil, muhakeme olsa kaç yazar, olmasa ne?
Bir sonuç seninle ilişikli doğuyor...
Yaşamının ve yaşamına monte nice yaşamın sonrası seninle şekilleniyor...
Olur dersen bir türlü, olmaz dersen başka türlü bir akış...
Sen belirliyorsun.
Haklı haksızında değilim.
Hem hak dediğin nedir ki?
Bu anın haklılığını yarının haksızlığı olarak milyonlarca milyarlarca defa yaşayan bu dünyada hak mütalaaları ancak geyik muhabbeti.
Nice kültürler nicesinin belini kırma sevdasında belinden oldu.
Ve sonra sen asla tanrı değilsin; öyle mi?
Kararı ile değişen her şeyi değiştirenin gücü adına....
Komik oluyoruz.
İman bu nedenle tuş oldu.
Tanrı sıfatını emelinin hamalı yaptığın için melekût sana küs olmasın sakın!
Ve sonra nasıl olsa,
bir nokta konuluyor.
Noktalı tanrı parçası.....
Sonra bunca ihtişamlı varlığına rağmen yaşamaktan şikayet ediyorsun.
Doğrusu sen sana yaşam engelisin. İstiyor; ama istediğinde başka bir şeyi yapıyorsun.
Yapabilmek, bir küçük parmak hareketi, bir dağı kaldıran.
Bir ses teli titreşimi; okyanuslara dalga kaldıracı etkisi yapan…
Kır ve yanaş…
Ya da nasıl olsa geçiyor zaman...
Çürüyen ömürlerin malikleri, civarlarının hakimleri…
Şu bir hata:
Defolu hata algısı…
Dayatıyor kültür, şu doğru, bu yanlış tarzı bir algıyı...
D.N.A.sında zerre miktar doğal bilgi nakli ile doğmayan bebek, dedesinin babasına doğru ve yanlış çizelgesini talim ile kavramaya mecbur tutuluyor.
Hep bir etki var...
Etkilenen de etkiliyor süreç içinde.
Akıl deniyor süzgeç için; ama aklın mayası küf tutmuş.
Hazır bir çizelge var malum...
Belirlenmiş...
Doğduğun yerin yaşayan hukuku ne diyorsa o...
Bir zaman sonra ister istemez kaptırıp sende kendini en kadim savaşçısı bile oluyorsun o kültürün tezleri adına ölümler doğuracak kadar tutkuyla...
Ve sonra sen, ağzınla istersen kuş tut,
cevherinden tutmuşlar tuttuklarını.
Ayıpları var; günahları, sevapları...
Analarından babalarından asma halılık...
Şu kıtanınki farklı bu zamanınki farklı ne yazar?
Dayamışlar huniyi akıtıyorlar; yersen...
Zamanın da akması var ve her nesile yeniden kör cehalet doldurur o...
Şulelenmiş yaşam,
ve ölü laleler,
çürük kokan bir yasemin...
Birileri öğretmese bütün tarih çöp kutusunda...
Teknoloji, bilim, bütün felsefe ve ne varsa bilgi adına uydurulmuş...
Ben böyle insanlığı, saza tel mi yaparım?
--
Uygulamada öyle derin yanlışlar yapıldı ki, bu nesil içinden de kalbi ve kafası aynı ayarda İslamı kabul edecek insan çıkmayacaktır. 
Kafa başka der, kalp başka...
İş adamından zekat alıyor, okul yaptırıyor. İslamda zekat şu idi:
"Malı mahsusadan cüz'i mahsusayı şahs-ı mahsusaya temlik kılmak"
Civarında zekat ona farz üstü farz düşen insanlar var iken, borçlu, fakir, miskin, bezgin; o zekatları, Allah, din adı altında emeline salata yapanların kafası buna cevaz elbet vermiş olsa gerek; ya kalbi?...
Bir dinin mü'minleri tanrılığa soyunduklarında, ilk işleri tanrılarını soymak ve onun vasıflarını giyinmek olur.
Cemaatine, meşrebine, partisine davet eden, eğer davetine icabet etmeyene mesafe koyuyor, ona karşı soğuyor ve bir kabulsüzlük ile bu icabetsizliği kendine yediremiyor, muhatabını kendi haline bırakamıyor ise, zerre-i miskal bu yaptığında Allah rızası, ulvi duygular, yüksel idealler var ise, ahmağın tekiyim.
 
 

Yorumlar 1

Yazarın Diğer Yazıları